Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Denetleme 13 | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Alicia Roxanne Wideen Demeter'in Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 590 Kayıt tarihi : 22/02/11
| Konu: Denetleme 13 Perş. Mayıs 12, 2011 9:59 pm | |
| Hafif aydınlanmış bir odaya gözlerimi açmıştım. Sabah henüz olmamıştı fakat birkaç saat içinde tamamıyla sabah olacak, gün başlayacak, en önemlisi de Temizlik Denetlemesi için kulübemizi temizleyecektik. Evet, bu benim için bir ilk olmalı. İlk defa temizlik denetlemesinin hemencecik gelmesini istiyordum. Ne kadar temizlik yapmayı sevmesemde kardeşlerle temizlik yapmak cidden bir başka oluyor. Bir süre yatağımda beklememin ardından sessizce kalkarak mutfağa yöneldim. Bir bardak ılık su içtikten sonra odama geri döndüm. Biraz kestirip, sonra temizliğe başlayacaktım. Henüz gün ışımamışken temizliğe başlamam biraz garip olabilirdi. Sessizce yatağıma uzandım. ... Biraz fazla kestirmişim. Ama yine de uyandığımda kulübede hiç ses yoktu. Tüm kardeşler hala uyuyor olmalıydılar. Uyandığından emin olabildiğim tek kişi Aredhel’di. Kulübe liderimiz olarak her zaman Aredhel erkenden kalkardı. Geçen denetlemede yaptıklarının ardından, bu denetleme de tencere ve kaşık olayına maruz kalmayı istemiyordum. Bu sebeple hemencecik odamdan çıkarak kulübede gezinmeye başladım. Çıplacık ayaklarım, yerle temas ederken birden üşümeye başladım. Ne üstümü değiştirmiş, ne de çorap giymiştim. Bu halde olmak pek iyi bir şey olmasa bile hemen kardeşim Aredhel'in odasına doğru yöneldim. İçimden de umarım uyanmıştır diye geçiriyordum. Sessizce kapıyı tıklattım. Yaklaşık beş altı saniye geçti ve ardından Aredhel büyük bir gülümsemeyle kapıyı açtı. ''Cheery, sen uyandın mı?'' dedi bağırarak. ''Ah, evet Aredhel. Temizliğe hemen başlamak istiyorum. Diğer kardeşler hala uyanmadı mı yoksa?'' dedim. Sesim gittikçe endişeli bir hal alıyordu. Yüzümü buruşturmuş, Aredhel'e bakarken, o hemen cevap verdi. ''Diğer kardeşlerden haberim yok. Iıı-şey bende yeni uyandım. Mitch'de henüz uyanmadı. Ama onlara bunun hesabını sorarım.'' derken, yüzünde sinsi bir gülümseme vardı. Tahmin etmiştim, şu tencere olayı. ''Yoksa, bu denetlemede de mi …'' derken Aredhel sözümü böldü. ''Aynen öyle. Erkenden kalkmamanın acısını çeksinler bakalım.'' Hemen ardından Aredhel banyoya doğru yöneldi. İyiki de erkenden kalkmıştım. Uyku sersemi bir halde o tencereyle kaşığın gürültüsünü çekemezdim. Ben banyonun önünde beklerken, Aredhel kısa sürede eşyaları alıp çıktı. Saniyeler içinde de kulübe metal sesiyle yankılanıyordu. Fazlaca gürültü çıkarken, odalarında yeni uyanmış kardeşlerimin seslerini duyuyordum. Ardından Aredhel tüm kulübeyi inleten bir sesle konuşmaya başladı. ''Demeter Kulübesi… Hala yataklarda mısınız? Hadi, herkes hemen kalksın. Unutmadınız herhalde, bugün denetleme var.'' Konuşmasını bitirince derin bir soluk aldı ardından tencereyle kaşığı tekrar eski yerine koydu. Bir daha bu tencereyi kullanabileceğini sanmıyordum. Bu denetlemeden sonra kardeşlerim illa ki o tencereyi halledeceklerdi. Aredhel'in bir dahaki denetleme için farklı yöntemler bulması gerekiyordu. ''Aredhel, ben odama gidiyorum. Odamın temizliğini halledince toplu alanlara geçeriz.'' diyerekten odama doğru yöneldim. Aredhel'de başında toplanan kardeşlerimle konuşuyordu, ardından doğru direk odasına doğru yöneldiğini gördüm. Bende odamdaki temizliğe başlamak için, odama doğru yöneldim.
