Nihayet artık kimin çocuğu olduğum belli olmuştu . Boş boş ortalıkta gezinmekten sıkılmıştım . Amphitrite'ın oğluydum artık . Deniz dibi tanrısının oğlu . Kulağa hoş geliyordu . Zaten önceden de bir kuşkum vardı . Zellana ile daha kampa gelir gelmez iyi anlaşmıştık . Hem sanki kardeşim gibi sevmiştim onu . Ama şu an öğreniyorum ki gerçekten kardeşimmiş . Aslında buna pek şaşırmadım . İkimizde annemize benziyorduk . Bunları düşüne düşüne kulübelerin önünden geçiyordum . Poseidon kulübesinin önünden geçerken irkildim . Neden bizi sevmiyordu ? Annem ile arasında ne olmuştu ? Bunların hiç biri hakkında bir fikrim yoktu . Ama emin olduğum tek şey vardı . Ondan gerçekten nefret ediyordum . Yüz yüze görmesem hatta olayları bilmesem bile ondan nefret ediyordum . Bir kaç kulübe daha ilerledim ki Amphitrite Kulübesinin önüne geldim . İçim sıcacık olmuştu . Kapıya yaklaştım . İçeriden bağrışma ve gülüşme sesleri geliyordu . Ne olduğunu anlamak için kulak kabarttım . Dinlemeye devam ettiğim sırada odaların birinden Zellana kafasını uzattı . ''Daha fazla orada dikilmeyeceksin değil mi ? '' diye sordu . Ne diyeceğimi bilemiyordum . Sanki utanıyordum . Zellana bunu anlamış olmalı ki ben bir şey demeden '' Çantanı bir yere bırak ve odaya gel kardeşim.'' dedi . O kadar içten söylemişti ki bunu kimsenin karşı çıkabileceğini sanmıyordum . Çantamı bıraktım ve gülüşmelerin geldiği odaya doğru yürüdüm . Böyle kardeşlere sahip olduğum için çok sevinçliydim . Yavaşça kapıyı araladım . '' Ben geldim kardeşlerim...''