(rpout: Hec=6=kırmızı)
Ekip Zeus Yumruğu'nun önünde bir araya geldikten sonra, Mia'nın sorusu üzerine iki kayalığın arasındaki karanlık çukuru gösterdim. Buraya ilk girişim geldi aklıma. İçeride karşılaştığım canavarlar, annesi Toprak Tanrıçası olan kardeşimi yenişim, Laistrygonia devleri ile mücadelemiz... Tüm bunları tekrar yaşamaya hazır mıydım, bilmiyordum. Öğrenmemin zamanı gelmişti.
Hiç tarzım değildir ama, grubun en kıdemlisi olarak mecburen içeri ilk giren oldum. Beni benimle aynı duyguları paylaşan arkadaşım Hector takip etti. Ona bir bakış attım, demek istediğim şuydu: 'lanet olsun neden bu görevler hep bizi buluyor!!!'. Onun karşılığı da duygularıma tercüman oldu: "Çünkü lanet olasıca Üç Büyükler'in çocuklarıyız!"
Bizim ardımızdan zifiri karanlık labirente sırasıyla Mia, Aleda, Anna ve Kev girdi. Apollon çocuğu girince hepimiz rahat bir nefes aldık çünkü ellerinin arasında minyatür bir güneş oluşmasını sağlayarak etrafı aydınlattı.
Hector, kılıcını çekip grubun önüne geçti. Mia da onun hemen arkasında, tetikte ilerliyordu. Kev, onlara ışık sağlamak için hemen yanlarındaydı. Biz -Aleda, Anna ve ben- yan yana dizilmiş korkak adımlar atarak grubu takip ediyorduk.
"Hey" dedim gülmek için dudaklarımı zorlayarak, "Burayı hiç özlememişim!"
(rpout: Labirentteki başlığı Kev açsın, onu da Mia'nın yazdığı sırayla diğerleri takip etsin. Karşılaşacaklarımızı önceden kararlaştıralım, canavar arşivindeki postlardan yararlanabiliriz.)