| |
| | | Rinascita Faora Kimberley Ares'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 23 Kayıt tarihi : 28/03/11
| Konu: Geri: Denetleme 13 C.tesi Mayıs 14, 2011 3:34 am | |
| Olimpos'taki evimden ölümlülerin dünyasını izliyordum yine. Kendimi bildim bileli buradaydım ve hiçbir zaman oraya inmemiştim. Tabii diğer tanrılar sık sık dünyaya inerdi. Çocuklarıni ziyarete gitmek için, veya daha çok çocuk yapmak için. İki seçenek de bana hiç uymuyordu. Annem hiçbir zaman beni gözünün önünden ayırmazdı, kardeşim Persephone'ye olanlardan sonra benim için çok korkuyordu. Ona her ne kadar babamın güçlerinden almış olduğumu ve beni kimsenin zorla yeraltına falan tıkmayacağını söylesem de, onun o üzgün bakışlarına görmeye dayanamıyordum. Bu yüzden her günümü, Olimpos'taki evimde, yanlız başıma geçiriyordum. Daha çok gençtim, çok toydum, kendi başımın çaresine bakamazdım. Babam hep böyle derdi bana. Ama dün akşamdan beri düşündüğüm bir şey vardı. Bu beni birazcık olsa da özgür kılabilirdi. Sadece bir gün boyunca. Ne kadar az bir süre. Ama elimdekiyle idare edebilirdim. Düşüncelerimi hemen duymuştu ebevynlerim. İlk önce annem Demeter belirdi penceremden dışarı bakmak için önüne çektiğim divanın yanında. Sonra sıkkın bir şekilde tanrı Zeus geldi. Annem üzgün gözlerle bana baktı. ''Nidia...'' diye mırıldandı. Bana uzun bir nutuk çekeceği kesindi. ''Anne! Ne diyeceğini biliyorum. Lütfen... Sıradan bir yere gitmiyorum, Melez Kampı'nın çok güvenli olduğunu duydum. Sadece orası olsa bile görmek istiyorum dünyayı. Lütfen bana izin verin.'' Bunu derken hem anneme hem de babama bakıyordum. Babam yağmur grisi gözlerini kısmış düşünceli düşünceli bakarken yalvaran gözlerle ona baktım. Annem ne derse desin asıl karar hakkı ondaydı. ''Temizlik ha? Zeus kulübesine mi yoksa Demeter kulübesine mi gideceksin?'' diye sordu hafifçe gülümseyerek. ''Hangisine gitmemi uygun görürseniz.'' diye mırıldandım. ''Aredhel'in bu aralar yardıma ihtiyacı vardı.'' dedi annem. Bu onun da kabul ettiği anlamına geliyordu. Sevinç içinde gülümsedim. ''Tamam o zaman!'' diyerek ikisine de selam verdim. Elimi hafifçe salladım ve üstümde uzun, lacivert bir elbise belirdi. Elimi başımda gezdirdim, saçlarım tek bir kuyruk halinde örüldü ve altın iplerle bağlandı. Elbisemi kaldırıp ayaklarıma baktım. Altın renkli sandaletlerim belirdi. Artık tamamdım sanırsam. Mutlulukla dışarı çıkarken babama baktım. ''Teşekkür ederim.'' diye fısıldadım. ... Olimpos'la ölümlü dünyanın geçişi olan Empire State Binası'nın asansörünün kapıları tiz bir ses eşliğinde açıldı. Merakla etrafa baktım. İçeride takım elbise giymiş bir görevli ve oturan bir iki kişi haricinde kimse yoktu. Görevli beni görünce öyle bir eğildi ki, burnu ayakkabılarına sürttü. Oldukça abartıyor gibiydi. Sonra tanrıların beni Zeus'un bir kızı olan Helen'e benzettiklerini hatırladım. Ölümlüler için doğaüstü bir güzellikti bu. Adamın neden benden bu kadar etkilendiğini şimdi anlamak daha kolaydı. Başımla kısa bir selam verdim ve dışarı çıktım. New York denilen şehrin kirli havasını içime çektim. Olimpos'tan ne kadar farklı bir yerdi burası. Hiçbir yerde beyaz mermer göremezdim burada, gösterişli süslemeler de. Her yer teneke doluydu. Belki de Olimpos'tan çıkmak o kadar da iyi bir fikir değildi, dedim