13. Temizlik Denetlemesi ~~~ Afrodit kulübesi (Temizliğe yazmayan bundan sonra gözüme gözükmesin!)

Odanın içinde yankılanan tangır tungur sesleriyle gözlerimi açtım. Uykusuzluktan ölüyordum. Saat kaçtı? Saatin 6 olduğunu gördüğümde esneyerek yataktan doğruldum ve Claire'in "Salona!" diye bağırdığını duydum. Banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra ağır adımlarla salona gittim. Şaşkınca salondaki kalabalığa baktım. Neden herkez toplanmıştı ki? Clay hepimizin eline bir bez tutuştururken “Bir temizlik gününde daha birlikteyiz…" diyerek lafa başladı. Uzun süren bir konuşmanın ardından temizlemek için bana koltuklar ve yerler kaldı. Esneyerek odama döndüm. Neyse ki yeni geldiğim için eşyalarım hala bavuldaydı da etrafı toplamama gerek kalmamıştı. Yatağımı toplayıp üstümü değiştirdim. Temizlik yapacaktım, defileye çıkmayacaktı o yüzden paçaçul giyinmiştim. Gardolabımın içini ve kapakları sildikten sonra bavulumdaki kıyafetleri yerleştirdim. Çalışma masasının en küçük ayrıntısına kadar her yerini sildim ve kitapları silerek düzgünce yerleştirdim. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissediyordum. Esneyerek odamı süpürmeye başladım. Arkamdan Clay'in "Acele et Melia. Daha koltuklar ve yerler var!"diye bağırdığını duydum. Oflayarak daha hızlı bir şekilde süpürdüm. Gelişi güzel bir toz aldıktan sonra kendime bir kova su hazırladım ve yerleri sildim. Çekmecelerin birinde bulduğum bisküvileri yedikten sonra salona gittim. Islak bezle koltukları silmeye başladım. Minderler, minderlerin altları, koltukların arkaları her yerlerini sildim. Yorgunluktan kendimi odama attım. Tam yatağa düşecekken kendimi ileri ittirip yatağın bozulmamasını sağladım. Yere tam kıvrılıp uyumak üzereyken "Melia? Ne yapıyorsun?"diyen Ben'in sesini duydum. Kolumu kendime yatak yaparken "Biraz gözlerimi kapatacağım."dedim. Gülerek elindeki bezi bana fırlattı. Ayağa kalkıp bezi ona verip dil çıkardım. Ben, odadan çıktık sonra kenardaki kovayı alıp salona girdim. Hızla her köşeyi dip bucak temizledim. İşim bittikten sonra mutfağa gittim. Yeri silerken kayıp düşmem dışında herşey iyidi. Belimdeki acıyla ayağa dikilip Clay'in yanına gidip ona rapor verdim.

Claire odama girdi ve "Salona." diye bağırdı.tam çıkıcaktıki "Anne 5 dakika daha lütfen." dedim."5 dakika demek." diye bağırıp bir tane tekme attı.Hemen fırladım yerimden.Hemen hazırlandım ve odaya geçtim. Claire örümcekleri topla dedi.Bu kulübedemi örümcek vardı hadi canım.Ama dediğini yapıp etrafı aramaya başladım.Bir tane buldum ve bir terlikle geçirdim örümceğe daha çok var gibiydi.O yüzden temizlik malzemelerinin orada bir böcek ilacı aldım.Odayı arıyordum.Örümcek bulamıyordum sonra bir dolabın orada bir yuva buldum ama ve sıktım ilacı ama bir tane örümcek vardı sadece demek ki etrafta bir sürü var demekti."Lanet olasıca böcekler neredesiniz." dedim.İçeride kalmamıştı her halde diğerlerinin odalarına girmek için izin aldım.Ve hepsinin odasına sırayla girmeye başladım.Hepsininkinde gizlenen en az 5 tane örümcek vardı.Birde afrodit kulübesi olucaktı.En kötüsü benim odamdı çünkü hiç kullanılmayanlardan biri de benim odalardandı bir de lilynin odası böyleydi sanırım.İkimizinkinden de rahat 10'ar tane çıktı zaten benimkinde 2 tane yuva vardı.Artık işim bitmişti claire'a sordum ve "Direk odanı temizlemeye." dedi.Odama gittim daha yatak bile düzelmemişti.Yatağı düzelttim ama çarşaflar kirliydi.Onları değiştirip tekrar düzelttim odayı.Sonra dolapdaki kıyafetleri düzelttim.Gardırop çok dağınıktı.Askılıktan düşenleri yerine taktım.Sonra odadaki tek olan resim yani babamın resminin çerçevesini temizledim.Sonra kulübedeki diğer çocukların verdiği eşyalar birde dışarıdan parayla aldığım eşyaları temizledim.Odanın tozunu aldım.Sonra yerleri sildim.Duvarları da temizledim.O yuva olan yerlere boş kalmasın diye şimdilik kağıt sıkıştırdım.Sonra hope'a yardım etmeye gittim ama onunda işi bitmiş gibiydi hazırlanıyordu."Ne o nereye." dedim."Benim işim bitti şimdi barney ile plaja gidicez.Gelmek istermisin." dedi."Hayır ben dışarı da dolaşıcam Argo ile dolaşıcam." dedim."Peki o zaman." dedi.Bende odadan çıktım hatta claire'le konuşup kulübeden kaçtım yeni iş gelmeden.

