Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Garip Kaçış | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Pearl Chérie Dior Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 315 Kayıt tarihi : 27/04/11
| Konu: Garip Kaçış Ptsi Mayıs 16, 2011 3:51 am | |
| Kamptan kaçmak... Muhtemelen ilk yasa dışı suçumu işlemiştim; ama yapmam gereken şeyler vardı ve onları yapmadan duramazdım. Bu kampta her şey aydınlanacaktı. Hani nerede? Hiçbir şey aydınlanmamıştı, tam aksine içime daha da kapanıp gömülmüştüm. Tamam, insanlarla çok iyi anlaşan biri değildim; ancak yine de kendi, içten mutluluğumu kaybetmiştim. Utangaç herkesten kaçan perdenin arkasına saklanan bir kız oluvermiştim. Bu olmadığımı biliyordum; ama elimden hiçbir şey şey gelmiyordu.
Açıklığa kavuşturulması gereken bazı şeyler vardı. Benden saklanan gerçekler; yaa da benden saklanan yalanlar. Evet çok saçma değil mi? Benden saklanan yalanlar bile var. O derece sefil durumdayım. Kimim ben diyordum; annen deniz dibi Tanrıçası dediler ve Melez Kampı'na gönderdiler beni. Bu muydu yani? Her şey bu kadar kolay mıydı? Peki ya babam kimdi? Yıllar yılı anne bildiğim insan? Bunları düşünmemeliydim artık. Bazı şeyler açığa kavuşmalıydı.
Amerika'daydım. Otobüsün içinde ve cama yaslanmıştım. Nefesimin cama değdiğini ve camda buharlar çıktığını görebiliyordum. Elimi kaldırdım ve serçe parmağımla buğulanmış küçük kısma küçük harflerle adımı yazdım. Bu kadarcık küçük şey bile mutlu etmişti. Melez Kampı'nda yaşadığım o garip günlerden sonra sanırım kaçmak iyi gelmişti. Birden otobüsün dışına baktım. Boulder Kanyonu'ndaydım. Çok güzel bir görüntü vardı dışarıda. Mavi gözlerimden bir pırıltının geçtiğini hissettim. İçimden ani cesaret dalgalanmalarını hissediyordum. Rüzgarla burnumu dolduran suyun kokusu ciğerlerime kadar işlemişti. Birden otobüsü durdurması için şöföre bağırdım. Önce ne yapacağını bilemeyen şöför, benim garip ısrarım karşısında otobüsü durdurdu ve kapıyı açtım. Hızlıca kendimi aşağıya attığımda saçlarım rüzgarla uçuşmuştu.
Etrafıma bakındım ve biraz ilerideki barajı gördüm. içimde tarif edilemez bir istekle koşu isteği uyanmıştı. İçgüdülerimi dinledim ve rüzgar sarı saçlarımı uçuştururken baraja doğru koştum. Suyun kokusuyla daha da açılıyor, içim daha da depreşiyordu. Barajın hemen önüne gelince durdum ve aşağıya baktım.
"Buradan atlarsam ölmem değil mi? Madem Amphitrite'nin kızıyım, ölmemem gerekir. " diye mırıldandım ve mavi suyun derinliklerine doğru bakmaya başladım.
En son Pearl Chérie Dior tarafından Çarş. Mayıs 18, 2011 9:25 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Hope Temple Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 571 Kayıt tarihi : 20/04/11
| Konu: Geri: Garip Kaçış Ptsi Mayıs 16, 2011 5:11 am | |
| Hızla kulübeden dışarı çıktım. Tüm bu yeni hayat, kamp, melezlik, tanrılar artık çok fazla geliyordu. Kendimi ağlayacakmış gibi hissediyordum. Yine o berbat kabuslardan birini görmüştüm. İlk önce her hafta yaptığım gibi yetimhaneme kaçmayı düşündüm, her bir şeye canım sıkıldığında oraya gidiyordum. Müdirem beni böyle zayıf biri olarak yetiştirmemişti. Artık ona güçlü olduğumu ve sorunlarımla başa çıkabileceğimi göstermem gerekiyordu. Ama öyle değildim. Belki de yalnız kalabileceğim bir yere gitmeliydim. Uzaklara, çok uzaklara. Derin bir nefes aldım ve meydanda boş boş yalnız başına durmaktan vazgeçtim. Güneş daha yeni doğuyordu ki, ben drahmi ile taksi çağırmış, aklıma ilk gelen yere San Fracisco'ya gidiyordum. Taksi hızla ilerlerken aklımı gördüğüm kabustan uzak tutmaya çalışıyordum. Yollara, yanımızdan hızla uzaklaşan şeylere bakıyordum. Bir yandan da tüm tanıdıklarımı, yaşadıklarımı, ailemi ve dostlarımı düşünüyordum. "Tam olarak nerede inmek istersiniz?" sorusuyla kendime geldim. "Hoover Barajı" dedim, coğrafyam okulda pek iyi değildi. Tek orayı biliyordum aslında. Taksi ilk defa gördüğüm baraja gelince, inmek istemedim ama taksiyi kullanan yaratığın garip bakışları üzerine indim. Hava rüzgarlı ve kapalıydı. Bu da bana huzur veriyordu. Yağmur ve şimşekler işimi daha da kolaylaştırırdı. Bir Afrodit kızı olarak ne kadar garip olduğumu düşündüm. Kafamı şimdiden dağıtmıştım. Barajda ilerlerken gözüme çok tanıdık biri takıldı. Kampta daha önce gördüğüme yemin edebileceğim sarı saçlar, güzel bir yüz. "Yeni gelen Amphitrite kızı olmalı" diye düşündüm ve yaklaştım. Yanına geldim ve kenara dayanıp onun gibi suya bakmaya başladım. "Annenle iletişim mi kurmaya çalışıyorsun?" derken gülümsedim. İlk önce geri çıktı, beni gördüğüne şaşırmıştı. "Şey, hayır. Yani sen nereden biliyorsun? Yani annemin..." Sözünü kestim. "Ben Hope, Afrodit kulübesinden. Sen de yeni gelen Pearl Chérie Dior olmalısın?" diye sordum. | |
| | | Pearl Chérie Dior Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 315 Kayıt tarihi : 27/04/11
| Konu: Geri: Garip Kaçış Salı Mayıs 17, 2011 2:19 am | |
| Gözlerim aşağıda yer alan sulara odaklanmıştı. Dalgalarını barajın duvarlarına çarparken çıkardığı sesleri duydukça rahatlıyordum. Birden yanımda bir kıpırdanma hissettim; ama suların büyüsüne kapılmış olduğum için yanıma bakmak pek içimden gelmedi. Düşünüyordum, aslında sulardan bir açıklama bekliyordum. Kimdim ben? Ya da tam olarak neydim? Tamam her şeyin Melez Kampı'nda düzeleceğini söylemişlerdi; ama düzelen tek şey hiçbir şeydi. Çok garip değil mi?Belki, annen dedikleri kadın belki bir şey söyleyebilirdi bana. Bu umutla suyun derinliklerine baktım; birden yanımda bir ses duyunca irkildim.
"Annenle iletişim mi kurmaya çalışıyorsun?" diye bir ses geldi. Önce boş gözlerle yanımdaki kızın suratına baktım. Bir cevap arıyordum; ama tıss yoktu. Ne dediğini anladığımda ise ne tepki vereceğimi bilmeden salakça konuşmaya başladım. Bir adım geri attım. Şimdi annemi nereden biliyordu. Sıradan bir insan olmadığı kesindi, çünkü etrafına bir ışıltı yayıyordu. İçten ve samimi bir gülüşü vardı. "Şey, hayır. Yani sen nereden biliyorsun? Yani annemin..." Evet, saçmalamıştım. Kelimenin tam anlamıyla saçmalamıştım. Birden lafımın arasına girdi. "Ben Hope, Afrodit kulübesinden. Sen de yeni gelen Pearl Chérie Dior olmalısın?" Evet o bendim; tabii gerçekten ben o bensem. Benim o olduğum benden saklanmamışsa ben olurdum. Ayy ben nelerden bahsediyorum? Kafam gerçekten bulanıklaşmış benim.
