Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)

Aşağa gitmek 
+3
Sonechka Ephimovich
Stella Fabiano
Lucianna Fackrell
7 posters
YazarMesaj
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 6:28 am

((Kehanet görevi-part 2. Yazış sırası => Lucy, Stell, Lau, Hedge, Jenny, Rose, Luke, Hec (Hec bir süre siteye giremeyeceği için, onun bölümlerini atlayacağız... ))

Göreve katılacak herkes, en kısa zamanda ahırların önünde toplanmıştı. Sayıp, ben hariç 7 kişinin tam takım orada bulunduğundan emin olduktan sonra, hızla içeri girip pegasusum Sherry'nin sırtına binmiştim, sonra grubun geri kalanı da benim yaptığımı tekrarlamıştı ve 5 dakika süren bir kargaşanın ardından, gökyüzünde süzülerek St. Helens Dağı'na doğru yol almaya başlamıştık.

Pegasus eğitmenimiz Rose yanımızda olduğu için çok şanslıydık çünkü gruptakilerden bazıları kampa yeni gelmişlerdi ve pegasuslarıyla ilk kez uzun bir yolculuğa çıkıyorlardı. Ah, bir de huysuz Koç Hedge, hiçbir pegasusa kendisini sevdiremediğinden, Rose ile birlikte aynı pegasusta yolculuk yapmak durumundaydı.

Saatler süren yolculuğumuz, gökte süzülen 7 yarı-tanrı ve bir satir ne kadar az olay çıkarabilirse, o kadar sakin geçmişti. Bir ara Stell pegasusunun üzerinde uyuyakaldığında, onu uyandırmak için üzerine kalkanımı -bileklik haliyle- fırlatmam sonucu, aşağı yuvarlanışa geçmişti ama Jenny hızlı davranarak onun düşmesini engellemişti, böylece yüzüncü kez dost katili olmanın kıyısından dönmüştüm.

Bir ara da Hector atının üzerinde yemek yemeye çalışırken dengesini kaybetmiş ve tuhaf şekilde ters takla atmıştı. Birkaç parça ambrosia yere düşüşe geçmişti ama Hades oğlunda bir hasar yoktu.

Artık ne pegasuslarımızda ne de bizde hal kalmadığı bir zamanda, nihayet St. Helens Dağı'na ulaşmayı başardık. Rose ikide birde hıçkırık benzeri sesler çıkarıp duruyordu ve yakında Aegis'imi kafasına yiyecekti. Stell ve Hec de ruhtan farksızdı. Tamam, ben de Robyn ve Tanrıça Hestia için çok endişeleniyordum ama Jenny'nin yaptığı daha mantıklı geldiği için, dimdik ayaklarım üzerinde durmaktaydım.

Belki de hepimiz Lau'nun yaptığını yapmalı, umursamaz davranmalıydık. Ona gerçekten hayran olmuştum, annem kayıp olsa benim ne hale geleceğimi düşünüp irkildim. Grubun en sessizi Luke, sevgilisinin elinden tutmuş ihtişamlı dağa bakıyordu. Sessizliği ve durgunluğu bozmak için Stell'e döndüm ve tüm şehri ayağa kaldıracak kadar yüksek bir ses tonuyla,

"Hadi Stell, sen önden git!" diye bağırarak, arkadaşımın sırtına vurdum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stella Fabiano
Hades'in Çocuğu
Hades'in Çocuğu
Stella Fabiano


Mesaj Sayısı : 915
Kayıt tarihi : 20/08/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 7:06 am

Bir anda neler olduğunu anlayamamıştım. Lucy bağırarak bana seslenince herkes dönüp bana bakmıştı. Bende mecburen kendimi topladım ve kılıcım Kıyamet'e dokundum. Ama onu kullanırsam bu hepimizi etkileyecekti. Hec ve ben güçlenirken diğerleri iyice umutsuzluğa kapılacaklardı. Onun yerine öbür kılıcım Fırtına'yı çıkarttım ve St. Helens dağından içeriye doğru ilerledim.

"Burası çok karanlık" diye söylendim içeriye girdiğimde. Neyseki Fırtına'nın şimşekleri vardı ve bende böylece yolumuzu aydınlatmış oldum.

