''Daha fazla gitmek istemiyorum. Ben... Korkuyorum.''
Happy'nin söyledikleri hepimizi çok şaşırtmıştı. Avcılar cesaretleriyle tanınırdeı ve Happ'in ses tonu pek yüreklendirici değildi. Hepimiz şaşkınlıkla ona bakıyorduk. Kimse onun ağzından çıkan bu kelimelere inanamıyordu. Happ bizim şaşkın suratlarımıza son bir kez daha baktı ve hiçbir şey söylemeden çıkış yoluna gitti.
Ben henüz olanları idrak edememişken, Joel ve Marveille ''Biz de Happ'le gitmek istiyoruz.'' dediler. Esha gözleri dolmuş halde ikisine baktı ve sinirle ''Öyleyse korkularınızı da alıp gidin buradan. Zaman kaybediyoruz.'' dedi. Joel ve Marveille utançla Happ'i izlediler ve labirentin çıkışına doğru gittiler.
Yola dört kişi devam ediyorduk. Labirentin soğuk ve ürkütücü koridorlarında hiç sesimizi çıkarmadan ilerlemeye başlamıştık. Yan koridordan gelen yarasa seslerine dikkat etmemeye çalışarak Claire'i izlemeye devam ettim. Aradan beş dakika kadar gemişti ki,Esha gözlerini yere dikip ufak bir çığlık attı. Ben, Claire ve Emily hemen Esha'nın yanına gittik. Çömeldiği yerden yavaşça kalktı ve yüzünü bie çevirdi. Suratında donuk bir ifade, elinde bir bileklik vardı. Monoton bir ses tonuyla ''Bu bileklik onundu.'' dedi. Hepimiz şaşkınlıkla bilekliğe bakıyorduk.
Biraz olsun rahatlamıştım. Doğru yoldaydık.