Lupa'nın verdiği görev ile ilgili ilk gözlemlerimi yapmıştım. Bunun ile ilgili mektubumu Lupa'ya yollamam gerekiyordu. Bunu kampın herhangi bir yerinden yapamazdım. Bir görev alarak dışarı çıkmam gerekiyordu. En mantıklısı annemi görmeye gidiyorum diye ayrılmam olabilir evet öyle yapıcaktım. Kherion'dan izin aldıktan sonra sanki eşyalarımı topluyormuş gibi gözükmek için kulübeme gittim. Yanıma bir kaç eşya aldıktan sonra kulübeden dışarı çıktım. Uygun bir alan bulup Pegasus'um Red Mane'yi çağırdım. ''New York'a gidiyoruz oğlum.'' dedim . Önce şaha kalktı. Az kalsın beni düşürecekti. Sonra hemen havalandı. Gökyüzünde süzülmeye başlamıştık.
New York'ta uygun bir alan bulunca Red MAne'ye durmasını söyledim. Şimdilik bu kadarı yeterdi. Devamında benim ile birlikte olması gerekmiyordu. Şimdi asıl sorun bu mektubu nasıl Roma'ya yollayacağım idi. Her hangi bir posta kutusuna koyup arkasına da '' Romaya'' desem tuhaf olurdu herhalde. Lupa Mektubu nasıl ona ileteceğimi söylmemişti. Sen New York'a git o seni bulur demişti sadece. '' Gelsin de bulsun'' diye sesli bir biçimde düşündüm. Bunu yaptıktan hemen sonra kötü bir fikir olduğunu fark ettim. Aslında geç kalmıştım. Çünkü Roma da bizlere en dehşet veren canavarlardan biri karşımda duruyordu. Daha doğrusu aniden belirmişti. '' Hoppala. Ne olurdu sanki mektubu almak için bir canavar değilde güvercin falan gönderseydin '' diye söylendim Lupa'ya. Roma da olmasam bile illaki beni en iğrenç yaratıklar ile dövüştürecekti. Etrafıma bakındım. New York'un en ücra köşelerinden birindeydik. '' Başbaşayız '' dedim yaratığa. Hırlayarak karşılık verdi. Bu canavar yunanlıların tabiri ile bir Hidraydı. Tabiki yunan kampındaki hidralardan çok daha farklıydı. Ama sonuç olarak ona karşılık geldiği söylene bilirdi. Elimi havaya kaldırdım ve '' Uyan Zırh Deşen!'' diye kükredim. Zırh Deşen elimde belirdi. Her zaman ki gülümsememi yaptım ve ''Başlayalım'' diye seslendim. Bunu yaparken aynı anda müthiş bir çeviklik ile ileri doğru fırlamıştım. Romalı gibi dövüşmenin zamanı gelmişti geçiyordu bile. Karşımda duran yaratık da bir romalıydı. Doğal olarak saldırımı savuşturmayı başarmıştı. Iskalamanın verdiği mutsuzlukla kılıcımı elimde tam tur döndürdüm. Tekrar saldırıya geçtim. Yine kurtulmuştu. Neler oluyordu böyle ya ? Bu yaratık neden bana hiç saldırmıyordu ? Bir hamle daha yaptım ama onuda ustalık ile savuşturdu. Sinirlenmeye başlamıştım. ''Bu böyle olmayacak Lupa. Sen kartları güçlü oynarsan ben de karşılık veririm '' Uzun süredir yapmıyordum bunu. Avucumun içinde alevlerin belirmesini istedim. Bu kadar rahatlık veren bir şey yoktu. Özel gücümü tekrar kullanıyordum.Alevi Yaratığa doğru fırlattım. Bunu hiç beklemiyordu. Kükredi ve üstüme alev püskürtmeye başladı. İlk başta korktum. Ama sonradan aklıma geldi. Ben Vectum'un oğluydum. Sıcaklık bana zarar veremezdi. Özel güçlerimi nerede ise unutacaktım. Bu Hidra ile karşılaşmam iyi olmuştu. Bana bir şey olmadığını gören canavar şaşırdı. Bu şaşkınlıktan yararlanarak Zırh Deşen'i suratına indirdim. Yaratık yere çöktü. Bu hiç beklemediğim bir şeydi. Daha ilk hamlemde böyle bir yaratığı yere indirmeyi planlamıyordum. Ama hesaba katmadığım bir şey vardı. Zırh Deşen'in son hali beni inanılmaz güçlü yapıyordu. Yaratığın işini bitirecekken bu yaratığın Posta görevi görebliceği aklıma geldi. Zarfı yaratığa tutturdum. Oda bunu bekliyormuş gibi bir hali vardı. Daha dikkatli baktığımda bunun bir Metal yığını olduğunu fark ettim . Bizim Lejyon yapmıştı bunu. Yaratık başını eğdi. Kafasının üstünde '' Seni çok özledik kas yığını'' yazıyordu. Kahkahalara boğuldum. Yaratığa bunu Lupa'ya götürmesini istedim. Uysallık ile başını salladı. Bir kaç dakika sonra gökte kayboldu. Derin düşünceler ile pegasusumu yanıma çağırdım.