Hades kulübesine uğramayalı aylar geçmişti. Doğrusu okulumda Natalie ile o kadar çok sorun yaşıyordum ki kampa uğramak aklımın ucundan bile geçmiyordu. En sonunda bir gün çenesini daha fazla çekemeyeceğimi anlayıp pegasusuma atladığım gibi kendimi kampta buldum. Kampta tanımadığım o kadar fazla melez vardı ki tanıdıklarımı göremedim bile! Zaten sinirliydim, bana merhaba diyen herkesi küle çevirmeden kendimi kulübeme attım. Atmaz olaydım! Her hafta temizlenmesine rağmen sadece 7 günde nasıl bu kadar kirlenebiliyordu anlayamıyordum. Tavanda dahi çoraplar vardı!
“Kesin Robyn’in bunlar” diye söylendim. Beyefendi evlendi evlenmesine ama bu çoraplara bakılırsa Rose’un en kısa sürede ‘ben ne kadar büyük bir hata yapmışım böyle’ diyerek ona tekmeyi basacağından emindim. Yataklara baktım. Hiçbiri yapılmamıştı. Burada kalmamama rağmen benim yatağım bile bozulmuştu ve üzerinde siyah bir kutu vardı. Gidip kutuyu açtım. Açtığım anda odanın her tarafı (her tarafı dedim, dolayısıyla buna benim üzerimde dahil)küllerle doldu. En altta ise küçük bir not vardı: “Sevgili küçük cadı, geçen gün dolabının en dibinde bir oyuncak ayı buldum ve üzerinde ‘Sevgili abime, seni hiç özlemediğimi biliyorsun ama sana bir hediye yollayasım geldi, merak etme, ayı tamamen güvenli’ yazıyordu ve bende sana inanıp onu sakladım, sonra ne gördüğümü tahmin ettin değil mi? 45 solucan odanın her yerine dağıldı ve onları teker teker yakalamak zorunda kaldım. Şimdi sana da senin bana yolladığın gibi bir hediye yolluyorum. San Francisco’da iyi eğlenceler”
Kutunun henüz San Francisco’ya yollanmamış olması ne büyük şanstı! Zaten Natalie ile aram bozuktu, beni odadan postalamasını istemiyordum.
İlk başta aklıma gelen odayı bu şekilde bırakıp San Francisco’ya dönmekti ama sonra bunu abime ve bizim çekişmemiz yüzünden arada kalan kardeşlerime yapamayacağımı fark ettim. Derin bir nefes alıp banyodan süpürgeyi getirerek temizliğe başladım. Robyn külleri elde etmek için her neyi yakmışsa iğrenç bir kokusu vardı ve bir yandan etrafta görünen külleri süpürürken bir yandan da burnumu tıkayarak iğrenç kokuyu almamaya çalışıyordum. Süpürgeyi önce kendi üzerime tuttum ve süpürge saçlarımı içine çekince bildiğim tüm küfürleri bağırarak savurmakta sakınca görmedim. Dolayısıyla saçlarımı süpürgeden kurtarmak için bir kısmını kesmem gerekti. Robyn’i de saygıyla andıktan sonra yerde, yatakların üzerinde, dolapların içinde dahi ve tabi birde görünmeyen köşelerde olan tüm külleri süpürdüm. Tabi Robyn’in dolabına geldiğimde tüm külü alıp oraya saklamayı uzun uzun düşündüm ama sonra vazgeçtim. Külü alıp çöpe attıktan sonra tüm dolapları boşaltıp içlerinde kıyafetleri yıkayarak yaklaşık bir buçuk saat kadar süren eğlencenin(!) tadını çıkarttım. Sonra etraftaki dağınıklığı düzelttim, herkesin eşyalarını güzelce dürüp (ki böyle bir yeteneğimin olduğunu bilmiyordum) dolaplarına yerleştirdim. Yatakları toparladım, yerde vileda dahi yaptım. Babamın portresine yaklaştığımda ona en kötü bakışlarımdan birini attım.
“Bana Robyn gibi bir kardeş verdiğin için kendinle gurur duyuyor olmalısın seni ihtiyar” diye söylendim. Ama babam cevap vermedi, sadece orada ihtişamlı şekilde oturmaya devam etti. Portrenin tozunu aldıktan sonra içeriye yeni düzenleme yapmakla yapmamak arasında kaldım bir süre. Sonrada içimi çekip dolabımdan yeni bir duvar kağıdı seçtim. Yazın bulduğum tüm duvar kağıtlarını alıp saklamam işime yarayacaktı. Acı çeken insanlarıyla dolu olan ceza tarlaları temalı olanı seçtim ve duvarları kapladım. Sonra iğrençlik olsun diye göz lambalardan koydum. Bu lamları yeni keşfetmiştim. Tamamen gerçek gibi görünen, sadece çok büyük gözlerdi. Onlara dokunduğunuzda açılıyor ve ışık saçıyor, sonra gözün akına tekrar dokunduğunuzda (ki yurt odamızda benim dışımda daha kimse bu seviyeye gelemedi) göz kapanıyor ve ışık sönüyordu. Ayrıca nereye giderseniz sizi takip edermiş gibi gelmesi de cabası. Gerçek şu ki evet, takip ediyorlar.
En son yatak ve yastıkların çarşaflarını değiştirip düzenledim. Yeni çarşaflar alev desenliydi. Odayı biraz daha kasvetli hale getirmek için (Athena’nın hiç hoşlanmayacağından eminim) her tarafa gelişi güzel simsiyah mumlar koydum ve onları yaktım. Mumlardan oluşan sisle oda gerçekten yeraltına benzemişti. Küllerin bıraktığı iğrenç kokuyu yok etmek içinde oda parfümlerinden birini sıktım. Her yer pırıl pırıl, ama korkutucuydu. Yorgundum ama kulübem ve kardeşlerim için bir şeyler yapmış olmaktan dolayı mutluydum. Etrafıma iyice bakınıp şaheserimle gururlandıktan sonra kendimi sıcak bir banyo yaparak ödüllendirdim.