Kapının çalındığını duyunca neredeyse yüksek sesle sövecekti. Lanet olsun, neden böyle önemli şeyler yaptığı sırada mutlaka biri gelirdi ve şu kulübede en azından kardeşlerinden bir tanesi olmazdı? Homurdana homurdana bilgisayar oyununu en heyecanlı yerinde durdurdu ve ayağa kalktı. Kapıya gittiğinde, arkada duran her kimse onu öldüreceğinden kesinlikle emindi. Yüzünde sert ve tehditkar olduğunu umut ettiği bir ifadeyle kapıyı açtığında karşısında duran kişi, görmeyi umduğu biri değildi. Çocuk kendini tanıtmadan kim olduğunu hatırlamıştı, yemekhanede saçmasapan bir hareket sonucunda üzerine yemek döken salaktı bu. Ona pekala sinirlenebilirdi, ama bu sefer sadece dalga geçmekle yetinmeye karar verdi. 'Ha merhaba, bu arada çiçekler niye?' dedi alaycılığı çok güzel yedirdiği bir ses tonuyla. Öyle ki karşısındaki çocuk sesindeki tehlikeyi fark etmemiş gibiydi. 'Bunlar özür amaçlı yenilebilirler tatları da mükemmel, en azından benim için.' Kendine doğru uzatılan çiçeklere kaşlarını kaldırarak baktı. Neydi bu, bir çeşit kızlara özgü telafi yöntemi mi? Sadece dalga geçtiğimi iyice belirtmek için abartılı hareketlerle yapraklardan bir tane kopardı ve ağzına attı. Öf... Öksürmeye başlamadan önce sadece iki saniye geçmişti. Meraklı gözlerle onu izleyen çocuğa baktı, pek de dost canlısı sayılmazdı bakışları. 'Sakarlığının yanı sıra anlaşılan kişisel zevklerin de pek iç açıcı değil. Bir dahaki sefere birinden özür dilemen gerekirse, en azından herkesin sevebileceği bir şeyler getirmeye çalış.' Çocuk afallamış görünüyordu ama bir şey söylemesine fırsat vermeden devam etti. 'Ayrıca Nyks'te hataların telafisi böyle yapılmaz. Çok istersen düello yaparız olur biter.' Bu son söylediği blöftü tabii, ama çocuğun ciddiye alıp almayacağını bilmiyordu. Durup bir cevap vermek yerine arkasına dönüp salona doğru yürümeye başladı.