*Görev rp'sidir. Bkz: Melez Görevleri, 2.
Alt dudağını ısırarak kapıdan paldür küldür içeri girdiğinde, dikkatle çevresine bakındı. Ait olduğu kulube burasıydı, değil mi? Etrafı şöyle bir süzdü. Güzel, sade bir yatakhane havası vardı. Derin bir of çekerek bulabildiği ilk minderin üzerine yığıldığında, etrafta birilerinin olmadığından memnun olduğunu açıkça belli ediyordu yüz ifadesi. Sırt çantasını orta kontenjanlardan birinden, pencere yüzü gören, boş olduğunu tahmin ettiği bir yatağa fırlatıp yanına oturdu, şakaklarını ovup olan biteni kavramaya çalıştı.
"Son yirmi dört saat. Yirmi dört saati hatırla." Bir gün içerisinde neler yaşamamıştı ki? Ölü sandığı annesinin Olimpos'lu bir Yunan Mitolojisi Tanrıçası olabileceği kimin aklına gelirdi? Hem de hala yaşadığı apaçık ortada olan bir tanrıça. Bu da yetmezmiş gibi hatırlamak istemediği binbir türlü berbat olay gelmişti başına. Delirmediği için şanslıydı, Lilia. Artık disleksi sorunun neden kaynaklandığını biliyordu. Yine de, telaşlıydı. Melezlerin neler yaptığını, geleneklerinin neler olduğunu, programlarını, nereden bilecekti? Henüz kimseyle de tanışamamıştı zaten. Yeni, ucube melez olmak istemiyordu, buranın insanlarına nasıl alışacaktı? Yunan Mitolojisi'ne ilgiliydi, ama mitolojik bir hayat yaşamyı hiç düşünmemişti daha önce. Çantasını açıp içinden, daha önceleri hazırlıklı olmak için attığı bir iki giyeceği çıkarıp yerleşmeyi düşündüğü ranzanın üzerine bırakıverdi. Gözleri camlardan dışarıyı tararken, aklına kendisine söylenenler geldi. Kulubenin bir başkanı vardı, değil mi? Onu bulması gerekiyordu, böylece saçma sapan sorularını birilerine yağdırabilirdi. Saçını bağlayıp kapıya doğru yürürken giysilerini, eşyalarını evinden nasıl alabileceğini düşünmeye çalışıyordu. Bu akıl almaz durumda, nasıl düşünebilirdi ki? Alele acele dışarı çıkarken birilerini bulabilmeyi amaçlıyordu. En azından bir yerleri gezmeli ve kampı biraz olsun öğrenmeliydi. Şu turuncu tişörtlerden de istiyordu ayrıca, uyum sağlamak dışında ne yapmak gerekirse yapacaktı.