"Robyn!" diye koşarak içeriye girdi Rose. Ama içeride tanrıçadan da, Robyn'den de iz yoktu. Rose yine hıçkırmaya başlamıştı. Bu arada diğerleri de içeriye girmişlerdi.

"Ne biçim bir yer burası?" diye söylendi koç Hedge. Kesinlikle katılıyordum ona. Aynı Taş çağı mağaraları gibi yarasa kokuları sinmiş ve duvarlarında tırnak izleri olan korkunç bir yerdi. Rose yine ağlamaya başladı. Buna dayanamayacaktım artık. O ağladıkça ben umutsuzluğa kapılıyordum.

"Yeter Rose" dedi Lucy. Onun bile sabrı taşmıştı anlaşılan.

"Burada değiller sanırım" dedim ama Jenny ileri atıldı.

"Hayır! Çok büyük bir yer burası. Daha önce de bulundum, burada telekinelerin olması gerekiyordu" dedi. Ama içeride zifiri karanlık ve umutsuz bir sessizlikten başka hiçbir şey yoktu.

Ne yazık ki Jenny'nin ne kadar şom ağızlı olduğunu hatırlamam için bu lafı yetti de arttı. Anında çıkışımız kapandı ve iki taraftan da tuhaf yaratıklar etrafımızı kuşatmaya başladılar. Herkes kılıçlarını çekene kadar canavarlar üzerimize atladılar. İlk iki tanesini hakladıktan sonra Jenyy "DURUN!! HEPİNİZ!!" diye bağırdı. Telekineler dahil hepimiz ona döndük.

"Sizlerle daha önce de karşılaşmıştım. Hades'in kılıcını yapıyordunuz siz. Bende sizi öldürmemiştim. Sizi serbest bırakmıştım. Neden şimdi de siz aynı şeyi bize yapmıyorsunuz?" diye sordu. Amanın! Yoksa Jenny'nin labirentteyken bize söylemediği şey bu muydu??

"Üzgünüm Zeus'un kızı. O zaman Hades için çalışıyorduk. Şimdi ise tarafımız çok farklı" dedi telekinelerden biri ve tekrar saldırdılar. Neyse ki bu sefer hazırlıklı olduğumuz için binlercesini öldürmeye hazırdık. Tabi binlercesini öldürebilecek gücümüz kalır mıydı, bilemiyordum...

(Lau)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sonechka Ephimovich
Hypnos'un Çocuğu
Hypnos'un Çocuğu
Sonechka Ephimovich


Mesaj Sayısı : 257
Kayıt tarihi : 13/09/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 8:00 am

