Kamptan kaçıp New York'taki evinize gideceksiniz.
Mekan: New York
Katılacaklar: Sen. (isteğe bağlı: pegasusun veya bir arkadaşın.)
Spring Rose ile ilk defa uçuyordum. Gerçi ilk uçuşumun ormanın üstünde olduğunu hayal etmiştim ama neyse. Babamı özlemiştim. Ondan sadece birkaç gündür ayrıydım ama aynı zamanda merak da ediyordum onu. Ben gittikten sonra napmıştı? Üvey annem olucak o cadaloz kadınla evliliği nasıl gidiyordu? Bunları merak ediyordum ve öğrenme isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Kamptan kaçmayı istememiştim ama hemen geri dönücektim üstelik pegasusla daha az vaktimi alıyordu yolculuk.
Eve geldiğimde Spring Rose'a beni bahçeye indirmesini ve orada beklemesini söyledim. Kapıyı çaldığımda babamın açmasını beklerken cadaloz üvey annem açtı. Ağlıyor muydu o? Babam neredeydi? Şimdi onun bana burada ne aradığımı söylemesini, kapıyı yüzüme kapatmasını bekledim ama yapmadı. Tam tersine bana sarıldı! O anın şokuyla öylece kaldım. Ne karşılık verdim ne de ittim onu. En sonunda toparlanıp onu ittim.
-Bir dakika başına saksı mı düştü senin? Hem babam nerede?
-Ah Jess.. Baban öldü!
Bir an öylece kaldım. Yok, bu imkansızdı. Bu kadın kesin beni göndermek için numara yapıyordu her şey beklenirdi ondan. Onu itip içeri girdim. Girdiğim anda donup kaldım. Babamın cenazesi için topalanan insanları gördüm. O anda üvey annemin kıyafetine baktım. Siyah. Cenaze kıyafeti. Gözümden bir damla yaş süzüldü ve babamın ölüm nedenini bile dinlemeden pegasusuma binip oradan uzaklaştım.