"Önüne baksana sersem." Arabanın biri, başka bir arabaya arkadan çarpmıştı. Arabasına çarpıldığını anlayan şöför var gücüyle bağırmıştı. İki şöför de arabalarından inmişti. Trafik tıkanmış, korna sesleri yükselmeye başlamıştı. Buna daha fazla katlanabileceğimi sanmıyordum. Seslerin içinde boğulmadan evimin bulunduğu sokağa girdim. Her zaman olduğu gibi sokakta in cin top oynuyordu. Hayalet sokak olarak da bilinirdi burası. Bu sokakta kimse kimseden haberdar değildi. Her evden dışarı çıkışımda kimsecikler olmazdı. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen yine aynıydı. Evimin yanındaki evlerin ışıklarının yandığını fark ettim. İlginçti. Yavaşça paspasın altındaki gizli bölmeye eğildim. Anahtarımı deliğe soktum. Anahtarı bir tur çevirdikten sonra kapı hafifçe aralandı. Ayağa kalkarak kapıyı ittim. Evdeki eşyalar en son nasıl bıraktıysam, aynıydı. Eşyaların üstünü kaplayan toz örtüsü parıldamalarını engelliyordu. Yer tamamiyle toz içindeydi. Kapının sağındaki terliklerimi giyip evi gezmeye başladım. Salondaki koltukların üzerinde cips dolu kâseler vardı. Odama geçtiğimde yatağım her zamanki gibi dağınıktı. Diğer odalar da genelde dağınıktı. Buraya ev demeye bin şahit gerekirdi. Buzdolabında fazla yiyecek yoktu. Buzluğu açtığımda hiç görmediğim bir kutu gördüm. Üzeri buzla kaplanmıştı. Kabı buzluktan çıkardım. Üzerindeki buzu temizlediğimde içinde bir kağıt olduğunu fark ettim. Kabın kapağını açığ kağıda baktım. Kağıtta yazılanları görünce hiçbir anlam veremedim. "Duat'a hoşgeldin." Ne demek oluyordu bu? Kağıdın arka tarafında başka bir şey yazıyordu. "Isolundo'ya git. Duat / Mısır." Bütün bu yazılanlara bir türlü anlam veremiyordum. Duat neresiydi? Neden Mısır'a gitmem gerekiyordu. Kağıdın en altında "Kumlarla birlikte boğul, Toran Soluric!" yazıyordu. Babam Mısır'a mı gitmişti. Biriyle karşılaşmış mıydı? Bunların gerçekliği konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Bunu buraya koyan kişi, benim eve geleceğimi biliyor olmalıydı. Bir yerden başlamalıydım. Kabı tezgaha bıraktım. Hızlı adımlarla evin kapısına doğru yürüdüm. Kolu olmayan kapının üzerindeki düğmeye bastığımda, kapı hafifçe aralandı. Kapıyı açtığımda Lon tam karşımda duruyordu. Nasıl gelmişti Lon buraya? Ona biraz daha dikkatli baktığımda kulağının arkasından mavi bir sıvı aktığını gördüm. Elimi hemen kendi kulağımın arkasına götürdüm. Elime küçük miktarda bir sıvının değdiğini hissettim. Elimi kulağımdan çekip gözümün önüne getirdiğimde elimin kırmızıya boyandığını gördüm. Hızlıca Lon'un üzerine atladım. Pegasusun dizginlerini tutarak havanın yüzüme çarpmasını hissettim. Lon hızlı bir şekilde koşuyordu. Kanatlarını hızla çırpmaya başladığında ayakları yerden kesilmişti. Giderek bulutlara doğru yükseliyorduk. "Daha hızlı. Bir an önce Mısır'a yetişmemiz lazım!"
Konu: Beklenmedik Not 
Cuma Mayıs 20, 2011 7:12 am