Stell karanlık mağaraya girdi. "Ne biçim bir yer burası?" Katılıyordum. Son derece boş, karanlık ve sinir bozucuydu. Bir an ayağım bir taşa falan takıldı. Luke elimden tutuyor olmasaydı çoktan yere kapaklanmıştım sanırım. Karanlık ortamda ne kadar görebileceğini bilemesemde yinede ona tatlı bir gülümseme yolladım. Rose, Robyn için bağırdıktan sonra bir cevap gelmedi. Bir an az daha "Hestia!" diye bağaracaktım. Ama umursuyormuş gibi görünmek istemedim. Zaten burada olmadıklarıda belliydi. Rose'un zırlamasını gerçekten istemiyordum. Hem sinirim bozulduğu için hem de kızın çektiği acıyı görmek istemdiğim için. O ağladıkça bende annem için daha çok endişeleniyordum. Sonunda Lucy imdadıma yetişip "Yeter Rose!" demesi onu susturmuştu. Ama kulağımın dibinde her burnunu çekişinde ben hala rahatsız oluyordum. O minicik ses bile mağarada yankılanıyor ve insanın kulağını tırmalıyordu. Sonunda dayanamadım. "Rose lütfen ses çıkarmayı keser misin? İnsanın ister istemez tepesi atıyor." Arkamızdan kapanan mağara girişi ile elim kılıca dönüşen bileziğime gitti. Kolumdan çıkartım ve siyah taşının üstüne bastım. Doğrusu lanet olası karanlıkta bir şey göremiyordum ve kılıcı boşluğa sallıyordum. Ama bir an bir şeye saplandığını hissettim. Ellerime gelen tozla rahatladım. Doğrusu bir an arkadaşlarımdan birine sapladığımı sanmıştım. Jenny'nin bu gürültü patırtı içinde çınlayan sesi ile hepimiz durduk. Hatta Telikineler bile. Demek bağarmak yetiyordu öyle mi? Tamam bir ara bende denerdim. Jenny ile telikineler arasındaki sohbet her ne kadar güzel bir hikayeye benzesede yine de neyden bahsettiklerini anlamamıştım. Sanırım bu hikaye benden öncesine dayanıyordu. Telekine tıslayan sesi ile "Üzgünüm Zeus'un kızı. O zaman Hades için çalışıyorduk. Şimdi ise tarafımız çok farklı" Öyle olduğu kesinlikle belliydi. Tekrar üstümüze saldırmaya başlarlarken birkaç telekineyi diğerlerinden ayırdım ve onlara odaklandım. Üstümüze tekrar saldırdıklarında hedeflerimi halledecektim önce. Şu karanlıktan hele bir kurtulsam hiç bir sorun kalmayacaktı aslında. Sıkıntıyla gözlerimi devirdim ve onlar üstümüze atlarken teker teker haklamaya başladım. Arada bir Lucy'e bakıyor ve ne yapmamızı söylemesi için dua ediyordum. Ama onunda çok işi var gibiydi. Arkamdan savaş naraları atarak gelen telekineye kılıcı sapladım. Kahrolasıca yaratıklar hiç pes etmez miydi? Neden iyilerin işi hep zor oluyordu ki?

(Hedge)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Luke Winchester
Hermes'in Çocuğu/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Hermes'in Çocuğu/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Luke Winchester


Mesaj Sayısı : 237
Kayıt tarihi : 06/09/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 8:56 am

Mağaraya varmamızla birlikte telekinelerin saldırıların uğramamız bir olmuştu. Bu garip küçük yaratıklar sinirlerimi bozmuştu. Eon'u çektim. Etrafa yaydığı kırmızı ışık sayesinde biraz olsun mağra aydınlanmıştı. Telekineler üstüme atlıyor, bende onları Eon'la biçiyordum. Tükenmek bilmiyordu bunlar. Diğerlerine baktım. Kimsenin nefes alacak durumu kalmamştı.
Tanrıça Hestia'nın ve Robyn'in burada olmaması morallerimizi iyice bozmuştu.

Telekinler tünelin içinden akın akın gelmeye devam ediyordu. Durmadan savaşmaya devam ediyorduk.
Ne kadar daha savaştığımızı bilmiyordum ma bir süre sonra telekinler gelmeyi kesti. Lucy yorgun bir sesle:

''Tamam. Devam ediyoruz.''

Böylece karanlık tünelin içinde yürümeye devam ettik.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jennifer Amy Carter
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Jennifer Amy Carter


Mesaj Sayısı : 242
Kayıt tarihi : 16/08/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 9:15 am

Tam telekinelerle uğraşacak gücümüz kalmadı derken hepsi geri çeklimeye başlamışlardı.

''Tamam. Devam ediyoruz.'' dedi Lucy. Peşine düşüp mağaranın içine ilerledik.

"Telekinelerin neden çekildiklerini bilen var mı?" diye sordum. Rose:

"Sanırım çok adam kaybettikleri için" dedi. Nihayet kendini toplamayı başarmıştı.

Bir süre mağaranın içinde ilerledik ama hiçbir şey gözükmüyordu.

"Telekineler geri gelmeden gitsek iyi olur. Burada olmadıklarından eminiz sanırım hepimiz" dedim. Rose içini çekti ve kendi kendine mırıldanmaya başladı. Bizim geri dönüş süremiz boyunca da mırıldanmaya, kendi kendine konuşmaya devam etti. Bazen gülümsüyor, bazen sessiz sessiz ağlıyordu.