Salona geldim. Herkes toplanınca Clay konuşmaya başladı:
_ Bir temizlik gününde daha birlikteyiz… Fazla uzatmaya gerek yok. Direk konuya giriyorum. Bildiğiniz gibi öncelikle herkes odalarını toplayacak. Kitaplarınız tozlarını alın, dolaplarınızı silin. Tek tek dolaplarınıza bakacağım. Yeni nevresim takımlarınızı yataklarınıza silin. Süpürün. Kısacası tertemiz yapın odalarınızı. Sonra ise görev aldıkları yerleri temizleyecek! Lara, çamaşırlar sende. Renklilerle beyazlar ayrılıp güzelce yıkanacak. Tek bir tane bile kirli çamaşır görmek istemiyorum. Anna, salon bu sefer sende. Tozmuş, dağınıklıkmış… Her yer pırıl pırıl olacak. Alex, yemekler her zaman ki gibi sende. Akşama herkesin karnı acıkmış olur. Güzel yemekler yap. Thay, sende kokulardan sorumlusun. Kulübemize yakışır kokular al. Her odada ayrı bir koku olacak. Bir kokuyu bile beğenmezsem yakarım. Hoppy, mutfak sende. Bulaşık görmeyeceğim. Alex zaten sana yapman gerekeni anlatır. Tek tek bütün dolaplar boşalacak ona göre. Will, tuvalet sana kaldı bu ay. Merak etme eldiven diye bir şey var. İtiraz istemiyorum. Lily, banyo da senin. Sen banyoyu temizleyeceksin. Ophe, Lara’nın yıkadığı çamaşırları sen asacaksın. Derli toplu asılacak çamaşırlar. Bir tanesini bile yerde görmeyeceğim. Ben, biliyorsun ki kulübemizde örümcekler fink atıyor. Bir tane bile canlı örümcek görmeyeceğim. Jason, tavanlarda sende. Kirli, gri tavan görmek istemiyorum. Melia koltuklar ve yerler senin. Pırıl pırıl olacak. Parlamasını göreceğim ona göre. Bella mutfakta ki masa ve bulaşıkları makineye dizmek ve sonra yerine kaldırmak sende. Hoppy’le işlerinizi karıştırmayın. Aporis, giriş senin. Kulübemize gelen birinin ilk bakacağı yer orası özen. Marie, sende kurumuş çamaşırları ütüleyip herkesin dolaplarına koyacaksın. Görev vermediğim kalmadı herhalde. Bende… Perdeleri çıkartıp camları sileceğim. Elinizde ki bezleri temizlik bitincec siyah görmek istiyorum. Kullanıldığını göreceğim. Hadi şimdi herkes iş başına marş marş!
Ağlamak istedim. Tuvalet bana kalmıştı. İç çektikten sonra tuvalete ilerledim. İçeri girdim. Bir klozet ve bir lavabo vardı. Tabii ki bir tane de ayna. Önce aynayı sildim. Ardından bir daha sildim. Lavaboyu da temizleyince eldivenleri giyip fırçayı aldım. Lavaboyu fırçalamaya başladım.İşim bitince ayağa kalkım. Yerleri temizlemek için eğilecek iken kapı açıldı. Gelen Thay'dı. Tam yardım edecek diye sevinirken elime bir koku tutuşturdu. Onu tuvalet için kullandım. Ardından duvarları ve yeri sildim. Sırtım!!! Tuvaleti son kez elden geçirince Clay'ı aramaya başladım. Onu bulunca rapor verdim:
_Tuvalet tamam. Kokuda halledildi. Ayrıca sırtım mahvoldu. Şimdi odamı temizleyeceğim.
_Harika. Yani sırtın dışında.
Sırıttım. En azından sırıtmaya çalıştım. Odama yürüdüm. İçeri girdim. Camları silmeye başladım. Ardından masamı sildim. Dolaptaki kıyafetleri renklerine göre ayırdım. Dolabı sildim. YATAĞIMI TOPLADIM (BEN). Yerleri sildim. Toz aldım. Ardından Clay'a rapor verdim. Bana:
_Şimdi birine yardım et, dedi.

