Neredeydim ben,etrafıma baktım.Etrafım sok ağaçlıktı,sağımda küçük bir şelale akıyordu.Koyu yeşil iki şık koltuk vardı,ortada ise küçük bir gölet bulunuyordu.Korkmuştu,burası neresi olabilirdi.Birden arkamdan bir ses duydum;''korkma''.Hışımla arkamı döndüm,arkamda uzun,siyah saçlı bir kadın vardı.Üzerinde yeşil bir elbise giymişti.''Merhaba Justin''.Ne oluyordu,bu kadın kimdi.Gözümle kaçabileceğim bir yer arıyordum ama hiç bir yer göremiyordum.''Sen kimsin ?'' diye sordum titreyen sesimle.''Ben.....ben......ben annenim Justin''.Bunu öyle sıkıntılı,öyle utangaç bir ifadeyle söylemişti ki bu ona soğuk bakmama neden olmuştu.Belkide benden utanıyordu,kim bilir.''Beni buraya neden getirdin ?'' diye sordum.Seni ap.....sana bir şey vereceğim,her zaman yanında olamayacağım.Hızlı olalım.Elini öne uzattı,elinde bir şişe beliriverdi.Şişe saydam yeşil bir sıvıyla doluydu.Bunu toprağa dökersen askerlerim emirlerini yerine getirecektir.Şişeyi elime aldım.Demeter gözlerini benden kaçırıyordu.Sonunda bana bakarak ''denebilecek başka bir şey yok,hoşçakal Justin''.Gözlerimi açtım,bu bir rüya mıydı acaba.Elimde hala şişeyi hissediyordum.Onu cebime koyup başımı tekrar yastığa gömdüm.