Unuttuğumuz şey geri dönüş yolumuzun kapalı olduğuydu. Önünde bekleyen telekineleri yok edebilirdik ama hiçbir işe yaramazdı. Çıkış bir kayayla örülmüştü ve telekinelerin yardımı olmadan çıkışımız imkansızdı. Kapana kısılmak deyiminin anlamını sanırım hepimiz en iyi şekilde anlamıştık...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rose Denise Harris
Poseidon'un Çocuğu
Poseidon'un Çocuğu
Rose Denise Harris


Mesaj Sayısı : 1021
Kayıt tarihi : 17/08/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 9:36 am

"Kahretsin!" diye bağırdım. Buradan çıkmamız artık imkansızdı. Aslında... yüzüğümdeki incileri kullanabilirdik ama o zaman da sadece içimizden 3 kişi kurtulurdu. O sırada, öfkemi dışarı kusma isteği tüm benliğimi sarmıştı.

"Jenny, bugün formunda mısın?" diye sorup ona göz kırptım.

"Her zaman, Rose." cevabını alınca da, Lau'ya döndüm.

"Peki sen, yeni güçlerini denemek için hevesli misin?"

Lau 'fark etmez' dercesine omuz silkti ama sanırım o da ateşle alakalı becerilerini merak ediyordu.

"Lucy, Stell, Luke, Koç, Hec, siz gidebildiğiniz kadar tünelin içlerine doğru ilerleyin, biz de bu taşların icabına bakalım." dedim.

Arkadaşlarımızın yeterince uzaklaştığından emin olacak kadar bir süre bekledikten sonra, başımla bir işaret verdim ve Lau birkaç adım öne çıktı. Sonra, iki elini kayalara doğrultup, gözlerini sıkıca yumdu ve Jenny ile benim gözlerimiz fal taşı gibi açılırken, taşlar kıpkırmızı alevlerle kaplanmaya başladı.

5 dakikaya yakın, ateş ile taşların kendinden geçmesine müsaade ettikten sonra, omzuna dokunarak Lau'ya geri çekilmesini söyledim. Sonra hançerimi elime alarak kayalara doğrulttum. Bugün kesinlikle formumdaydım, gözlerimin önüne Robyn'in görüntüsünü getirmemle, korkunç bir su basıncının taşları hedef alması bir oldu.

Başımı hızlıca silkeleyip durmak için kendimi zorladım, daha fazla su arkadaşlarımın boğulmasına neden olabilirdi. Şimdi, sıra Jenny'deydi. Biz taşların yerlerinden oynamasını sağlayabilmiştik ama içimizden birinin geçebileceği kadar aralık değillerdi hala. Jenny hızla kılıcı Dehşet'i eline aldı ve kayalara doğru fırlattı. Kılıç, havada devasa bir şimşeğe dönüştü ve yaydığı parlaklık nedeniyle hepimiz gözlerimizi kapatmak zorunda kaldık.

Bir patlama sesinin ardından gözlerimi açtığımda, mağaranın girişinde kayalardan eser yoktu! Arkamıza doğru bir süre ilerledik, sonra Lau,

"Çıkışı hallettik, gelebilirsiniz!" diye bağırdı mağaranın derinliklerine doğru.

Tabii ki, davetimiz üzerine gelenler arkadaşlarımız değil, telekinelerdi! O sırada kafama dank etti, ayrıldığımız gibi kesin diğerlerinin de etrafını sarmıştı bu yaratıklar!

"Ah, harika!" dedim Lucy'yi anarak. Sonra kızlarla üçlü bir savunma pozisyonu alarak, köpek ve balık karışımı adamlarla savaşmaya başladık...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mathias Joseph Phelan
Hermes'in Çocuğu/Kulübe Lideri
Hermes'in Çocuğu/Kulübe Lideri
Mathias Joseph Phelan


Mesaj Sayısı : 144
Kayıt tarihi : 11/09/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 10:38 am