Birkaç esneme hareketinden sonra geçen ayların denetlemesini tuttuğum not defterimi açıp kontrol etmeye başladım. 9.,6.,2.,4.,3.,4. Falan filan. Hiç birinci olmamıştık ama!Bu sefer onun için yarışmalıydık.2. Olabilirdik ama 1. Olmalıydık.

Üzerime temiz bir mutfak önlüğü geçirdikten sonra direk Claire’in yanına gittim. Kendime yardımcı olarak Hoppy! Onu istiyordum. Hemen izin aldıktan sonra mutfağa geldim ve kardeşime olanları anlatmaya başladım. “Hope! Şimdi işlerimiz birbirine bağlı. Ben kirleteceğim ve sen toplayacaksın. İş uzar o zaman.” Kendi kendime konuşmaya başlamıştım ama kimse yoktu. Hope hiç yoktu. Bozuntuya vermeden alt çekmeceden, tarif defterini çıkardım. Peynirli sufle yapmayı düşünüyordum. Kağıt tabakta olacağı için çok bulaşık yapmazdı ama yapılışı hayli zordu.
“Malzemeler;
1/2 bardak un,
1/3 bardak kakao,
1 paket kabartma tozu,
4 yumurta,
1/2 çay kaşığı krem tartar,
şeker,
3 çorba kaşığı süt,
Hmmmmm,hmmmm.”
Kollarımı sıvayıp bir kasede kakao ve kabartma tozunu iyice karıştırmaya başladım…

(Yarım saat sonra)

Sufleleri fırına vermiştim.O kadar çok sufle vardı ki, suratım hamur ve undan geçilmiyordu. Öksürdüm ve onun pişmesini beklerken kullanacağım alanı temizleyip milkshake yapmaya koyuldum. Karışık yapmak istiyordum. Çilekli ve çikolatalı!

Hem yapımı da basitti. 5 dakika da hepimize yetecek kadar yapmıştım. Onları da kağıt bardakları döküp buzdolabına kaldırdım.

Her zamanki tatlı! Waffle! Çok seviyorum bunu yaa! Kahretsin seni tatlı yiyecek! Hemen hamurunu yapmaya başladım.Ben hamurumu yapmaya yoğunlaşmışken Claire yanıma gelmişti. “Alex!” Emin olun, biri, siz çok konstanre olmuşken arkadan size seslenirse elinizde tuttuğunuz hamur dökülme tehlikesi yaşar. Hamuru da kurtardıktan sonra hemen rapor vermeye başladım. “Öğle yemeğimiz Peynirli sufle. İçecek milksahake ve tatlı ise, şu an yapmakta olduğum waffle! Şimdi bana hope’u bulursan çok sevinirim. Buraları tekrar tekrar silmesi gerekecek. Çok pis dağıttım kızın topladığı yerleri.” Dedim acı bir gülümseme ile.

Fırından suflenin piştiğine dair ses gelince bende son waffleı makinesinden çıkartıyordum. Sonra tüm kardeşlere bir sofra kurdum ve öğle yemeğini yemeğe başladık.

Yemekler yenmişti. Mutluy son gibisinden ama olmadı! Daha benim yapmam gereken bir sürü yemek vardı. Acaba ne yapsaydım? Ben böyle tırnağımı kemirmeye durayım aklıma hemen tavuk geldi. Ondan güzel yemek mi vardı ki? En sediğim hemek için malzemeleri toplamaya başladım.

Kısaca ben mönümü hazırlamıştım:
~Tavuk
~Spagetti
~Dondurma
~Patates kızartması
~Börek

Bunları not ettikten sonra hemen önlüğümü çıakrtım odama koştum. Saçlarımı topladım ve odamı toplamaya başladım. Makyaj masamdan başladım. Önce tüm parfüm,göz kalemi,rimel, ruj vs. leri bir bezin üstüne koydum ve aynam ile masamı silmeye başladım. Yeterince temiz olduğuna emin olduktan sonra sırasıyla parfümlerimin tozlarını alıp dizdim. Böylece makyaj masamdaki tozlu şeylerin tozu giderilmiş oldu. Tozların dışarı çıkması için pencereyi açtım ve yatağıma yöneldim. Birkaç tane kılıfı filan çıkarttıktan sonra yastığıma ve yatağıma oldukça sadece bir renk olan beyaz renkli kılıfları taktım. Son olarak da yatağımı toplayıp kirlileri banyonun önüne koydum.