içimden. Şansıma yakında bir fırtına çıkacaktı burada. Gökyüzüne yükseltim ve fırtına bulutlarından birinin içine gizlendim. Kendimi Long Island'a yönlendirdim. Bulut oldukça yavaş gidiyordu ama bu benim yararımaydı. Böylece New York'u kuşbakışı görebiliyordum. Bir süre sonra bu şehirden öyle sıkılmıştım ki, bir an önce Melez Kampı'na gitmek istiyordum. Sonunda Long Island kıyısı görüş alanıma girdi. Kendimi yavaşça yere indirdim, çevremdeki bulut da dağıldı gitti. Emin adımlarla Melez Kampı'na yürürken, orasının nasıl bir yer olduğunu merak etmeden duramıyordum. Kampın önündeki ağaca uzun uzun baktım. Bunu duymuştum. Thalia'nın Ağacı olmalıydı bu. Hikayeyi hatırlayacak zamanım yoktu. Altındaki ejdere kötü kötü baktıktan sonra yarıtanrıların melez tepesi diye adlandırdığı tepeden inmeye başladım. Yolumda sanki bir engel varmış gibiydi. Hafifçe ittirdim ama hiçbir şey olmadı. Artık sinirlenmeye başlamıştım. ''Ben Zeus ve Demeter'in kızı Nidia'yım, beni buradan geçirmeni emrediyorum!'' diye bağırdım. Kalkan hafifçe saydamlaştı ve içinden geçtim. Bu arada birçok melezin ilgisini çekmiştim tabii. Çoğu meraklı gözlerle bana bakıyordu. Bazıları aralarında fısıldaşıyordu. Onlara teker teker bakıp gözlerini korkuttuktan sonra, Demeter kulübesi olduğu çok bariz olan kulübeye doğru yürüdüm. Çatısı çimen kaplıydı, yer yer renkli çiçekler vardı. Etrafından çiçekler sarkıyordu ve toprak gibi kokuyordu. Anneme çekmiş olan tarafım bu kokuyu özlemle içine çekti. Kapının önünde durdum. Acaba kardeşlerim beni görünce ne düşüneceklerdi? Onlardan farklıydım, kabul ediyordum ama acaba beni sevecekler miydi? Bunları düşünerek kapıya üç kere vurdum. | |
| | | Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Geri: Denetleme 13 Çarş. Mayıs 25, 2011 2:02 am | |
| Her denetlemedeki gibi temizlik malzemelerimi kapmış odama gidiyordum. Uykulu gözlerle bana bakan Mitchie'ye uyarıcı bir bakış attıktan sonra kovayı yere koydum. ''Sen sil, ben süpürürüm kardeş.'' dedim. Bugün kendimi oldukça enerjik hissediyordum. Bir yandan da hemen bitsin şu temizlik dediğim için, hızla işe koyuldum. Mitchie yerleri silerken arkasından sildiği yeri süpürüyordum. İyi ki fazla pasaklı kızlar değildik. İşimize iyice konsantre olmuşken kapının çalındığını duydum. Çalı süpürgemi bıraktım. Mitchie şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Bütün melezler temizlik yapıyordu şu an, kim gelebilirdi ki? Ne yapacağımı bilemeden yatağımın kenarında duran Doğataşı'nı aldım ve odadan çıktım. Kapıya doğru yürürken, bu sadece bir önem, diye düşündüm. Ani bir hareketle kapıyı açtım. Karşımda şu ana kadar hiç görmediğim bir kız duruyordu. Turuncumsu sarı saçları ve çikolata rengi gözleri vardı. Benden oldukça uzundu, çok asil duruyordu. Reflekssel olarak kılıcımı daha iyi kavradım. ''Sen de kimsin?'' diye sordum cesur görünmeye çalışarak ama konuşurken sesim titremişti. Kız güldü. ''Sen Demeter'in kızı olduğuna emin misin? Benim bildiklerim kılıçlar yerine bitkilerle uğraşırdı.'' Kızın sesinde hiç düşmanca bir ton yoktu. İster istemez onun sorusuna yanıt verdim. ''Aslında Ceres'in kızıyım.'' diye mırıldandım. Bundan pek gurur duymuyordum gerçi. Kıkırdadı. ''Şimdi anlaşıldı.'' Kulübenin içine girdi ve birkaç uzun adımda oturma odasını