"Ah, harika!" dedi Rose. Sonra kızlarla üçlü bir savunma pozisyonu alarak, köpek ve balık karışımı adamlarla savaşmaya başladılar. Melezler savaşırken ben hiç birşey yapamıyordum, bir köşeden onları izliyordum. Telekinelerden teki bana doğru geliyordu. Ah! Ne yapacaktım şimdi ben? Bir melezin beni kurtarmasını mı bekleyecektim? ‘Hayır.’dedim içimden. Kavalımı çıkarttım ve bir ezgi çalmaya başladım. Bu arada melezler Telekinelerin büyük bölümünü halletmişti. Bana doğru gelen telekinenin hızı kesilmeye başladı. Yerden dallar çıkıp onu sarmaya başladı ve telekine vahşi doğanın bir parçası oldu. Kavalımı çalmaya devam ettim. Birkaç telekineyi daha yakaladıktan sonra yere çöktüm. Çok yorulmuştum. Melezlerde telekineleri halletmişti. Biraz dinlendikten sonra yola devam etmeye karar verdik.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucianna Fackrell
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Athena'nın Çocuğu/Kulübe Lideri
Lucianna Fackrell


Mesaj Sayısı : 4356
Kayıt tarihi : 22/08/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 11:35 am

O kadar fazla köpek adam haklamıştım ki, resmen kollarımda derman kalmamıştı. Hemen grubun geri kalanına uyarak yere çöktüm ve duvara yaslanıp bir süre dinlenmek istedim. Ne mümkün! Rose yine hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı ve diğerleri onu parçalamadan önce, olaya el koysam iyi olacaktı...

"Rose, kes sesini!" diye inledim.

"Çok korkuyorum Lucy! Ya... ya ona birşey olursa?"

"Bak." dedim sert bir şekilde, "Hepimiz Robyn ve Tanrıça Hestia için endişeleniyoruz ama, güçlü olmalıyız ki onları bulabilelim. Emin ol kaybolan sen olsaydın, Robyn senin nerede olduğunu bulmak için kafa patlatmak yerine, kendini karamsarlığa teslim etmezdi!"

Son söylediklerim biraz ağır olmuştu ama, Rose ağlarken gerçekten çok sinir bozucu oluyordu, bir süre sonra ona katlanmak imkansız hale geliyordu! Hem, gerçekten Robyn olsa böyle bir durumda daha mantıklı davranırdı.

"Haklısın." dedi Rose. Sonra sustu ve hepimiz derin birer nefes aldık.

Tek tek arkadaşlarıma baktığımda, Koç Hedge'nin çoktan kendini uykuya teslim etmiş olduğunu gördüm. Lau da gözlerini zor aralayan Luke'un omzuna başını koymuş, uyumak üzereydi. Stell ve Jenny de en fazla 5 dakika içinde dalacaklardı, Rose şimdi boş boş karşıdaki duvara bakıyordu.

Kalkıp mağaranın en derin tarafında tek başına oturmuş olan Hec'in yanına gittim ve elimi omzuna koyarak, ona destek olmaya çalıştım.

"Robyn için çok endişeleniyorum." dedi. Tüm kamp, iki kardeşin birbirlerine ne kadar düşkün olduklarını biliyorduk. Kendi kardeşlerimden birinin, Kitty'nin falan kaybolmuş olduğunu düşledim ve bir an nefes alamadım. Çok zor bir durum olmalıydı.

"Seni çok iyi anlıyorum..." dedim. Gerçekten de, onu anlamak için telepat olmaya gerek yoktu. Yani, ben zaten telepattım ama bu özelliğimi kullanmama lüzum yoktu diyeyim.

"Umarım onu en kısa zamanda sapasağlam halde buluruz." dedi Hec. Sesinde hala umut kırıntıları olması beni sevindirmişti.

"Umarım..." dedim gerçekten umarak. "Hadi sen de gidip uyu biraz. İlk nöbeti ben tutarım."

Hec önce itiraz edecek oldu ama sonra gözlerini zor açık tuttuğunu fark etti ve dediğimi yaptı. Ben de mağaranın duvarına yaslanıp bacaklarımı öne doğru uzattım ve gözlerimi kapatıp, Robyn'in beynine ulaşmaya çalıştım.

Rose'u önce umutlandırıp, sonra tekrar hayal kırıklığına uğratmak istemediğimden, bunu denediğimi gruptakilerin hiçbiri bilmiyordu. Zaten, bir işe yaradığı da yoktu, Rob'un beyninden hiç sinyal alamıyordum. Yine de, yaşadığından emindim çünkü onu hissedebiliyordum ama, ya her seferinde uyuduğu bir ana denk geliyordum -ki bu iyimser bir teorimdi- ya da günlerdir baygındı. Birinci ihtimalin doğruluğuna inanma ihtiyacım olduğundan, bunu sık sık denemeye devam etmeye karar verdim.

Birkaç saat uyanık kalmak için kendimle cebelleştikten sonra, bana doğru yaklaşan ayak sesleri duydum. Gece lambası olarak kullandığım Nefesalan'ı çıkarıp hızlıca havada salladım ve ışık saçmasını sağladım. Tanrılara şükür gelen salak bir telekine değildi!

(rpout: tanrı kısmına giremedim çok uzun yazmış olduğum için, benden sonra gelecek şanslı kişiye devrediyorum...)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rose Denise Harris
Poseidon'un Çocuğu
Poseidon'un Çocuğu
Rose Denise Harris


Mesaj Sayısı : 1021
Kayıt tarihi : 17/08/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 12:08 pm

Parıltı saçan kılıç, gözlerimin kamaşmasına neden olmuştu. Elimi yüzüme siper ederek, Lucy'ye kılıcı indirmesini işaret ettim.

"Sen de gidip biraz dinlen, nöbeti devralıyorum." diyerek yanına çöktüm.

"Ama Rose..." diye itiraz edecekken sözünü kestim:

"Ben iyiyim Lucy, zaten uyuyamıyorum. Sen git dinlen hadi, beni merak etme."

Sözlerim üzerine Lucy ayağa kalkıp, diğerlerinin yanına doğru yürümeye koyuldu. Ben de derince iç çekerek, Robyn ile ilgili felaket senaryolarını kafamdan uzaklaştırmaya çalıştım. Koç Hedge'nin horlama sesleri tüm çevremizde yankılanıyordu ve ne kadar sinir bozucu bir durum olsa da, ölüm sessizliğinden iyi olduğu kesindi.

Dar alanın el verdiğince gerinerek, hançerim Denizin Ruhu'nu elime aldım ve bir mendille onu temizlemeye koyuldum. Sonra, yüzüğümü elime alıp evirip çevirmeye başladım. Minicik şeyin içinden üç incinin nasıl çıktığını hala çözebilmiş değildim. Bir süre sonra sıkılıp yüzüğümü parmağıma geri taktım ve, birinin yanıma gelmesini dilemeye başladım.

İstediğim oldu: Bir ışık huzmesinin ardından, bir silüet karşımda belirdi. Bu kişi kesinlikle bizim ekipten biri değildi. Lucy'ye kılıcını yanımda bıraktığı için minnettar olarak, Nefesalan'ı elime alıp hızla salladım. İşe yaradı ve karşımdaki kişiyi net olarak görebildim.

Koyu yeşil, şık bir elbise giymiş, başında altın sarısı yapraklardan oluşan bir taç bulunan, güzel gülümsemesi içimi ferahlatan ve etrafın hoş bir çayır gibi kokmasını sağlayan kadının kim olduğunu biliyordum, Tanrıça Demeter tam karşımda durmaktaydı!

Aceleyle ayağa kalkıp önünde eğildim ve,

"T-tanrıça Demeter! Sizin ne işiniz var burada... yani şeyy, kabalık olsun istemem ama, çok şaşırdım..." tarzında birşeyler geveledim.

O esnada, bizimkilerin yattığı taraftan buraya doğru gelen ayak sesleri işittim. Sanırım arkadaşlarım yavaş yavaş uyanmaya başlıyorlardı.

(rpout: ilk yazacak 1-2 kişi, önce gördüğü tuhaf bir rüyayı anlatsın, işe renk katalım Wink)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sonechka Ephimovich
Hypnos'un Çocuğu
Hypnos'un Çocuğu
Sonechka Ephimovich


Mesaj Sayısı : 257
Kayıt tarihi : 13/09/10

Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Empty
MesajKonu: Geri: Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)   Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.) Icon_minitimePaz Eyl. 19, 2010 7:19 am

