Kulübemiz aslında "iyi" geçen bir partiye ev sahipliği yaptıktan sonra herkes sızıp kalmıştı. Sabah kalkıp mutfağa gittim. Su içmem gerekiyordu; fakat yine kulübeyi rahat bırakmayan birileri vardı sanırım. Kapıdan tıkırtılar geliyordu. Çift mızrağımı harekete geçirmek için "Uyan!" demeye hazır bekliyordum; fakat karşımda iri yarı bir erkek veya güçlü bir canavar yerine masum görünüşlü bir kız çıkmıştı. "Yine bir casus sanırım. Tuzağa basmadan içeri girmeyi nasıl başarmış acaba?" diye düşündüm. Çünkü kulübenin girişinde tuzaklar vardı ve genelde melezler bu tuzaklara düşerlerdi. Kız içeri girip etrafı gözetlerken ben de onu izliyordum. Açıkçası ne yapacağını merak etmiştim. En sonunda dayanamayıp seslenmeye karar verdim. Buz gibi bir sesle "Hey!" diye bağırdığımda kız bir anda donakaldı. "Şey, ben de gidiyordum." dedi. Korktuğu her halinden belli oluyordu. "Kulübemizden çıkmak o kadar kolay değildir. Burada ne işin vardı?" Kız kaçmak için yer arıyordu; ama ben kapıya kolumu koymuştum. Kız ani bir hareketle arkama geçti ve beklemeye başladı. Bu durum artık komiğime gitmeye başlıyordu. "Kaçmak mı istiyorsun? Pekala, geç o zaman." Kızın yolundan çekildim ve birkaç adım ilerledi. Tereddütlüydü çünkü bu işin içinde bir iş olduğunu tahmin ediyor gibiydi. Ben de konuşmayınca birkaç adım daha ilerledi. Tam kapıya geldiğinde arkasından bağırdım. "Ah, söylemeyi unuttum. Şuan bir tuzağın üzerinde duruyorsun ve muhtemelen hareket ettiğinde anda da tuzağa yakalanacaksın; ama ne yaparsın işte. Söylemeyi unutmuşum." Gülümseyerek kızın suratına baktım. Her halinden beni öldürmek istediği açıkça belli oluyordu.