Şimdi dolap boşaltma zamanıydı. Dolabım o kadar dağınık değildi ama yine de bunu yapmalıydım. Tüm kıyafetleri çıakrtım yere serdim ve kirli temiz ayrımı yapmaya başladım. Dolabım dağınık değildi ama bir sürü kirli kıyafet bulduğuma emindim. Bunları ayırdıktan sonra kirli kıyafetlerimi de banyonun önüne koydum. Sonra tekrar odama gelip temiz olanları katlayıp/asıp dolabımı tekrar düzenledim. Koku!
Koku vardı! Korkunç! Hemen daha fazla havalandırma için camaları sonuna kadar açtım. Bu daha iyiydi. Duvardaki posterlerin vadesi dolmuştu. Tarz değiştiriyordum. Duvardaki büyük bir açığa Kaliforniya’nın bir resmini astım.

Şimdi daha güzel olmuştu odam.Gün iyice kendini belli ediyordu ve tam tepemdeki güneş beni rahatsız ediyordu. . Yatağımın yanındaki şifonyer, saat ve fotoğraflarımın da tozunu aldıktan sonra bir tabure bulum lambaya yaklaştım. Elime aldığım en güzel kokan parfümü lambaya boca ettikten sonra parfümü yerine koydum ve odamdaki minderleri kabartmaya başladım. O iş de bitince saçımı tekrar toplayıp mutfağa gitme kararı aldım ve odamdan çıktım.

Mutfağı bıraktığım gibi bulmuştum. “E Alex nasıl gidiyor?” diye sordu Claire. Bende yapacaklarımı anlatmaya başladım. “Bu akşam en güzel tabağımı hazırlıyorum. Tavuk,patates kızartması, sos ve spagetti. Hepsi hemen pişecek türde şeyler ama patates vakit alabilir. Odamı da topladım. İstersen bir bak.” Dedikten sonra malzemelerimi birleştirmeye başladım.

Saat 3 olmuştu acele etmeme gerek yoktu. Hatta bu işin bitmesine daha çok vakit olduğu da gerçekti. Zaten akşam yemeği olduğu için en son yapılacak işti yemek. Onun için elime bir fırça ve bez alıp odama gittim. Temizlik eldivenlerini elime geçirdim ve bir yüksekliğin üzerine çıkıp tavandaki tozları silkelemeye başladım. Yavaş yavaş ilerliyordum. Gri olan tavandan yaptığım kısın yavaşça beyazlıyordu.

Camımın açık olmasına ve tozları yutmamam gerçeğine katlanarak işime devam ettim. Yaptığım kızım beyazladıktan sonra köşelere doğru ilerledim ve her yer beyazlayana kadar ovdum. Alttaki bezin üzeri kirlerle dolmuştu. Eğer daha fazla kir düşerse etrafa döküleceğini düşünerek büyük siyah bir çöp çuvalının içerisine boşalttım ve bezi dışarı çıkıp çırptım.

Böylece tekrar odama gelip işime devam ettim. Kendime iyi bir puan verip vermeyeceğimi düşündükten sonra kullandığım malzemeleri yerlerine koydum ve canlarımı silmek için bir kova dolusu temiz su ve 2 bez aldım. Canlarımız çok kirlenmişti. Bu da kötü bir şeydi elbette. Biz Güzellik ve Aşk Tanrıçası’nın çocuklarıydık ve güzellik temizlikle başlardık. Bu bana büyü annemin sıradan bir sözünü hatırlatmıştı. ”Temizlik yapmanın en büyük kuralı, kirletmemektir.” Ama şu durumda kirlenmemesi elde değildi. Zaten ayda 1 temizlik yapıyorduk! Nasıl oluyor da hemen kirleniyordu aklım bir türlü almıyordu.

Canlardaki tozlanmaları ıslak olan bezle bastırarak 3-4 sefer sildim ve yakından bakarak dikkatle inceledim. Hala çok temiz değildi. Birkaç sefer daha üzerinden geçtim ve zımpara kağıdı alıp eğrilmiş bozulmuş köşeleri düzeltmeye başladım. Bu iş biraz zorlu olmuştu ve haliyle tekrar toz olmuştu. Gözlerimi devirip tekrar silmeye başladım ve kendi kendime mırıldandım. “Mükemmel olmak zorundayız.”