Aptal telekineler! Kaç tane öldürdüğümü bilmiyordum ama otuz ikiden sonra saymayı bıraktığımı hatırlıyordum. Sonunda gelmeyi kestiklerinde derin bir oh çekmiştik. Ama enerjimiz tükenmişti. Başımı kendini uyanık tutmak için uğraşan ama başaramayan sevgilimin omzuna yasladım. Gözlerimi kapattıktan bir süre sonra uyuyakaldım. Rüyamda karanlık bir ortamdaydım. Etrafı loş bir mekana çeviren meşaleler karanlık mağaradan sonra kendimi iyi hissettirse de yinede huzursuzdum. Lucy daha öncesinde hiçbir rüyanın ya da kabusun beynimizin çalışmasıyla olmadığını söylemişti. Bir işaret demekti her zaman. Aman ne güzel. Gerçekte olmasa bile her an ölebilirdim. Kalın bir erkek sesi düşüncelerimi böldü. “Melezler doğrudan bana geliyorlar. İlk izi çoktan buldular. Doğrusu telekinelerin hepsini yok etmelerini beklemiyordum. Ama nasıl olduysa başardılar işte.” Sesin geldiği tarafa başımı çevirdim. İri yarı bir adam mavi parlak bir şeyin önünde durmuş konuşuyordu. Biraz yaklaştım. Sonunda mavi cismin ne olduğunu anladım. Gök yüzü. Göğü taşıyan kişiyi gördüğümde kanın yüzümden çekildiğini hissettim. Annem. Onu kırmızı alev alev parlayan gözlerinden tanımıştım. Elleri ve bacakları bronz kelepçelerle bağlanmıştı. Robyn’i görmek amacıyla etrafıma bakındım. İşte oradaydı. Bitkin düşmüştü. Yüzünde bazı çizikler ve yaralar vardı. Ağzı konuşamaması için bağlanmıştı. Silahı alınmış ve kaçma tehlikesine karşı başına drakonlar dikilmişti ve oda kelepçelenmişti. “Kahretsin!” diye söylendim. O sırada annem gözlerini bana dikti. Elinden geldiğince gülümsedi. İri yarı adam konuşmaya devam etti. “Ne yazık ki küçük kızın sayesinde çoğu yok olacak.” Parmaklarını ağzına götürdü ve bir ıslık çaldı. Yanına gelen cehennem tazısını iyi tanıyordum. “Seni aptal salya topu!” diye söylendim. Bana nasıl ihanet ederdi? Onu ölümden kurtarmıştım. İtaatkâr bir şekilde adamın önünde eğildi. Adam tasmasına bir şey tıkıştırdı. “Bunu sahibine götür.” Bir tür kolye idi. Bir not bağlanmıştı üstüne. Sanırım okuyabiliyordum. “Sevgili kızım Laudomia’ya” Buna kanacak mıydım yani? Pekala bu kabus olmasaydı anlayamazdım ama yinede o köpeği kesinlikle yok etmeliydim. “Bunu sonraki duraklarında sahibine ulaştır.” Köpek koşarak ilerlerken anneme geri döndü. “Lamia kızını ve arkadaşlarını üç gün içinde yok etmiş olacak.” Bunu duymuştum. Demek Lamia ha? Beni cehenneme mi yollayacaktı yani? Arkamdan bir ses geldi. Bir drakondu. Bakışları ile beni kesiyordu. Bir anda üstüme atlayınca çığlıklar atarak uyandım. O sırada Luke’un ve birkaç kişinin daha uykusundan sıçramasına neden olmuştum. Bir an yeni kesilmiş çimen kokusu aldım. Şaşkınlıkla Hedge’e baktım. O hala horul horul uyuyordu. Etrafıma baktığımda Rose’un yanında biri olduğunu gördüm. Bir kadındı. Bir an kabusun etkisinde olduğumdan kim olduğunu anlayamadım ama sonra doğayla bağdaştıracak bir şeyler ararken onun Demeter olduğunu fark ettim ve saygıyla eğildim. Zaten başım belaya girmişti. Bir tanrıçanın garezine kurban gitmek istemezdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kayıp Tanrıça! (Melez Konseyi'nin devamı.)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Melez Konseyinin Verdiği Görevler
» Kronos'a Karşı 11 Melez! (Melez Kafe'nin devamı)
» Kayıp Canavar (Labirent'in devamı)
» Kayıp Melez!/2
» Kayıp Melez!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: St. Helens Dağı-
Buraya geçin: