Mirabella LaPiere Demeter'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 863 Kayıt tarihi : 01/11/10
| Konu: Beklenmedik Ptsi Mayıs 02, 2011 2:08 am | |
| Sakin bir gündü onun için, belki de bu denli sıradan olması canı sıkan bir unsurdu. Derin bir iç çekerek çantasını toparladı. Her zaman ki gibi bir yığın ıvır zıvırla doluydu. Kulübesinden çıkarak bir kaşif edasıyla istikametini belirlemek üzere etrafa kısa bir göz attıktan sonra Long Island kıyısına doğru ilerlemeye koyuldu. Çantasına koyduğu ıvır zıvırlar arasından çıkardığı bir kuru birayı açarak yudumlamaya başladı. Son New York ziyaretinin ardından hayatında büyük bir değişim olmuştu, yakın dostu Naomi’nin vefatı, babasının geçirdiği kaza. Aklında her zaman istenmeyen bir anı olarak beliriyordu. Belki yaptığı saçma bir şeydi. Tüm derdini elinde tuttuğu şişeyle paylaşmak her ne kadar ona olmasa da içinde bulunduğu durumda tek istediği buydu. Gökyüzü turuncunun tüm renklerini barındırmış arada kaynayan güneş yavaş yavaş kendini siper etmiş bulutların ardında yok olmaktaydı. Her ne kadar gözüne harikulade gelen bu manzara bir anlık için de geçmişin özlemini barındırsa da elinde tuttuğu şişeye bir kere daha bakıp yudumlamaya başladı. Unutmaya değerdi. İlk defa yalnızlık ona bu denli huzur veriyordu, çoğu zaman bundan şikayetçi olsa da şu an ki zamanını hiçbir şeyle değişmeyeceği düşüncesini benimsiyordu. Heyhat; kavuştuğu huzuru sadece birkaç dakikalığına bulabilmişti. Kayalıkların diğer ucunda ki silüet sanki onu yalnızlıktan alı koymamak için vardı. Buz mavisi gözlerini karşı kayalıklarda ki silüete dikmiş, kimliğini içten içe sorguluyordu. Ruhunu kapsayan karamsarlık benliğinde bir öfke oluştursa da belli etmiyordu. Belki de uğraşmak istemiyordu. Çok mu şey istemişti? Sadece kampın gürültüsünden uzak bir köşede düşünceleriyle baş başa kalmayı. Davetsiz gelen misafir her ne kadar planına karşı olsa da ortaya çıkan silüet’in var olduğu gibi yok olmasını samimi bir içtenlikle diliyordu. Lakin olmuyordu… Elinde tuttuğu şişeyi bir kenara bırakmış, kara parçası arayan bir korsan gibi elini siper ederek ileride ki silüete bakıyordu. Ona doğru mu yaklaşıyordu yahut gördüğü bir göz yanılması mıydı? “Harika” diyerek mırıldandı. Tek eksiği istenmeyen bir misafirdi onun için. Misafirperverlik yapacak günde olmadığını biliyordu, tamam belki bulunduğu kara parçası ona ait bile değildi o da kendisine yaklaşan davetsiz misafir gibi gelmişti. Dalgaların kıyıda ki küçük nesneleri denizin derinliklerine sürüklemesi gibi içten içe kendisini bunaltan sorunlarında yok olmasını istemişti. Çantasını seri bir şekilde toparlamaya başlamıştı. Yaşadığı birkaç dakikalık narsistliğin ona yeteceğini düşünüyordu. Her ne kadar dalgaların var olduğu sorunlarını yok etmesini umduğu gibi olmasa da birkaç dakika önce elinde olan şişe pek çok şeyi umursamamasını sağlamıştı. Yeniden ıvır zıvırlarıyla doldurduğu çantasını alarak omzuna takıp arkasından gelen misafiri hiç var olmadığını düşünerek yeninde kulübesine gideceği an duyduğu ses ile arkasına dönmüştü. Buz mavisi gözleri bu kez gördüğü silüete bakıyordu. Birkaç saniye öncesine kadar oturduğu kayalıklarda bulunan kişinin Tanrıça Amphitrite olduğunu görünce mahcup olmuşçasına başını eğerek selamladı. Bulunduğu mekandan uzaklaşmak üzere içini kaplayan narsistliğine ev sahibi yapmış mekandan ayrılmak için geriye doğru bakmadan hızla uzaklaştı.
| |
|