Pencerelerden birini ayrıntısıyla sildikten sonra diğerine geçip aynı işlemleri uygulamaya başladım. Camları da böyle sildikten sonra bezimi iyice temizleyip dolapların üstünü silmeye başladım. Tozlar iyice azalmıştı ama hala vardı. Dolaplara baktığımda bir sürü iz gördüm. Kıyafet alırken dokunduğumuzda hep iz kalmıştı. Bunun için de tüm dolabı çepeçevre sildim ve çekmecelerinde aynı durumu yaşadığını görüp onları da sildim. Sonra odamdaki çöp kutusunun da temizlenme zamanını fark edip onları da aynı çöp çuvalına döktüm ve çöp kutusuna bir çöp poşeti taktım.

Odamda daha fazla kirli bir yer olamayacağını düşünüp mutfağa döndüm. Yemekten sonra güzel bir tatlı olmalıydı. Hatta 2 tatlı! Bunu hak etmiştik. Tezgahın üzerinde duran not defterimi alıp ekleme yaptım:

~Profiterol
~Çikolatalı Muffin
~Kremşantili meyve salatası
~Çilekli parfe

Bu tatılar bile beni iştahlandırmaya yetmişti. Tatlılar uzun süreceğini düşünerek ilk onlardan başlamak istedim. Onlar soğutulmaya bırakılabilirdi ama yemekler sıcak yenmeliydi. Bunun için ilk meyve salatasından başlamak istedim. Bulduğum kadar meyveyi tezgahın üzerine yığdım. Elma, armut, çilek, kivi, muz, avakado vs. kepsini dilimlemem gerekiyordu. Elma ve armuttan işe başladım. Önce yarıya böldüm sonra yarımları da yarıya. Kalın kalın küpler yapana kadar dilimledim ve bunları bir kaseye aktardım.

Kardeşlerimden teki mutfağa girmişti. Ocağın yanında duran listeyi aldı ve incelemeye başladı. “ Alexxx! Ne yaptın sen ya? Bunlar harika!” dedi ve boynuma atıldı. “Harika ama bu yavrucağın yardıma ihtiyacı var.” Dedim.

Not:Lara hadi çikolata savaşı

Will'de işini bitirmişti. Claire'ın yanına birlikte gittik. Claire bize gülümserken başıma kötü birşeylerin geleceğini anlamıştım. Sırayla üçümüzü işaret ederek "Tamam siz üçünüz: Thay, Will ve Melia halıları yıkayacaksınız. Paçalarınızı sıvayın. Tertemiz olsunlar. Hadi iş başına durmak yok. Bende işim bitince yardıma gelirim."dedi. Neden ben? Neden halı yıkayacak kişi benim? Ben tekrar zengin hayatımı istiyorum! Will ve Thay'ın peşine takıldım. Önce odalardaki halılarla başlayacaktık. Odalardaki bütün halıları toplayıp dışarı çıkardık. Pembe, mor ve uçuk pembe desenli bir halıyı yere serdik. Will uflayarak yeşil bir bahçe hortumu getirdi. Bende içeriden bulabildiğim bütün halı temizleme zımbırtılarını getirdim. Thay ellerini kenetleyip "Pekala, başlıyoruz. Merak etmeyin daha sonra bunun intikamını Clay'den alırız."diyip gülümsedi. Hepimiz paçaları sıvayıp halının başına çöktük. Elime aldığımız paketlerin bir kısımını döküp birazda deterjan döktük. Elimize fırça halıp halıda gezdirmeye başladık. Düştüğüm için hala belim ağrıyordu. Ayağa kalkıp bahçe hortumunu halıya tuttum. İlk halıyla işimiz bitmişti. Sıra ikinci halıdaydı.
Birkaç halıyıda bitirip kurumaları için güneş alan bir yere astık. Aslında yanımızda bir Apollon çocuğu olsa fena olmazdı. Will içerden mutfak ve salon halısını getirdi. Halıları biz taşıyacak değildik herhalde. Halıların ikisinide yere attı, ayağıyla itekleyerek açtı. Thay bitmek üzere olan deterjanı iki halıya serpiştirdi. Mutfak halısına eğilip fırçalamaya başladı. Ben ve Will'de salonun büyük halısını temizlemeye başladık. Artık dizlerim acıyordu. Aslında Seth'i zorla buraya getirtmek vardı ama... O gıcık daha kendi kulübesini bile temizlememiştir. Biz daha yarısına gelmişken Thay mutfak halısını bitirmiş, asmış ve gelmişti. Elinde bir kahve fincanla bize bakıyordu. Hakkını vermek gerek bizden daha çok halı temizlemişti. Will bahçe hortumunu eline alıp halıyı sulamaya başladı. Clay'in gelmesine gerek kalmadan herşeyi halletmiştik. Elimin tersiyle alnımı silerken kısa bir çığlık attım. Heryerim ıslanmıştı! Will sırıtarak bana bakıyordu. Daha sonra dönüp Thay'ı ıslattı. Thay bağırarak "Bu bir savaştır!"diyip hortumu eline alıp bizi ıslatmaya başladı. Will beni kendine siper yapıp ıslanmaktan kurtuldu. Çevik bir hareketle Will'den sıyrılıp kulübeye kaçtım. Üstüm başım sırılsıklam olmuştu. Tam kapı eşiğinde durdum. Bağırarak "Biri havlu getirebilir mi?"dedim. Will'de arkadan "Evet acele, lütfen!"diye bağırdı. İçeri girip ya etrafı su damlacıklarıyla doldurup Clay'in sinirli halini görecektim yada kapıda ağaç olacaktım. Kesinlikle ağaç olmayı tercih ediyorum...

