Pegasusumla havalanmak çok keyif vericiydi. Ne kadar Tulpar'a hakim olamasam da, Tulpar çok hırçınca davransada onu çok seviyordum. Aklımı bu düşüncelerle doldurmayı düşünüyordum. Çünkü; New York'ta nereye gideceğimizi ya da ne yapacağımızı bilmiyordum. Beni en çok şaşırtan da annemin kampa gelmek yerine beni New York'a çağırmasıydı. Ama annemin özel gücüm hakkında konuşmak için New York'u seçmiş olmasının geçerli bir sebebi olacağını düşünüyordum. Olmasa bile ne önemi vardı ki. Özel gücümü keşfetmiştim, halada bunun mutluluğunu yaşıyordum.
David, heyecanımı görmüş olacak bana dönüp konuşmaya başladı: ''Sanırım çok heyecanlısın.'' dedi. ''Evet biraz, aslında çok heyecanlıyım. Hala da şaşkınlığımı üstümden atmış değilim.'' dedim. David: ''Merak etme, birazdan heyecanın geçer.'' dedi gülümseyerek. David'in gülümsemesi beni biraz daha rahatlatmıştı.
Ardından yavaş yavaş New York sokaklarına inmeye başladık. Etraf kalabalık ve gürültülüydü. Acaba bu ortamda annemi nerede, nasıl bulacaktım. Çok merak ediyordum. Ama annemin bana bir işaret göndereceğinden emindim. Ardından kendimizi New York sokaklarına attık. Bir yandan yürüyor, bir yandan da çevremize bakınıp duruyorduk. Her ihtimale karşı hazır olmak zorundaydık. Canavarların ne zaman, nereden çıkacağı belli olmazdı. En son ormanda kılıcım yoktu, belki bu yüzden özel gücümü keşfetmiştim, ancak yinede giderken kulübemden kılıcımı aldım. Gücümü tekrar kullanacak kadar fazla halim kalmamıştı.