Bugün süper bir gün olacaktı. Çünkü babamla buluşup eğlenecektik. Dolayısyla benim için çok özeldi. Sabahleyin erkenden kaltım ve kahvaltımı ettim. Sonra odama çıktım ve bana en çok yakışan pembe elisemi giydim. Bu elbisenin içinde daha tatlı görünüyordum. Giyindikten sonra aynanın karşısına geçtim ve saçımı iki yandan toplayıp pembe Barbie'li tokalarımla bağladım. Bu da çok yakışmıştı. Aynanın karşısından kendimi zor bela aldıktan sonra çantamı hazırlamaya koyuldum. İlk önce herkesin tembihlediği mutlak koymam greken eşyaları -nektar gibi- koydum. Sonra kendi ihtiyaçlarımı koydum. Çantam hazır olunca odamdan çıktım ve salona gittim. Kardeşlerime veda ettikten sonra kulübemden çıktım. Kampın dışından babam beni alacaktı. Bu yüzden kampın çıkışına doğru yürümeye başlaıdm. Kısa bir süre sonra Thalia ağacının oraya vardım ve babamı beklemeye başladım. On-onbeş dakika sonra babam arabayla geldi. Hemen babama sarıldım ve arabaya bindim. Emniyet kemerimi taktıktan sonra arabayla şehir merkezine doğru gitmeye başladık. Radyoda en sevdiğim şarkı çalıyordu. Şarkıya eşlik etmeye başladım. Babamda gülmeye başladı. Her şey harika gidiyordu. Bir süre sonra New York'a vardık. Babam beni lunaparka götürdü. Bu daha da harika olmuştu. Nerden baksan beş-altı aydır gitmiyordum. Beraber birkaç alete bindikten sonra beklenmedik şey oldu. Lunaparka iki tane drakon geldi. Bunları hiç beklemiyordum ve gerçek drakonlarla hiç savaşmamıştım. Ne yapacağımı bilemeyerek kılıcımı çektim. Babam benim elimden tuttu ve çekerek arabaya götürdü. Drakonlar hemen peşimizden geliyorlardı. Babam gaza bastı ve kampa doğru gitmeye başladık. Drakonlar kampa kadar bizi takip ettiler. Kampın yanına gelmemle birkaç melezin yanımda belirmesi bir oldu ve onlar rahatlıkla drakonları öldürdüler. İçim rahatlamıştı ama bugünüm de mahvolmuştu. Babam bana sarıldıktan sonra gitti. Bütün günüm canavar kovalamacasıyla geçmişti. Ben bunu istemiyordum. Ne güzel bir gün geçirecektim ama canavarlar mahvetmişti. Ağlamak istiyorum.