Beni resmen kaale almıyordu. Gözlerini alaycı bir tavırla kapayıp açıyor ve sürekli umursamaz bir tavırla gülümsüyordu. Üzerim başım, sırımsıklam olmuştu. Suyu severdim, ama eğer o anda ıslanmak isteseydim birine ihtiyacım olmadan kendimi de ıslatabilirdim. Burnumdan solumama yol açan ilk kişiydi karşımdaki. "Ne mi yapıyorum? Altı üstü su şişesi elimden kaydı ve senin alışveriş arabana döküldü. Olan bu. Ne kadar da sakarım. Sonra ben de olayları daha iyi görebilesin diye uykunu açmak için kalan suyu yüzüne sıçrattım. İşte olan bu." Doğrusu çok düşünceli (!) bir insandı karşımdaki. Uyku lafı geçince de anlamıştım Hypnos kızı olduğunu. Yüzüne hiç yakışmayacak bir kalbi olduğunu sezmiştim onun benimle pişkin pişkin konuşurken hala sırıtabilmesinden. İnsanları üzmek hoşuna gidiyor olmalıydı ama bunn karşılığını da görecekti o. Elimi cebime attım bir peçete bulmak umuduyla, ama cebimi ellediğimde Fishion'u hissettim, karşımdakinin beni nasıl rezil ettiğine baktım bir kez daha. Kampta daha yeniydim, hayır düşündüğüm şeyi söylememeliydim. Kıza baktım, o güçlü gibi duruyordu, bir de kollarıma baktım. Cılızdılar, nasıl tutabilirlerdi o kılıcı? Son bir kez kıza baktım, hala gülümsemesi beni çileden çıkartınca yutkundum ve sesimi yükselttim. "Benim uykum yoktu güzelim, gözleri kapalı olup etrafını görmeyerek benim gibi bir meleze çattığın için pişman olman gerek. Seni arenada düelloya davet ediyorum." dedim gülümseyerek. Gün gelir devran döner değil mi?