Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Vazgeçirme Uğraşı - Kurgu 3 // 2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Edward J. F. Newgate
Apollon'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Apollon'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Edward J. F. Newgate


Mesaj Sayısı : 1784
Kayıt tarihi : 21/12/10

Vazgeçirme Uğraşı - Kurgu 3 // 2 Empty
MesajKonu: Vazgeçirme Uğraşı - Kurgu 3 // 2   Vazgeçirme Uğraşı - Kurgu 3 // 2 Icon_minitimeC.tesi Mart 05, 2011 12:27 am

Gigantların kampını bulmak uzun zamanı mı almıştı ? Dünya'da en azından 8-10 tur atmıştım ve bu beni çok yormuştu. Üzerimde arkadaşlarıma yalan söylemenin verdiği ağırlık ise Atlas'ın yükünden bile daha ağırdı. Sonunda Athena'nın kutsal şehri Atina'ya varmıştım. Burası gigantların karargahıydı. Burayı seçmelerinin mantığı basitti aslında. Onların medeniyet ile alakalarının olmaması ve tabi ki burada savşmış olmaları buna etkendi. Atina büyük bir şehirdi. Eskisi gibi her yerde mermer evler falan beklemeniz yanlıştı. Ama bura da her zamana ait kalıntılar ve anılar bulabilirdiniz.

Parthenon ve Erekktheion iki köklü tapınaktı burada ki. Parthenon en büyük tapınak şehirin koruyucusu Tanrıça Athena için yapılmıştı. Erekktheion ise Tanrı Poseidon'un tapınağıydı. Aslında iki ezeli düşman birbirlerine çok yakın dı. Ama düşmanlık yakınlık ve uzaklığa göre değişmiyordu. Burada ki kadim güçleri hissediyordum. Bu güçler tapınaklardan geliyordu. Ama tapınaklarda Athena veya Poseidon olduğu için değil. Bu güçler tanrılara göre çok farklıydı fakat aynı güçlerdi. Zeus'a karşı yapılmış olan gigant Porphyrion buradaydı. Onu tek başıma öldüremeyecektim ama planım işlerse sonunda gideceği yer farklı olmayacaktı. Hislerimin götürdüğü yere gittim. Yavaş ve sakin adımlarım beni Parthenon'a götürüyordu. Tabi öldürülen kardeşlerinin öcünü almalılar ve Athena'nın tapınağını işgal etmelilerdi. Enceladus, Zeus çocuğu tarafından öldürüleli çok olmuyordu. Kısa bir süre sonra Parthenon'a vardım. Tamda beklediğim gibi Parhenon ziyarete kapanmıştı bir kaç teknik (!) nedenden dolayı. Elim sırtımda ki kılıca gitti kilidin kesilmesi ve kılıcın kınına dönmesi bir oldu. Gigantlar beni sezmiş olmalılardı. Yavaş yavaş tapınağın içine doğru yürüyordum. Bastığım tarihi kalıntıların her biri Gigantlar ile Tanrıların savaşından kesitler sunuyordu bana. Ve sonunda tapınağın içine girdim. İçerisi gigantların büyüleri nedeniyle dışı kadar döküntü gözükmüyordu. Hatta normal bir saray kadar güzeldi. İleride Olimpostaki tahtlardan daha büyük bir tahtın üzerinde Porphyrion oturuyordu. Yanında ki onlardan küçük tahtlarda da sırasyla Athos, Clytias, Alcyoneus, Echion, Meliae oturuyordu. Hepsinin küçük ve sinsi gözleri bana bakıyordu. Hiç birine aldırmadan ve melez kampında bıraktığım güzel günleri hatırlamadan büyük tahta doğru ilerledim. Yeteri kadar yaklaşınca diz çöktüm.

"Selam olsun Gigantların Liderine. Ben Apollon oğlu Yondaime Hokage, size nacizane hizmetimi sunmaya geldim." dedim. Porphyrion bana baktı. Düşüncelerim okuyordu. İsteklerimi sevdiklerimi ve hırsımı anlamaya çalışıyordu. Ama iradem o kadar zayıf değildi bir bakışta zihnimdekileri kimse göremezdi.

"Sen velet. Davamıza katılmak isteyen ilk melezsin. Böyle bir ihtiyacımız olmamasına rağmen neden seni aramıza alalım ki." Şimdi en iyi repliği verecektim. Güçlü olmalıydım. Canavarlar onların tarafına geçiyordu ve her dakika güçleniyorlardı. Bu nedenle verilebilecek en tehlikeli cevabı seçtim.