turladı. ''Güzel bir kulübe burası. Keşke ben de ölümlülerinkiler gibi bir yerde yaşayabilseydim.'' Bu söz üzerine iyice gerilmiştim. Kız ölümlü bile değildi! Ne yapmam gerektiğini bilememiştim. ''Hala soruma cevap vermedin. Kılıcım havada kaldı.'' diye homurdandım. Kız bana döndü. Gözlerinden bir an yıldırımlar geçti sandım. Çünkü kahverengi gözleri lacivert lacivert parlamıştı. ''Cesaretine hayran olmamak mümkün değil Ceres kızı.'' dedi. ''Ben Nidia, Zeus'un ve Demeter'in kızıyım.'' Bunu duyunca gözlerim hayretle büyüdü. ''O-o zaman burada ne arıyorsun?'' diyebildim zar zor. Kılıcımı indirmiştim. ''Böyle daha iyi. Kardeşlerime temizlik için yardım etmeye geldim, ne olacak. Diğer kulübelere fark atmaya hazır olun.'' dedi. Gülümseyerek bana baktı. ''Bana odaları gezdirir misin?'' Başımı salladım. Eğer ölümsüz bir kardeşim varsa, onunla iyi anlaşmam gerektiğinin bilincindeydim. Ona teker teker her odayı gezdirdim. Bazı kardeşlerim maşgul olduklarından bize dikkat bile etmemişti, ama Nidia'yı görenler ağzı bir karış açık, biz gidene kadar ona bakmıştı. Bu kadar ilgi toplamak Nidia'nın hoşuna gidiyor gibiydi. Sonunda Mitchie'yle benim odama gelmiştik. Ben içeri girince o da beni takip etti. ''Burası da Mitchie ve benim odamız.'' Mitchie bir süre şaşkınlıkla Nidia'ya baktı. Sonra gözlerini bana çevirip bu-da-kim-yahu bakışını attı. ''Mitchie, ölümsüz ablamız Nidia'yla tanış.'' dedim. Mitchie zorlukla, selam verircesine başını salladı. Kılıcımı yatağımın üzerine atıp çalı süpürgemi aldım. Nidia ise Mitchie'nin yatağına kurulup ellerini kucağına koydu ve gözlerini bana dikti. Rahatsız olmamaya çalışarak bir süre Mitchie'nin arkasından parkeleri süpürdüm. Süpürme işi bitince belimi tutarak ayağı kalktım. Süpürme işinin tek kötü yanı belimi çok ağrıtmasıydı. Nidia boğazını temizledi. Başımı ona çevirdim. ''Ben ne yapayım?'' diye sordu. Her ne kadar büyüklük taslamayı seven biri olsa da, bize yardım etmek istemesi bile çok büyük bir şeydi. Pek bir şey yapabileceğini sanmıyordum ama böyle boş boş oturmasının da kimseye yararı yoktu. ''Hımm... Belki sen de oturma odasını hallebilirsin.'' dedim. Nidia'nın gözleri parladı. O uçarcasına odadan çıkarken Mitchie'yle birbirimize bakıp gözlerimizi devirdik. Kızın ilk temizliği olmalıydı bu. Biz her ay temizlik yaptığımız için ''temizlik'' kelimesini duyunca kaçar hale gelmiştik, ama o temizliğe uçarcasına gidiyordu. ''Bu ölümsüzler bir garip.'' dedim. Mitchie bu sözümü onaylarcasına başını salladı. | |
| | | Alicia Roxanne Wideen Demeter'in Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 590 Kayıt tarihi : 22/02/11
| Konu: Geri: Denetleme 13 Ptsi Haz. 06, 2011 12:23 am | |
| Merdivenlerden sessizce çıkmış ve odamdaydım. Diğer denetlemeye göre bugün odam oldukça dağınıktı. Henüz yatağım toplanmamış olsa bile her şeyi rahatlıkla halledebileceğime inanıyordum. Çünkü bu denetlemede kulübemizin çok daha iyi olmasını istiyordum. Her şeyden önce yatağımın çarşafını çıkararak bir kenara koydum. Hemen dolabımın bir kenarından yeni bir çarşaf alarak yatağıma onu serdim. Çıkardığım çarşafı da çamaşıra götürmek üzere odamın en köşesine bıraktım. Yatak işi tamamdı. Şimdi masalarımı ve en önemlisi de kıyafet dolabımı düzenlemem gerekiyordu. Ah şu temizlik, ne kadar da zordu!
