Kendime bir oda bulup odama yerleştim. Dionysos kulübesinde herkes mutlu görünüyordu. Alkolden gelen bir mutluluk olma ihtimalide vardı ama doğal halleri de mutlu gözüküyordu. Hemen odama girip kapımı kapadım. Kampı gören yatağımın hemen yanında bir cam vardı. Yatağıma uzanıp düşünmeye başladım. Hayatım bir gün içinde değişmişti. Annem artık yoktu. Ben bir tanrının oğluydum. Bir gün içinde şarap sever olmuştum. Yarı at yarı insan bir kamp müdürümüz vardı. Her şey çılgınca görünüyordu. Ama tüm bunların yanında kamp harika bir yerdi. Bana destek olacak bir sürü kardeşim vardı. Gerçi hiç biri ile tanışmamıştım. Odam kitaplar bulunan duvarları koyu mavi olan bir odaydı burayı biraz değiştirmem gerek diye düşündüm. Yakında New York'daki evime gidip eşyalarımı getirebilirdim.
Birde bu silah. Uyandığımda bileğimde idi. Kim tarafından ve ne için verildiğini bilmiyorum. Ne işe yaradığını dahi bilmiyordum. Yataktan fırlayıp elimi yumruk yaptıktan sonra elimi ileri ittim. Bileğimden bir bıçak çıktı. İşe yarar bir silaha benziyordu. Silahı iyice incelediğimde bir tetik olduğunu fark ettim. Kolumu dışarıdaki ağaca doğrulttum ve tetiği çektim. BAM ! Mermi yeri neredeydi acaba ? Yo hayır ! Bu silah büyülüydü. Sonsuz mermili ve ölümcül. Vay canına ! Kim tarafından verildiğini bilmiyorum ama teşekkürler isimsiz yardımcım. Tekrardan yatağıma yattım ve gözlerimi kapadım. Bir süre sonra günün yorgunluğu ile uykuya daldım.