Kampı elbette ki çok seviyordum.Kampa daha yeni alışmıştım.Bir çok harika dost,arkadaş edinmiştim.Şu ana kadar herkes bana yardımcı olmuştu.Bunun için onlara minnettardım.
Kulübemi temizliyordum.O sırada gözüm aile fotoğrafına çarptı.Ardından gözlerimden yaşlar damladı.Burayı ne kadar sevsem de onları da çok seviyordum ve çok özlemiştim.
Bir akşam vaktiydi.Hatta gece yarısı sayılırdı.Etrafa baktım.Kimsecikler gözükmüyordu.Safirim Rourke bile ortalıkta yoktu.Bunun üzerine ben de koşa koşa New York'a doğru yola çıktım.
Kampın sınırlarını kolayca geçebilmek ve kampı koruyan canavarları haklamak için yanıma birkaç ok,yay ve kılıç almıştım.
Tahmin ettiğim sürece karşıma bir ton canavar çıktı.Hepsini de müthiş avcılık yeteneğimle hakladım.Bu arada Artemis'in beni bulamaması için kolyemi de bıraktım.
Koşa koşa etrafa baka baka ilerledim.Bir süre sonra etrafıma taksiler çıktı.Onları da safirler kullanıyordu.
"New York lütfen!"
Safir çabucak New York'a varmıştı.Parasını ödeyip,arabadan indim.Hemen eve koştum.
Annem kapıyı:
"Hangi lanet kişi bu saatte kapımı çalıyor?" diye açtı.Beni görünce sarıldı.
"Kızım!" "Anne!"
Birbirimize sarıldık.Biraz sıcak çikolata içirdi ve beni yatağımda yatırdı.Üvey ablamla da bir süre sohbet ettikten sonra kapı çalındı.Ardından Rourke'un sesi duyuldu:
"Sat gel!"
Annemle eskisi gibi tekrar ağlaşarak Rourke'un kullandığı arabayla kampa geri döndük.Ve onun uyarılarıyla..
RP BİTMİŞTİR!