Şarap içiyordum her zamanki gibi. Bir şeyler yesem iyi olurdu. Çilek ile şarap güzel olurdu. Tarlalara gitmek için düşüncelerimden sıyrılıp yatağımdan fırladım. Üzerimi değiştirip dışarı çıktım. Herkes den gizli tarlalara gelmiştim. Benim için dünyanın en basit işi olmalıydı. Şarabımdan bir iki yudum aldım. Görünmez olmayı diledim ve görünmez oldum. Tamam şimdi yeterince hazırlıklıydım.
Tam güzel güzel ilerlerken ayağım bir sepete takıldı. Yere düştüm. Çevreye baktığımda kimse fark etmemişti. Ne güzel diye iç geçirdim. Sepeti alıp hızlı hızlı yola koyuldum. Öncelikle güzel çilekler bulmam lazımdı. Gözüme güzel görünen bir çilek buldum ve ısırdım. Keşke ısırmasaydım. Tam olmamış , sert ve içi yeşildi! Biraz şarap içip ağzımın tadını yerine getirdim. Bir iki deneme sonra mükemmel çilekler bulunan bir yer buldum. Hemen şarabımı çağırıp çilek yeme sevdama yenik düşüp uzun süre boyunca çilekleri yemeye başladım. Kendimden geçmiş olmalıydım.
Görünmezliğim gitmişti. Elimi çabuk tutup çilekleri doldurmaya başladım sepetime. Birden bir ses duydum " Eryx! Gerçekten sen misin!? " bu ses hiç tanıdık gelmiyordu. Adımı nereden biliyordu. Sesin geldiği yöne doğru baktım. Kaslı, siyah saçlı ve yakışıklı sayılabilecek bir kişi bağırıyordu. Görüntüsünü bir tanıdığıma benzetmiştim. Ama bu kişiyi daha önce hiç görmemiştim. Kimdi bu ?