Hope gelmiş bana yardım ediyordu ve lara arkamda durmuş tatlıyı yapışımı seyrediyordu. Hazırladığım çikolata sosunu alıp suratına sürdüm. Lara şaşkınlıkla bağırdı. “Alex!” "Ne! Böyle daha güzel görünüyorsun canım .” dedim sırıtarak. “Ama bu savaş demektir Alexandra!” dedi ve yaptığım sosa elini daldırıp-çıkartıp benim suratıma sildi elini.

O an neler olduğunu Lara anlayamadan tüm yaptığım sosu Lara’nın üzerine döktüm. O da karşılık olarak tezgahtaki meyveleri bana atmaya başladı. Üzerimizden çikolata akıyordu ve birbirimize meyve fırlatıyorduk. Etraf iyice kirlenmeye başlamıştı. Tabi meyvelerin yaptıkları daha da bir kirletme oluyordu ama olsun.

Savaşımıza Hope dışarıdan bakmak yerine katılmayı tercih etmişti ve güle güle birbirimize bir şeyler fırlatıyorduk. Ben hope ile uğraşırken soğuk sıvı bir şeyin ensemden döküldüğünü hissettim. “Lara!” diye bağırdıktan hemen sonra elime geçirdiğim ilk suyu ona fırlattım. “Alex! Yapabileceğinin en iyisi bu mu?” dedi Lara. “Sen görürsün şimdi!” deyip elime merdanemi alıp kovalamaya başladım onu. Kahkahalarla gülüyorduk. Bu yaptığımız en iyi denetlemeydi o kesin.

“Alex! Lara! Hope!” dedi arkamızdan bir ses. Lara da ben de durdum ve yavaşça arkamıza döndük. “Claire! Bak ne güzel eğleniyoruz! Sen de gel!” dedi Lara. “Alex o merdaneyi indir. Lara istersen sen de buranın halısını ve duvarlarını yıkarsın ve Alex sen de işine dön hemen işi uzatmayın!” dedi Claire. “Biz işi uzatmıyoruz ki! Sadece eğleniyoruz. Hadi ama Clay! Azıcık eğlencenin bir zararı çıkmaz.” Dedim. Claire pis pis sırıttıktan sonra çikolata tencerisindeki son sos iki eline alıp suratıma çarptı.

Olduğum yerde kalmıştım. Gözlerimi açmakta zorlanıyordum. “İstersen tualete git ve elini yüzünü yıka Alex. Yüzünde biraz çikolata sosu var.” Dedi Claire gülümseyerek. İçimden öylemi deyip yavaş adımlarla tuvalete gittim ve kardeşime iş çıkartmak amacıyla etrafa su ve çikolata sos saçarak yıkadım elimi yüzümü. Sonrada çıkarken kardeşime kolay gelsin diyerek mutfağıma döndüm.

Hope ben dönene kadar mutfak tezgahını toplamıştı. Birbirimize kaçamak gülen bakışlar atıp işimizi yapmaya devam ettik. Lara mutfağın duvarlarını siliyordu. “Hey kardeş! Bir daha ki temizlikte yenersin artık beni.” Dedi Lara. Gülerek işime devam ettim.

Yarım saat sonra tatlılar bitmişti ve onları buz dolabına kaldırmıştım. Şimdi ise akşam yemeğini hazırlama vaktim gelmişti.

Hope uzanmaya gitmişti ve Lara ile ben kalmıştk mutfakta. Lara sinsi sinsi sırıtıp görürsün tarzında ifadeler yapıyordu ve bu da beni yavaşlatıyordu. Hemen buz dolabından patates ve tavuğu çıkarttım ilk önce tavuğu yapmak istiyordum. Onun için aldığımız 3 adet büyük tavuğun derilerini sıyırmak ve düzel bir şey yapmam gerekiyordu. Sanırım hayal gücümü kullanacaktım yemekte.

Önce tavukların derilerini sıyırmakla başladım işe. Daha sonra da hepsini sırasıyla doğrayacaktım. Nasıl yapacağımı bilmediğim için bir tavuğu alıp kesmeye başladım. İlk önce eklem yerlerinden ayırmıştım. Daha sonra da değşik şekillerde kesmeye başladım. Bu işlemi bir kaçında uygulayınca çok da güzel durmadıklarını düşünüp küp küp yapma kararı aldım ve hepsini küp yaptım. Bu halleri daha güzel olmuştu. Küçük, kalın ve birkaç lokmalık küpler haline getirdim. Gerkes için küçük kağıt kaselerde yapacaktım ve artmasını istiyordum. Artarsa herkes bir tabak daha alabilecekti.

İlk tavuğu bu şekilde bitirince diğerlerini de bu şekilde doğradım. Sonuç olarak kendi tarzını yansıtan bir aşçı olmaya başlamıştım. “Şimdi tavuk savaşı yapalım derdim ama çiğ ete dokunmayı sevmem.” Dedi Lara. “Öyle mi kardeşim! O zaman elinde çiğ tavuk ve bıçak olan birine yaklaşma derim!” dedim pis pis sırıtarak! “Bu savaşın deva mı da var biliyorsun değil mi kardeşim?” dedi Lara. Sesindeki sakin ton beni endişelendirmişti. Ne de olsa bu tehlike demekti ve ben tehlike sevmezdim! “Dediğin gibi olsun kardeşim. Ama izninle!” dedim ve işime döndüm. Tavuklar bittiğinde baharatlı bir sos hazırlayacaktım ve bekletecektim. Tavukların bitmesi ile güzel bir sos hazırlamaya başlamam bir oldu. Onu da bitirince fırın tepsisine yağlı kaıt koydum ve üzerini tavukları ve sosu döktüm. Bunu 2 tepsi de bitirmek istediğimden ilk tepsiyi ve sosunu hazırladım ve fırını ısıtmaya koydum.

Arada bir pencereden Athena Kulübesini gözlüyordum. Patateslerimi soyduktan sonra bir leğene 16 tanesini alıp kalın çubuklar halinde doğramaya başladım. Bu işde bitince bunların yeterince doyurucu olmadığına karar verip pilav yapmak istedim ve lapa olmamasını umarak pirinçleri ıslattım ve tavaya 7 kaşık katı yağ koyup erimeye bıraktım. Yağ erirken patatesleri kızartma tavasına koyup kızartmaya başladım ve yağ eriyince pirinçleri tavaya koyup kavurmaya başladım. Onlar iyi bir şekilde kavrulduğunda pirinçleri tavaya koyup kaynattığım suyu pirinçlerin ardından ekledim. Şimdi pirinçler suyunu çekerken bende patatesleri kızartacaktım.

“Lara! Kızım sana bir şey söyleyeceğim!” dedim hala mutfak duvarlarını silmekte olan kardeşime dönerek. “Söyle kuzum!” dedi Lara yaşlı komşu teyze misali konuşarak. “Kızım! Ben iyice Martha Stewart oldum!” dedim. “O zaman Martha Hanım ne işler yapıyor?” dedi arkamdan Claire. “Yemek yapıyorum. Ne yapayım? Tavukları benim yerime fırına versene ısınmıştır fırın. Sonra da şey… patatesi yapıyorum ve ekstaradan bir de pilav yapayım dedim.” Dedim kardeşime.

Thalia’ya çöp poşetlerini attırtmıştım ve yemekler de pişmek üzereydi. Tavukların ilk tepsisi fırındaydı ve patatesler de güzel bir şekilde kızarmaya uğraşıyorlardı. Pilav ise… onun yapılma aşaması bitmiş kapağı kapalı bir halde ocağın üzerinde duruyordu. Fırından tavukların piştiğine dair bir ses gelince hemen ilk tepsiyi çıkarıp ikincisini taktım. İlk fırındaki tavuklar da güzel bir şekilde pişmişlerdi. Onları da ellerimi yıkadıktan sonra teker teker ayırmaya başladım.

Patatesler pişmek üzereydi ve tatlının sosu hazır değildi. Hemen bir tencereye çikolatalı sos hazırladım ve soğuması için tezgahın üzerine bıraktım. Tamamıyla kızaran patatesleri de güzel bir tabağa aktarıp soğumaması için üzerine çelik bir kapat kapattıktan sonra hemen yemek masasını tazırlamaya koyuldum.

Çatallar şu tarafa bıçaklar diğer tarafa. Sonra herkese birer bardak çıkartmıştım. Şimdi büyük servis tabakları koymaya gelmişti sıra. Onları dizdikten sonra da peçete katlayıp koyacaktım. İlk önce sayımız kadar peçeteyi yanıma aldıktan sonra hiç üşenmeden onlara şekil verme çabalarına gitdim. Güzel bir şekil vermek istiyordum. Kardeşlerimin dönüm “Vayyy! Gıcır olmuş peçeteler!” demelerini istiyordum ama sanırım çok şey istiyordum. Kimse bir peçeteye bakıpta “Vayy, gıcır olmuş!” demezdi sonuçta. Bende bu düşüncemden ötürü öylesine katladım peçeteleri ve basaya yerleştirmeye başladım.

Bu işte bitince mutfağa dönüp tavukları tabaklara koymaya başladım. Herkese sınırlı sayıda olacaktı. İlk tepsiyi herkese benim adaletim ile dağıttıktan sonra üzerleri için hazırladığım sosları dökmeye başladım. Yanlarına ise pilavı bir kase kadar herkese koydum. Onunda artmasını istiyordum. Eğer doymayan biri olursa güzel bir tabak daha koyabilmeliydim. En son da en güzel hazırladığım patatesleri maşa yardımı ile tabaklara koydum. O sesvis işi de bitince içecekleri koymak istiyordum. Ama içecek hazırlamamıştım ki. Nasıl unuturdum bunu! Mecbur herkes su içecekti. Ne güzel milkshake yapsaydım yine. Neyse yapılacak bir şey yoktu. Son olarak kardeşlerimi masaya çağırmak kalmıştı. “Herkes sofraya! Yemek hazır!” diye bağırdım var gücümle.

Nasıl olduğunu hatırlamadığım bir şekilde tüm kardeşlerim masaya hücum ettiler. Uyuyan uyumayan, çalışan çalışmayan herkes gelmişti şimdi. Herkes tabaklarına gömülürken bir yarım saat kadar sonra herkes ilk tabağını bitirmiş oldu. “Eee Alex! Ne dersin sence kazanır mıyız?” dedi Anna. “Kuzum, bilemiyorum. Belki dedim. Çok çalışmıştık ama diğer kulübelerin ne yaptığını bilmiyordum. Kendi tabağımı adam akıllı bitirince herkese dönüp “Daha yemek isteyen!?” diye sordum. Sanırım herkese, herşeyden bir tabak daha hazırlamam gerekiyordu.

Mutfakta soğumamış olmasını dilediğim şeyleri alıp masaya getirdim ve herkese tekrar serviste bulundum. Sanırım fazlasıyla doyacaktık bu akşam. Kimse neredeyse konuşmadan yemeklerini yemeğe bürünmüştü ama daha tatlılar vardı. Hepsinin çok da güzel olduğunu düşündüğüm tatlılar! Onları yapalım derken çikolata savaşı çıkardığım tatlılar! Hemen hemen herkesin yemeğini bitirmesini bekledim ve bir sohbet başlatmaya girdim. “Tamam, temizlik bittiğini göre tatlıları da yarım saat sonra yedikten hemen sonra dışarı çıkıp dolaşalım mı?” diye sordum. Hemen herkesin kararı ile dışarı çıkmamız onaylandı ve yarım saat sürmesine izin verdiğim güzel bir sohbete daldık. Tatlıları getirmek için sabırsızlandığıma değimişti. Önce herkesin tabağını topladım ve mutfağa götürdüm. Kardeşime yine iş çıkmıştı. Tatlıları küçük tatlı tabaklarına koyup ikişer ikişer masaya taşıdım.

O tatlıları yaparken çektiğim eziyeti düşünüyorum da! Lara enseme soğuk su dökmüştü! Önlüğüm meyve lekeleri dolmuştu ve en güzeli de halıyı batırmıştık. Olsun! Sonuçta hepsi şimdi çok daha temizdi. Duvarlar silinmişti, halı yıkanmıştı ve önlüğüm makineye atılmıştı! Daha mutlu olunabilir mi?

Tatlıları da yedikten sonra Hope mutfağa girip bulaşıkları yıkamaya başlamıştı. O iş de bitsin, çıkacaktık dışarı. Bu hepimize bir ödül gibi geliyordu. Bütün gün çalışmanın ardından yediklerimizi sindirebilmek için yürüyüş! Ne harika!

Bir on beş dakika kadar sonra herkes rahatça giyinip hazırlanmıştı. Yaptığımız emeğin akrşılığını görmek için dışarı çıkma vaktimiz gelmişti(sanki yemek herkese büyük bir ödül gibi gelmemişçesine!). ışıkları söndürük kulübeden çıktık ve kendimizi kampta güzel bir yürüyüşe çıkarttık!

Temizlik Rp’si Bitmiştir.

Değerlendirmede.