Masama geçmeden önce şu çarşafı banyoya götürmek istiyordum. Hemen çarşafı alarak odamdan çıktığım sırada kapının önüne doğru gelen Aredhel'i ve yanında bir kızı görünce şaşırdım. Bu da kimdi şimdi!? Şaşkınlık dolu bakışlarla kıza bakarken benden önce davranan Aredhel konuşmaya başladı. ''Cheery, bu bizim ölümsüz kardeşimiz Nidia. Bize yardıma gelmiş.'' derken halinden memnun olmayan bir tavırla yüzünü buruşturdu. Sakinleşerek konuşmaya çalıştım. ''Memnun oldum Nidia.'' Bir yandan da gülümsemeye çalışıyordum fakat hiç de gerçekçi değildim. Nidia'da durumu anlamış olacak, hiç bozuntuya vermeden konuştu. ''Ah tamam bende memnun oldum, hadi ama gidelim artık Maria.'' Hemen ardından Aredhel ve Nidia yürümeye başladılar. Ben de banyoya doğru yöneldim. Hala şaşkın olduğum her halimden belli oluyordu. Tamam, kardeşlerimin hepsini çok seviyordum. Yeni gelen kardeşlerime de oldukça iyimser davranıyordum. Fakat Nidia bizden çok farklıydı. O ölümsüzdü. Yinede bize yardıma gelmiş olması çok güzeldi. Bunu düşünerek diğer düşünceleri kafamdan attım ve çarşafı banyoda kirlilerin olduğu yere koydum. Banyo da fazlasıyla dağınıktı. Buraya da bir el atsak ne kadar iyi olurdu ama ilk önce odamdaki işimi halletmemin daha doğru olacağını düşünerek banyodan çıktım. Aklıma gelen son şeyle birlikte mutfağa indim. Bir türlü odamdaki temizliğe doğru düzgün başlayamamıştım. Mutfaktan bir bardak su almamın ardından, temizliğin bir daha bölünmemesi umuduyla odama çıktım. Ah, tam da merdivenleri çıkıyordum ki, tuttuğum bardak kayarak elimden düştü. Her yer su olmuştu ve cam kırıkları her tarafa saçılmıştı. Ne yapacaktım şimdi. Onca iş beni beklerken hızlı ve sakin bir şekilde burayı haletmeliydim. Hemen bir havlu kaparak su döktüğüm yerleri silmeye başladım. Ardından cam kırıklarını temizlemeye başladım. Yerde ıslak bir taraf kaldıysa da bilmiyordum. Şu camları halletmeden pek de umursayacak değildim. Cam kırıklarını toplarken ellerimde biraz acıyordu. Sesi duyup gelen kimse de yoktu. Kendi başıma halledecektim herhalde. Odama gidip peçete almam lazımdı. Ardından şu kalan ıslak yerleri silecektim. Odama girmemle birlikte duyduğum çığlıkla irkildim. ''Aaa.'' Bu da neydi şimdi? Aklıma gelen düşencelerle irkildim. Bu Aredhel'in sesiydi. Acaba Aredhel, benim döktüğüm ve bir kısmı hala yerde duran su yüzünden kayıp düşmüş müydü? İçimden geçen 'Hayır, olamaz.' kelimelerine karşın koşarak odamdan çıktım. Gördüğüm manzarayla gerçekten irkilmiş, tüylerim diken diken olmuştu. | |
| | | Rinascita Faora Kimberley Ares'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 23 Kayıt tarihi : 28/03/11
| Konu: Geri: Denetleme 13 Ptsi Haz. 06, 2011 2:51 am | |
| Ceres'in kızının sözünün ardından, hızla onların oturma odası dedikleri yere gittim. Çok matah bir yer değildi tabii, ama rahat görünen kahverengi birkaç koltuk, üzerinde birkaç fotoğraf duran bir masa ve her bir boş alana koyulmuş bitkilerle oldukça sevimli bir yer olduğu kesindi. Her bir ayrıntıya dikkatlice bakarak odada bir tur attım.
Koltukların birine oturup yanındaki masada duran çerçevelere baktım. Uzun zamandır burada duruyorlar gibiydi. Bütün çerçevelerin köşesinde Aredhel yazıyordu. Bunlar onun olmalıydı. Pek belli etmesem de, o kız hakkında birçok şeyi merak ediyordum. Ceres kızı olmanın nasıl bir şey olduğu hakkında öğrenmek istediğim çok şey vardı. Bunu soramazdım tabii ki, ben bir tanrıçaydım, buna uygun davranmalıydım. Çerçevelerden birini elime aldım. Bu pembeydi, iki köşesinde krem rengi ve mavi deniz kabukları vardı. Yapay oldukları hemen belli oluyordu ama oldukça tatlı duruyorlardı. Fotoğraf kız otuz iki dişini göstererek sırıtıyordu, bir çocuk elini onun omzuna atmıştı. Aredhel'in uzun kahverengi saçları dağınıktı, Çocuktan bir hayli kısaydı. İkisi de oldukça mutlu görünüyordu. Ki Aredhel'in burada ne kadar küçük durduğuna bakarsam, bu uzun zaman önce çekilmişti. Elimdeki çerçeveyi masaya koyup başka bir tanesini elime aldım. Bu çerçeve bebek mavisiydi, üzerinde simler ve beyaz motifler vardı. Bu resimde ise, arkaplanda Long Island, bütün melezler yan yanaydı. Gözlerimle fotoğrafı tarayıp Aredhel'i buldum. En önde, yere çökmüş, ilahi bronz olduğunu anladığım bir kılıcı yere batırmıştı. Çok tuhaf, diye düşündüm. O bir Romalı, neden ilahı bronz kullansın ki? Dikkatle baktığımda, burada da oldukça küçük olduğunu fark ettim. Daha yeni bir şeyler bulmayı umarak bu çerçeveyi de yerine koydum. Şimdiki haline en yakın gördüğüm fotoğrafın bulunduğu çerçeveyi kaptım. Bunun çerçevesi ise tahta havası verilmiş, kahverengi, sade bir çerçeveydi. Yalnızca üst köşesinde bir yaprak vardı. Fotoğrafta Aredhel uzun boylu, koyu tenli ve simsiyah saçlı bir adama sarılmış, objektife gülümsemişti. Aredhel'in süt beyazı teniyle mavi gözleri adamla büyük bir tezat oluşturuyordu.
Ben resimlere dalmışken bir kırılma sesi duydum ve irkildim. Artık iş yapma zamanıydı, birazdan küçük melezler başıma gelirdi. Çerçeveyi masaya bıraktım ve hepsine bir daha göz gezdirdim. Bu fotoğrafların Aredhel'in geçmişi olduğunu hissettiğimde, ister istemez titremiştim. Ayağa fırlayıp oturma odasını bir daha gözden geçirdim. O kadar da kirli gözükmüyordu, yalnızca çok tozluydu, ayrıca havasızdı da. Ve belki yerleri süpürmek de iyi bir fikir olabilirdi. Değerlendirmemi yaptıktan sonra yere odaklanıp parmağımı şıklattım. Yoktan bir süpürge var olup kendi kendine yerleri süpürmeye başladı. Pencereye bakıp parmağımı bir daha şıklattım. Pencere açıldı ve hiç rüzgar yokken içeriye hava dolmaya başladı. Masaya ve koltuklara odaklandım, birkaç tane toz bezi var olup her yerin tozunu almaya başladılar. Kollarımı kavuşturup gülümsedim. Temizlik gerçekten de çok eğlenceliymiş, diye geçirdim. Birkaç dakika sonra her yerin tozu alınmış, yerler süpürülüp silinmişti. Parmağımı oynatmam bile gerekmemişti. Odanın dışından bir sürü gürültü ve bağırışma geliyordu, bu temizlik için onlar gibi uğraşmadığıma seviniyordum. Yavaş adımlarla pencereye doğru yürüdüm ve kollarımı pencerenin kenarına dayadım. Güneş gökte biraz daha alçalmıştı. Melezlerin sesleri bütün kamptan duyulabiliyordu. Antreman yapanlar, voleybol oynayanlar ve öylece gezinenler vardı. Bir kütüğün üzerinde oturan bir çifte bakıp iç geçirdim. Benim melezler kadar bile özgürlüğüm yoktu. Hiçbir zaman sevgilim olamazdı. Bu ne kadar acı verici bir şeydi! Düşüncelerimi dağıtmak için gözlerimi Long Island'a çevirdim. Bu arada kapının açılma sesi duyuldu. | |
| | | Alexandra Bethany Daniels Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1854 Kayıt tarihi : 05/09/10
| Konu: Geri: Denetleme 13 Perş. Haz. 09, 2011 9:15 pm | |
| | |
| | | | Denetleme 13 | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|