Güneş gökyüzünün ortasında durmuş, bize gülümsüyordu sanki. Ne kadar güzel bir gündü böyle. Etraf sımsıcaktı ve tüm melezler kampta dolaşıyordu. Kulübemde canım biraz sıkılmıştı. Yine kulübemde tek başınaydım. Tüm kardeşlerimin sanırım işleri vardı. Sıkından patlamamak için dışarı çıkmaya karar verdim. Acaba dersliklere uğrasam mı diye düşünüyordum. Ancak hiç ders çekecek havamda değildim. Biraz gezinmeye ve dolaşmaya ihtiyacım vardı. Aslında orman bu iş için en iyi yerdi. Ama geçen gün Hope'la başımıza gelenlerden sonra ormana adım atamayacağımı düşünmem biraz fazla yanlış olmuştu. Çünkü şu an yine de ormana gitmeye kararlıydım. Hemen üstüme ince yarım kollu bir şey geçirdim. Altıma da ince bir eşofman geçirmemin ardından hızla kulübemden çıktım. Evet, ormana gidecektim. Ama kiminle? O sırada aklıma David geldi. Beni kıramayacağını ve benimle gelmek isteyeceğini düşünüyordum. Doğru Athena Kulübesi'ne doğru yol almaya başladım. Athena Kulübesi'nin oraya vardığımda kapıyı tam çalmak üzereydim ki kapı açıldı. Tamda içeriden David çıkıyordu. Beni gördüğüne pek şaşırmıştı. ''Sofie günaydın. Burada ne işin var? Yani nasılsın?'' dedi sırıtarak. ''Günaydın David. Ben, acaba birlikte ormana gidebilir miyiz diye gelmiştim. Kulübemde canım çok sıkıldı.'' dedim. David hemen cevap verdi: ''Tabii Sofie. Benim de canım sıkılmıştı. Biraz dolaşmaya çıkıyordum, sen geldin.'' dedi. ''İyi o zaman hadi gidelim.'' dedim. El ele tutuşarak ormana doğru ilerlemeye başladık. Şimdi yanımda David olmasa kulübemde sıkıntıdan patlamış olacaktım. Şimdiyse çok mutluydum. Ama aklıma gelen şey beni biraz korkutmuştu. Kılıcımı yanıma almayı unutmuştum. Nasıl unuturdum. Her zaman yanımda olan kılıcım şu an kulübemde duruyordu. Ama geri dönme ihtimalim yoktu. Nasıl dönebilirdim ki? 'Ah David, kılıcımı unutmuşum kusura bakma. Hemen kulübeme geri dönmeliyim.' diyemezdim. Bence şu an için kılıç pek de önemli değildi. Ne malum karşımıza canavar çıkacağı. Belki de çıkmazdı. Yani karşımıza bir canavarın çıkacağını bilsek, şu an için ormana gidiyor olmazdık.