Önce cevap veremedim. Afrodit'i kızı karşımda olduğu için istemeden de olsa ona şöyle bir baktım; diğer kızlara benzemiyordu. Bunu çok umursamadım; bana neydi ki? Zaten her melez bir farklıydı. Seçimler daha farklı olurdu. Her insan ya da her melez nasıl davranacağı nasıl olacağı konusunda seçim hakkına sahipti değil mi? -Ben- konusunu hiç açmayalım. Kekeleyerek sonunda cevap verebildim. "Evet, ben Pearl; şey memnun oldum." dedim ve suratındaki tatlı gülümsemeye karşılık verdim. | |
| | | Hope Temple Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 571 Kayıt tarihi : 20/04/11
| Konu: Geri: Garip Kaçış Çarş. Mayıs 18, 2011 10:12 am | |
| "Evet, ben Pearl; şey memnun oldum." diye karşılık verdi. Bir anda sevmiştim bu kızı, sanki çok yakın arkadaş olacaktık, hissediyordum. Güzel bir yüzü vardı, Afrodit kızlarına taş çıkartıcak kadar. Gülümsemesi onu daha da güzel yapıyordu. "Ben de" diye karşılık verdim. Hoover Barajı'nda hava soğuktu. Esen rüzgar yüzümü yalıyordu. Soğuk soğuk yüzüme vuran rüzgar, suyun sesi... Her şey öyle huzur vericiydi ki. Derin bir iç çektim ve "Kampa alışamadın, değil mi?" diye sordum. İlk önce duraksadı, sonra cevap verdi. "Evet, her şey çok ani oldu" Onu anlayabiliyordum. Benim kampa gelişim fazla emri vaki olmuştu. Gitmezsem ölecektim, bu kadar. "İlk günümü hatırlıyorum da, hiç ama hiç iyi değildim!" dedim gülerek. "Benim gibi kaçmamışsındır en azından" dedi. Tekrar güldüm ve "Yanılıyorsun" dedim. "İlk yaptığım iş, bana annemmiş gibi davranan Müdiremin kollarına koşmaktı. O sisin arkasını görebilen ve beni canavarlardan koruyan insana o kadar şey borçluyum ki... Bana asıl evimin kamp olduğunu, alışmam gerektiğini söyledi" dedim. "Sonra ne oldu?" diye sordu. "Sonra, kulübeme alışmaya başladım. Kampın ilerleyişine, düzenine... Bunlar kolay olmadı tabii ki. Ama yanında biri olunca sorun kalmıyor. Sonra bol bol arkadaşım oldu, gerçek dostlarımı burada buldum. Canavarlarla savaşmayı öğrendim ve bol bol maceraya atıldım" dedim. "Özlüyor musun peki?" "Özlemez olur muyum? Fırsat buldukça yetimhanemde alıyorum soluğu" dedim gülerek. "O zaman neden şimdi buradasın?" Günün sorusunu sormuştu. Gülümsemem yüzümde dondu. "Alışsam da hala her şey ağır geliyor. Anlarsın, melezler, tanrılar, canavarlar. Böyle büyümedim, bir anda her şeyin değişmesi yine de çok zor. Kendimi toparlamak için arada kaçarım böyle saçma yerlere" dedim. "Şimdi sıra sende, anlat bakalım. Neden buradasın?" | |
| | | Pearl Chérie Dior Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 315 Kayıt tarihi : 27/04/11
| Konu: Geri: Garip Kaçış Çarş. Mayıs 18, 2011 9:50 pm | |
| Verdiğim cevap üzerine "Ben de" diye cevap verdi. Gerçekten bir Afrodit kızıydı. Çevresine ışıltı saçıyordu. Her halinde her hareketinde farklı bir hava vardı. Bilinen Afrodit kızları gibi de değildi, sadece farklıydı. Dudağımdaki gülümseme daha gitmemişti ki bir soru sordu. "Kampa alışamadın, değil mi?" Ne diyeceğimi bilememiştim. Ne diyebilirdim ki, kampta geçirdiğim kısa zamanda tek güzel olay çok tatlı bir pegasusla tanışmam olmuştu. Onun dışında bütün gün yatakta yatıyordum. "Evet, her şey çok ani oldu" diye cevap verebildim. Gerçekten her şey ani olmuştu çünkü. "İlk günümü hatırlıyorum da, hiç ama hiç iyi değildim!" Kimsenin iyi olmadığına 5 drahmiye bahis açabilirdim. Gerçekten melezlerin çoğu hep sorunlarla karşılaşıyordu. "Benim gibi kaçmamışsındır en azından.” Dedim yani ne diyebilirdim ki? Daha birkaç günlüğüm ve tek güvenlikte olduğum yerden kaçıyorum. Koca bir aptaldım.
"Yanılıyorsun" Yanılıyor muydum? Anlamayan gözlerle, gözlerine baktım. Dudağında bir gülümseme oluştu. Geçmişi hatırlıyordu sanırım. "İlk yaptığım iş, bana annemmiş gibi davranan Müdiremin kollarına koşmaktı. O sisin arkasını görebilen ve beni canavarlardan koruyan insana o kadar şey borçluyum ki... Bana asıl evimin kamp olduğunu, alışmam gerektiğini söyledi" Evet doğru demiş yani, müdiresi. Bana da öyle dediler çünkü; ama ben o kadar şanslı değildim sanırım. Devamını merak etmiştim. "Sonra ne oldu?" diye sordum. Merak ediyordum. Geçmiş, garipti. Gerçekten çok garipti. "Sonra, kulübeme alışmaya başladım. Kampın ilerleyişine, düzenine... Bunlar kolay olmadı tabii ki. Ama yanında biri olunca sorun kalmıyor. Sonra bol bol arkadaşım oldu, gerçek dostlarımı burada buldum. Canavarlarla savaşmayı öğrendim ve bol bol maceraya atıldım" Evet masalsı bir anlatımı vardı. İnsanların ateşin çevresinde oturduğunda anlatılması ideal şeylerden biri gibiydi. Gerçekten geçmişi atmışa benziyordu. Bakışlarındaki kararlılık ve artık kabullenmişlik duygusu ilk göze çarpan duyguydu. "Özlüyor musun peki?" Evet burada sorulabilecek en ideal soruydu. Özlüyor muydu eskileri? Suratındaki gülümseme birden dondu ve suratı donuklaştı. "Alışsam da hala her şey ağır geliyor. Anlarsın, melezler, tanrılar, canavarlar. Böyle büyümedim, bir anda her şeyin değişmesi yine de çok zor. Kendimi toparlamak için arada kaçarım böyle saçma yerlere" Evet yaşamak zordu. Tanrılar, canavarlar, titanlar, melezler… Hepsi aynı cümlede söylendiğinde bile kafama fazla yükleme oluyor gibi hissediyordum. Hani macera macera diye yakınan insanlar vardır. Hayatlarının çok sıradan olduklarından bahsederler. Bazen onların yerinde olmak için neler verebileceğimi düşünmüyor değilim.
"Şimdi sıra sende, anlat bakalım. Neden buradasın?" Elimi barajı ayırmak için kullanılan beton yere dayadım ve aşağıya baktım. Neden buradaydım. Aslına bakarsan ben de bilmiyordum. “Bil-bilmiyorum.” Diye cevap verdim önce, kaşlarını çatıp bana baktığını görünce konuşmaya başladım. Nedenini bilmesem de bildiğim şeyleri anlatabilirdim. O, bana birçok şeyini anlatmıştı.
“Aslına bakarsan ben yalanlarla büyümüşüm. Ailem sandığım insanlar benim ailem değilmiş. Bir Tanrı’nın çocuğusun dediklerinde annemi ve babamı-daha doğrusu öyle sandığım insanları- düşündüm; ama birbirlerini aldatamayacaklarını biliyordum. Birbirlerine deli gibi aşıklardı. Saçmalıyorum biliyorum; ama aklıma gelenleri söylüyorum sadece.” Dedim ve derin bir nefes alarak konuşmaya devam ettim. “Her şey Felix adlı bir gencin beni bulmasıyla başladı. Genç diyorum; ama aslında değilmiş. Kendisi bir canavar mıymış; bir Tanrı mıymış neymiş. Güçlerimi emdi bayağı. Daha sonra Satircik arkadaşımın yardım etmesiyle kurtuldum; emme olayı da hiç hoş olmadı açıkçası. “ Suratımı ekşittim. “Tamam sormayacağım ve bahsetmeyeceğim.” Dedi, dayanamadım ve gülümsedim. “Daha sonra Lucas beni evime götürdü. Bana gerçekleri anlattı. Aslına bakarsan ailem sandığım insanlarla hiçbir alakam yokmuş. Ona sorduğumda ise sen benim kızımsın demekten ve hıçkırıklara boğulmaktan başka bir şey yapmadı. Gerçek babam hakkında en ufak bilgim yok. Yalanlar benden saklanıyor, gerçekler benden saklanıyor. Bir saklambaç oynuyorum. Şimdi eski evime gidiyordum; ama yapamadım. Olmadı, olmuyor.” Dedim ve barajın derinliklerine doğru bakmaya devam ettim. Sesimin çatallı çıkmasından nefret ediyordum.
| |
| | | Hope Temple Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 571 Kayıt tarihi : 20/04/11
| Konu: Geri: Garip Kaçış Cuma Mayıs 27, 2011 11:36 pm | |
| "İnsanın evim diyebileceği bir yer olmalı, ailem diyebileceği biri. Yoksa yaşanmıyor. Ben yetimhanede büyüdüm, kocaman bir evim, bir tane annem ve yüzlerce kardeşim var. Onlar olmadan ne yapardım bilmiyorum. Bence, seni doğuran değil, seni büyüten kişidir annen. Daha yeni tanıştık biliyorum ama affetmek şuan yapabileceğin en iyi şey. Annenle baban senin için endişeleniyorlardır, özlemişlerdir de." dedim. İçimden geldiği gibi konuşuyordum, doğru olanları söylemeye çalışıyordum. Melez kampı, güvende olduğun yer. Orası bir melezin arkadaşlarının, ebeveyninin olduğu yer, çok özel. Ama bir melez aynı zaman da bir insan, değil mi? Melezlik çok ağır geldiğinde kendini insan gibi, tekrar güvende hissedebileceği sıcacık bir yuvası olması huzur verici bir şey. Bundan emindim, Cher'in de emin olmasını istiyordum. "Yani, sence..." dedi, sesi kısık çıkıyordu. "Bence, eğer ailenin yanına dönüp biraz zaman geçirirsen, kendini çok daha iyi hissedeceksin" dedim gülümseyerek. Sesimin güven verici olması için dua ettim. "Deneyebilirim" dedi. "Güzel, ben de gitsem iyi olacak" dedim. "Nereye?" diye sordu. Biraz daha zaman geçirmek istiyordum yeni tanıştığım bu melezle, anlaşılan o da öyle istiyordu. "Evime" dedim gülümseyerek, o da karşılık verdi. "Kampta görüşürüz!" "Görüşürüz" dedim. Taksi çağırmak için yola doğru ilerlemeye başladığımda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. İçimi dökmek çok iyi gelmişti... | |
| | | | Garip Kaçış | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|