Olimpos'a çok büyük heyecanla gitmiştim. Babama merak ettiğim her şeyi sormuştum. Neredeyse her şeyi, soramadığım şeyler de vardı. Ama babam bana hemen kulübeme dönmemi ve dolabıma bakmamı söylemişti. Ve de orada bir de hediye bulacağımı. Çoğu melezde olduğu gibi benim de ebeveynimden aldığım bir sihirli eşyam olacaktı. Kulübeme girdiğim gibi yatağıma doğru koştum. Kulübedeki kardeşlerime selam vermeyi bile unutmuşum. Bazıları yanıma gelip iyi olup olmadığımı sordular bense her zamanki gibi iyi olduğumu söyledim. Hemen dolabımı açtım. İçeride koyu kırmızı renkte, hafif parlayan bir kutu duruyordu. Hemen kutuyu açtım açtım. Kutunun içinde ucunda yuvarlak bir kalkan şeklinde bir şey asılı olan bir kolye vardı. Kolyeyi boynuma taktığımda biraz parladığını hissettim. Sanki içime bir güç akımı dolmuştu. Sonra kolyeyi düşündüğümde biraz ağırlaştığımı hissettim. Ardından baktığım elimde bir kalkan vardı. Kalkanın önünde en sevdiğim silah olan kopeşin 2 tanesi çapraz oluşturmuş biçimde işlenmişti. Kalkanın sağlamlığını denemek için bir kardeşimden Cephanelikten aldığı bir kılıçla kalkana vurmasını istedim. Cephanelikten getirdiği kılıcın bir özel gücü olmayacağı tehlikeli olmayacaktı. Kardeşim kılıcı getirdi ve kalkanıma vurmaya başladı. Kılıç 12. darbede kırılmıştı, kalkanımda ise çizik bile yoktu. Sevinçle bütün kardeşlerime sarıldım. Hızla dışarıya çıktım. Ve "Teşekkür ederim, babaaa!!" diye bağırdım.