Düz sarı t-shirti ve mavi kot pantolonunu giydikten sonra kendini zorla dışarı atabilmişti.Hızlıca arena adı verilen yere doğru koşmaya başladı.Sonunda sararmış mermerlerden oluşmuş yıkık dökük arenaya ulaştı.Etrafta hiç heyecan verici bir şey yoktu, sararmış mermerden yapılmış çoğunluğu çatlak ve ufak kırıklarla dolu basamaklar, koskoca yuvarlak saha, ileride duran baştan aşağıya zırh kuşanmış mankenler ve sabahın bu saatinde gelmiş olan bir iki melez.Hızlıca beş metre uzağında ki mankenin yanına gidip savaş pozisyonu aldı.Sonra mankeni iyice süzdü petrol laciverti yunan zırhı ve gri manken vücudu.Hızlıca elini kolyesine götürdü ve zırhını üç saniye içinde oluşturdu.O gün batımı sarısı renginde ki zırha zorla baktı ve Cristina'yı hatırlamanın acısıyla iki damla göz yaşı bıraktı.Elinin tersiyle hızlıca sildikten sonra sağ elini belinin sol tarafına, sol elini ise belinin sağ tarafına koyup "Amor" ve "Odio" adlı ellişer santimlik hançerlerini çıkardı.Hızlıca mankenin üstüne atıldı ve omuzlarına hançerlerini omuzlarına sapladı.Saplanmanın etkisiyle manken derin bir sarsılma geçirdi.Darbelerinin şiddetini arttırıyordu, amacı hançerlerinin birleşiminden doğan ikisinden toplam beş kat daha güçlü olan "Balancé" adlı doksan dokuz santimetrelik kılıcı oluşturmaktı.Olmuyor işte, ol-mu-yor!" diye bağırdı Heres ona şaşkınlıkla bakan melezlerin bakışlarına aldırmadan.Kaslarında ki lifler çözülüyor gibiydi.Dayanması gerektiği biliyordu kızarmış bir surat ve sıcak terleri batmak üzere olan kızıl güneşin altında parlıyordu.Sonunda etrafına ufak bir göz attı kimsenin olmadığını fark edince çığlığı bastı "Balancé" Birden gözünü altın bir ışık aldı.Gözünü yavaşça aralayıp etrafa baktı ve sevinç çığlığına zor boğazına kapattı.Balancé elindeydi yani sadece "Balancé" demek yetiyordu ha.Saçma bir sevinç çığlığı atarak kızıl güneşin altında saldırılarına devam etti.