Bitmeyecek gibi bir işkence çekiyordum adeta. Sirenlerin sesi o kadar güzel geliyordu ki, gitmemek için kendimi bir odaya kapatmak zorunda kalmıştım. İlk başlarda şarkı söyleyerek karşı koymayı başarmıştık. Ama bir süre sonra boğazım ağrımaya başladı. Sanırım sesimi uzun vadeli olarak kullanmayı bilmediğimden olmuştu bu. Sonra Zoi geldi ve bizi kurtardı. Ama bir süre sonra kulaklık da yeterli olmamaya başladı. Ben de mecburen gemide bulduğum bir odaya kapattım kendimi. İlk başta bu odanın lüksü beni oyalamıştı. Ama bir süre sonra Sirenlerin lüksü daha fazla etkilediği için dayanamayıp ayağa kalkmıştım. Kapıyı açıp güverteye çıktım ve kardeşlerimin yanına döndüm. Hiçkimse şarkı söylemiyordu, herkes yorgundu sanırım. Ama sonra fark ettim ki hepsi bir yerde toplanmışlardı. Gittiğimde kardeşim Leo'nun baygın olduğunu gördüm. Bir ara kendine geldi, bir kızdan bahsetti. Sonra yine gözlerini kapadı. Tiff gücünü son haddesine kadar kullandığı için yer değiştirmeyi teklif ettim. O da kabul etti ve biraz dinlenmeye gitti. Birkaç dakika sonraysa Ange Leo'ya bakmak için geldi. Hiç yoktan ben öyle sanmıştım, ama amacı farklıymış. Bana bir adayı gösterdi ve "Teo, sence bu ne anlama geliyor?" dedi. Gösterdiği yere baktığımda kapkara bir dumanın süzülmekte olduğunu gördüm. Sonra da bir canavar gördüm. Uzakta olduğumuz için göremiyordum. Ange'e döndüm ve "Bu Yon'a haber vermemiz gerektiği anlamına geliyor. Sanırım kardeşimizi bulduk." dedim.