Ah! Ah! Korku, endişe, tüylerinin diken diken olması hissi tek kelimeyle harikaydı! Tabii bu hisler karşındaki kişi için geçerliyse. Kızın yanına geldiğimde onu epey bir korkuttuğumu hissetmiştim. Hele ona sana bir görevim var deyince... Kız bembeyaz kesilmişti! Sanki silahsız bir şekilde ejderhaların önüne atılıyordu.
"Telaşlanma, o kadar mühim bir şey değil." Güven verici(!) bir şekilde gülümsemeye çalıştım ama kızı daha da korkutmaktan öteye gidememiştim sanırım. "Hem anneni görmek istersin, değil mi?"
İşte bu kızın ilgisini çekmişti. Heyecanlandığı belli oluyordu. Onu daha da gaza getirmek için "Merak etme, annen büyük ihtimalle sana zarar verecek bir şey yapmaz. Seninle konuşmak ister belki. Karşılaşmamı olabilirsiniz. Görevin Persephone'ye 'Nyks'in selamı var.' demek. Annenle istediğin gibi konuş ama selamımı mutlaka söyle. Yoksa başına gelecekleri öğrenmek istemezsin." Son cümlemde kıza korkutucu görünmem çabasını bırakmıştım, ona tehditkar bir şekilde bakıyordum. Bakışlarım bile kızı istediğim şeyi yapmaya itiyordu. Umarım kız yeraltına inmeden önce bahar ayında olduğmuzu, bu yüzden de Persephone'nin yeraltında olamayacağını anlamazdı. Ama şu anda anlayacak gibi görünmüyordu, tek isteği annesini görmekti.