Canavarlarla Dolu Bir Gezintiye Çıkıyoruz./3

Clay, ağabeyim Leo ve ben New York'a doğru yola çıkmıştık. Pegasuslarımızın üstünde bağırıyor ve birbirimize sesleniyorduk. Gayet zevkli bir yolculuk yaşanıyordu. Ağabeyiniz ve çok yakın bir arkadaşınızla New York'a gitmek... Ölmeden yapılması gereken şeyler listesinde ilk sıralarda gelmese de gerçekten çok zevkliydi. New York'a indiğimizde hemen etrafa bakınmaya başladık. Clay'ın "Haydi, bütün mağazaları gezip biraz alışveriş yapalım." demesinden korkuyordum ama neyse ki bunu demedi. Zaten çok kalmayı düşünmüyorduk, sadece biraz takılıp gidecektik. Ağabeyim Leo ile ben motor ve arabalara göz atarak galeri galeri gezerken Clay da kendi başına kıyafetlere falan bakıyordu. Kısacası bir Zeus çocuğunun en az ilgileneceği şeylerdi bunlar. Ağabeyim Leo'ya döndüm. "Hey, biraz maceraya ne dersin Leo? Kafamıza birer maske falan geçirip Clay'ın çantasını çalabiliriz mesela. Sonra da onu korkutup geri falan verebiliriz." Tamam, dahiyane bir plan değildi fakat canım sıkılınca anca bu kadarını düşünebiliyordum. Vereceği cevabı görmek için Leo'ya baktım.

New York'da turluyordum, bu gün bir tür izne çıkmıştım ve teyzemin her hafta bol bol gönderdiği harçlıktan biraz harcamaya karar vermiştim. Ama şu ana dek alabildiğim tek şey demir bir kitap ayracıydı. ''Lanet olsun!'' diye mırıldandım kendi kendime. Hiçbir şey alamadan geri dönersem kardeşlerimin benimle alay edip duracağını adım gibi biliyordum. Rasgele bir dükkana girdim ve içeriye baktım. Ne yazık ki bana uyan hiçbir şey yoktu, bir av malzemeleri dükkanıydı bu. Bana avcılığı hatırlattığı için girmemle çıkmam bir oldu. Yutkunup kalabalık New York sokaklarına baktım. Tam başka bir dükkanda şansımı deneyecekken gözüme tanıdık üç kişi çarptı. İkisi benim öz kardeşimdi, birbirlerinin diplerine girmiş, hararetle bir şeyler fısıldaşıyorlardı. Diğeri de yanlarında, dükkanlara göz gezdiren, Afrodit kızı Claire'ydi. Onların yanına gitmek istemiştim, özellikle Leo'yla Marc'ın neler çevirdiğini öğrenmek için, ama o sırada insan akının arasında sürüklenmeye başladım, gerçekten de insanı ezip geçiyorlardı. Onlara seslenmeye çalıştım ama beni duymadılar, duymalarını da beklemiyordum. Sonunda pes ettim ve kendimi bıraktım, belki de alışverişe hiç çıkmasaydım daha iyi olacaktı.

(Marc'ın isteği doğrultusunda yazılmıştır )

Adya'nın geldiğini gördüğümde keyfim tamamen bozulmuştu. O neden buraya geliyordu ki? Şimdi üç Zeus ve bir Afrodit çocuğu aynı mekandaydık. Bu da oldukça fazla canavara denk geliyordu. Adya'yı her zaman korurdum ama şu anda çok boşuna tehlikeye giriyorduk. "Lanet olsun Adya, buraya gelmemeliydin." "Asıl siz gelmemeliydiniz. Ben buralarda gezecektim, hem siz niye benim işime karışırsınız ki?" Adya'ya sinirli değildim ama şuan oldukça telaşlı olduğum için ona kızıyordum. "Tamam, tamam sorun değil. Haydi, hemen Clay'ı bulup buradan gitmemiz gerekiyor. Leo Clay'ı bul. Leo?" Etrafıma baktığımda Leo ortalıkta yoktu. Clay da etrafta görünmüyordu maalesef. "Lanet olsun Leo, yine neler düşünüyorsun. Haydi Adya, sanırım bir kardeşimizi ve bir de Afrodit çocuğunu bulmamız gerekiyor." Adya'yı da peşime takıp Leo'yu aramak üzere yola koyuldum.