"Ben sizi yegane öldürebilecek melezim. Ben bir tanrı ile bir olduğum zaman bana yalvarmak mı istiyorsunuz. Ben bunu yapabilecek kadar güçlüyüm. Ben ki Apollon oğlu Yon sana meydan okuyorum. Şu 10 dakika içerisinde beni öldürebilirsen davanızın önünden güçlü bir melez kalkacak. Fakat ben kazanırsam size katılır komutanlarınızdan biri olurum" dedim. Özel güç kullanma zamanı gelmişti. Şimdi nicedir üzerinde çalıştığım yeteneği mi kullanacaktım.

Porphyrion bana hiç cevap vermeden elinde dev boyutlarda bir mızrak belirdi. Bende ayağa kalktım. Savaş pozisyonu almadan dik duruyordum. O kuvvet ile Namea aslan postunu bile delebileceğini farketmiştim. Mızrak bana doğru çok hızlı bir şekilde geliyordu. İrademin son kırıntısına kadar kullanarak hiç kıpırdamamayı başardım. Güneşe odaklanıyordum. Ve mızrak tam kalbimin içinden geçti ve arkadaki duvara saplandı. Gigantlar şaşırmıştı. Benim kalbimin olması gereken yerde ise parlak bir ışık demeti duruyordu. Hiç bir şey ışığı delemezdi. Bu beni 10dk yenilmez yapacaktı ama sadece 10 dk. Ondan sonra çok yorulmuş olup gücümü kullanamaz hale gelecektim.
Porphyrion'a baktım hiç akıllanmış gibi değildi. Sırtımdan kılıcımı çıkardım. Uzun ve parlak gümüş bronz alaşımı parlak katana elimdeydi. Bu kılıç tam bana göreydi. Adı Kenshin. Fedakarlık anlamına gelen bu sözcük beni tanımlamaya yetecekti.

Kılıcımı sıkıca kavradım ve düşünmem ile gigantın arkasındaydım. Onu öldüremezdim ama canını yakabilirdim. Kenshin ile geniş sırtına bir darbe vurdum. Gigant'ın çığlığı olimpostan bile duyuluyor olmalıydı. Gigant ayağa kalktı ve bana böcekmişim gibi baktı. Elinde dev bir kılıç belirdi ve aynı anda bunu bana salladı. Tahtıyla beraber benide keseceğini zanneden gigant yine hüsrana uğramıştı. İçimden geçip giden dev kılıç bacaklarım ve gövdemi birbirinden ayırmış orada olması gereken organlarım yerine ışık hüzmeleri duruyordu. Yavaş yavaş nefesimi düzenlemeye çalışıyordum. Artık sürekli nefes nefeseydim ve kalbim çok hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı. Kılıcımı daha sıkıca kavradım ve aynı anda gigantın kafaısnın orada belirdim. Ama bu sefer hazırlıklıydı boştaki eliyle bana doğru vurdu. Eğer bir ışık olmasaydım ölecektim içimden geçip giden el gigantı delirtmişti. yine bana hamle yapamamıştı. Sadece hamlemi engellemişti. Artık ayaklarının dibinde duruyordum. Bana o kadar yukarıdan bakıyordu ki bu beni deli etmeye yetiyordu ama sustum.

"Yeteeer! Anladık güçlüsün. Burayı yeterince dağıttın ve ne kadar değerli olduğunu bize kanıtladın. Gaia'dan aldığım yetki ile kardeşlerimin önünde seni gigant orduları baş komutanı yapıyorum. Artık kardeşlerimizden birisin ve bize sunduğun bu sadakat yeminini tuttuğun sürece ölümsüz ve sonsuz güçte olacaksın. Bir tanrı ve melez birleşmeden seni öldüremeyecek. Seni ölen kardeşim Enceladus yerine getiriyorum. Artık Athena baş düşmanın. Bu kutsal mekanda ki boş tahtta oturabilirsin. Ayrıca ilk görevini veriyorum. Canavar ordularına katılıp deniz altında ki savaşa gitmeni istiyorum."

İstediğimden daha yüksek bir mertebeye ulaşmıştım. Artık bir Gigant sayılabilirdim. Sadece bir süreliğine. Adım belki mitlerde yeralacaktı. Ama bunu düşünmemeye karar verdim. İçime dolan sonsuz güç ile yorgunluğum tamamen gitmişti. Boş tahta baktım. Oraya oturmak ne kadar hoşuma gidecek olsada bunu ihanet sayardım. Kılıcımı kınına koydum ve tapınaktan yürüyerek çıktım. Şimdi denize girmeli ve savaşa katılmalıydım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Vazgeçirme Uğraşı - Kurgu 3 // 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Vazgeçirme Uğraşı - Kurgu 3 // 1
»  Vazgeçirme Uğraşı - Kurgu 3 // 3
» Vazgeçirme Uğraşı - Kurgu 3 // 4
» Vazgeçirme Uğraşı Özel Görev // Yondaime Hokage
» Ölümsüzlük Uğraşı.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Dünya Kültür Başkentleri :: Atina-
Buraya geçin: