Ateş Taşı 73-3

Elena'yla beraber tırmanma duvarından çıktık ve pegasus ahırlarına doğru yürümeye başladık. Elen yol boyunca hiç konuşmadı. Çünkü bayağı sinirliydi. Pegasus ahırlarına vardığımızda ikimşzde kendi pegasuslarımızın yanına gittik. Zach'i görmeyeli çok uzun zaman olmamıştı. Daha yeni birlikte göreve çıktık sayılırdı. Zach beni görünce sevinçle kişnedi. Onun yanına gittiğimde okşayarak "Naber dostum?" diye sordum. Zack iyiyim anlamında kişnedi. Onun önce karnını doyurmalıydım. Bunun için köşede duran masanın aynına gittim ve avcumu küp şekerle doldurdum. Sonra tekrar Zach'in yanına gittim. Tek tek ellerimle Zach'e yedirirken buraya geliş amacımızı unutmuştum. Elena dik dik bana bakıyordu. Ona ne yapayım anlamında elimle işaret ettim.

Olimpos konseyine gidecektik. Bunun için pegasus ahırlarına doğru yürümeye başaldık. Çok sinirli olduğum için konuşmamaya karar verdim. Calvin de hiç konuşmadı. Pegasus ahırına varınce hemen Troya'nın yanına gittim. Onun yanında kendimiş çok rahat hisediyordum ve beni sakinleştiriyordu. Bunu nasıl başardığını bilmiyordum ama hoşuma gidiyordu. Onu okşayıp birazcık karnını doyurdum. Elimden geldiğince hzılı olmak istiyordum. Çünkü hem taşı çabuk almak hem de Calvin'le Zach'i bekletmek istemiyordum. Hızlıca Troya'yı yolculuk için hazırladım. Her şey tam tamına hazır olduğunda Calvin'e baktım. Calvin daha Zach'e küp şeker yediriyordu. Yani boşu boşuna o kadar acele etmiştim. Calvin ona baktığımı görünce eliyle ne yapayım işareti yaptı. Ofladım ve "Çabuk olur musun?" diye sordum. Sonra Troya'yı okşamaya başladım. Sakinleşmeye ihtiyacım vardı.

Elena ve Troya çoktan hazırlanmıştı ve biz daha hazır değildik. Elena "Çabuk olur musun?" diye sordu. Sonra da pegasusunu okşamaya başaldı. Cevap vermek yerine daha hızlı olmaya başladım. Zach'de hızlı hızlı yiyordu. Avcumdaki küp şekerler bittiğinde Zach'i hazırlamaya başladım. Elen bizi izliyordu. Dayanamayarak "Neden bu kadar acele ediyorsun?" diye sordum. Elen "Fark ettiysen akşam olmak üzere." dedi. Şimdiye kadar bunu hiç fark etmemiştim. Gerçekten güneş batmaya başlamıştı. Akşam karanlığına kalmak istemezdim. Onun için çabuk olmalıydık. Elen bana kızmakta çok haklıydı. Zach'i hazırlamaya tekrar koyuldum.

Calvin'i beklerken bir yandan da Troya'yı okşuyorduk. Bir iki dakika sonra bir ses duydum. Bu saatte herhangi bir melez pegasus ahırına gelmiş olabilirdi ama ses yine de bana acayip gelmişti. Ahırın kapısına doğru yürümeye başladım. Elim kılıcımın kabzasında dikkatle yürüyordum. Calvin "Ne oldu?" diye sordu. Ona elimle susmasını işaret ettim. Calvin de kuşkulanmaya başladı. Kapıya geldiğimde gizlice dışarıya bir göz attım. Kimse görünmüyordu. Bu daha da garipti çünkü o zaman ses nereden geliyordu. Ben mi yanlış duydum diye düşünmeye başladım. Etrafıma bir daha göz gezdirdikten sonra Troya'nın yanına gittim ve Calvin'e "Haydi!" dedim. Calvin'in Zach'i hazırlaması sonunda bitti. Bana saatler geçmiş gibi geliyordu. Calvin'e pis bir bakış attıktan sonra Troya'nın üzerine bindim. Sonra Troya koşmaya başladı. Düzlük alan bitince de havalandı. Calvin'in arkamdan hızla geldiğini biliyordum. Dolayısıyla arkama bile bakma gereksinimi duymuyordum.

Hazırlanırken Elen'in kapıya doğru yaklaştığını gördüm. Ne olduğunu anlamamıştım ama yüzünde garip bir ifade vardı. Ona "Ne oldu?" diye sordum ama Elen sorumu cevaplamak yerine susmamı işaret etti. Onun daha iyi bileceğini düşünerek sustum ve izlemeye başladım. Elen etrafı kolaçan ettikten sonra geri geldi. Troya'nın yanına gitti ve "Haydi!" dedi. Hemen Zach'in son şeylerini hazırladım. Elen çoktan Troya'yı koşturmaya başlamıştı. Bir dakika sonrada havadalardı. Ben de Zach'in üzerine bindim ve koştuktan sonra havalandık. Elen'in arkasındaydım. Biraz hız yaparak onun yanına geldim. Elen sadece önüne bakıyordu. Bana hala kızgındı. Genel olarak herkes bana kızgın olduğu için buna alışıktım. Hiç takmayarak Zach'le birkaç hareket yaptım. Sonra ben de düzgün bir yolculuk yapmaya başladım. Empire State Binası'na yani Olimpos Konseyi'ne hızla gidiyorduk.


Devamı Olimpos Konseyi'nde!