Cephanelikten silah seçiyoruz.

Tanrıça Nyks'in verdiği görev için cephaneden biraz silah almam -tamam, yürütmem- gerekiyordu. sonuçta bu göreve sadece bıçaklarım ve hipnoz yeteneğimle gidemezdim. Kılıç ve kalkan da almalıydım. Şöyle başka şekillerde görünen kalkanlardan olsa süper olurdu. Gerçi zaten ölümlüler kalkanı tabak falan snaırdı ama etrafta canavar varsa kalkan taşıdığımızı görebilirdi ve başımız da belaya girerdi.

Gizlenebilir ya da biçim değiştiren bir kalkan olması umuduyla cephaneliğe girdim. O sırada olduğum yerde çakılıp kaldım. Çünkü Nikki buradaydı ve silahlara bakıyordu.

Nikki beni görünce gülümsedi. "Selam Georgina. Hayırdır, hiç buralara gelmezdin sen?"

Cephanelikten şöyle güzel ve dengeli bir kılıç bakarken Georgina, Cephanelik'te bitivermişti. Neden burada olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu ama sıradan bir neden olmadığına emindim. Georgina buralara hiç gelmezdi çünkü.

Üstüne üstlük Georgina da soruma cevap vermiyordu. Dondurulmuştu sanki. Onu hiç böyle görmemiştim.

"Hu, hu? Georgina, evde kimse var mı?" dedim alaycı bir sesle parmağımı havada şaklatarak. Georgina kendine gelip silkindi ve "Ha? Yok birşey. Şey, seninle konuşmam lazım."

Georgina'ya sorarcasına baktım. Georgina "Çok önemli." diye devam etti.

"Pekala." dedim. "Bu çok önemli şeyi anlat bakalım."

Long Island'de Nyks ile karşılaşmamı ve bana verdiği görevi anlattım. Nikki her anlattığımla biraz daha heyecanlanıyordu. Ben de heyecanlanırdım tabii - eğer bu ilk görevim olmasaydı.

"...Ve ben de seni çağıracağımı söyledim. Gerçekten de benimle gelmeni istiyorum ama." diye bitirdim anlatımımı.

Nikki "Sen çağırırsın da ben gelmez miyim? Üstelik böyle fırsat kaçmaz. Ama ben de merak ediyorum kolyeyi Lotus Kumarhanesi'ne neden sakladıklarını." Nikki düşünceli gibiydi.

"Bir saniye, madem biz bu göreve gideceğiz, Lotus Kumarhanesindeki büyüden etkilenmememiz lazım. Böyle bir sorun var." diye Nikki'nin düşüncelerini yarıda kestim.

"O kolay. Sürekli üzücü şeyler düşündün mü ve görevlilerin oyun tekliflerini kabul etmediğin zaman bir sorun olmaz diye düşünüyorum. Ayrıca çok uçuk bir fikir olsa da bence seni de etkileyemezler."

Hemen araya girdim. "Nasıl beni etkileyemiyorlarmış ya?" Bir yandan da işe yarar silahlar arıyordum etrafta.

Nikki de etrafa bakınırken cevap verdi. "Hani bunlar kumarhaneye gelen kişileri oyunlara bağlıyorlar ya, bir oynadın mı bırakamıyorsun. Bir nevi hipnotize ediyorlar. İşte oradaki büyü ile senin özel yeteneğin yakın olduğu için senin etkilenmeyeceğini düşünüyorum. Bildiğin üzere özel yetenekler kendilerine yakın yeteneği olan kişiyi etkilemezler."

Haa. Tam anlayamasam da biraz anlamıştım hani. Ama yne de tedbiri elden bırakmamak lazımdı. "Tamam.Bu sorunu hallettik diyelim. Şimdi bir kalkanla kılıç bakalım." Nikki de başını sallayarak onayladı. Bir süre etrafta silah bakınırken aklına birşey gelmiş gibi bana baktı.

"Bir saniye. Kalkanları nasıl yanımızda götüreceğiz. Koskoca Las Vegas yani." Bu sorunu da ben düşünmüştüm. Kocaman bir gülümsemeyle Nikki'ye bakarak cevap verdim.

"Çok basit. Hephaistos kulübesindeki çocuklardan birinden kalkanların şeklini saate falan dönüştürmelerini 'rica edeceğiz.' Hep bu işlerle ilgilenirler ya."

Bu kızdan korkulurdu var ya. Anlamıştım şimdi planı. Hephaistos kulübesine gidip seçtiğimiz silahları başka şekillere dönüştürmelerini isteyecektik. Hem kabul etmeme gibi bir şansları da yoktu Georgina olduğu sürece.

"Tamam." dedim. "Ama kimden iste biliyor musun?" Georgina bana bilmiyorum, sen söyle der gibi baktı. Bunun üzerine devam ettim. "Hephaistos kulübesi lideri Eduard Longrange'den. Onunla çok iyi anlaşırız. Sen seçtiğimiz silahları götürürsün ve biraz laklak yaptıktan sonra bu silahların şeklini değiştirmesini rica edersin. Ama sonra benim rica ettiğimi ama meşgul olduğumu o yüzden de seni gönderdiğimi söylersin. Ama görevimizi anlatma. Ya da o kısmı senin yeteneğine bırakıyorum. Zaten büyük ihtimalle kabul eder." dedim bir yandan elime kenardan bir kılıç alırken bir yandan da gülümseyerek. Elime aldığım kılıcı elime uyuyor mu diye bir iki salladım. Evet, bana uymuştu. Kılıç çok estetikti tek kelimeyle. "Tamam, ben kılıcımı seçtim." dedim ona. "Sen seçtin mi?"

"Bakıyorum işte. Bak, şu güzel görünüyor." dedi Georgina eline aldığı kılıcı şöyle bir iki sallayark benim gibi. "Oh be! Sonunda." dedi kılıç eline uyunca.

"O zaman şimdi kalkan bakalım." dedim. "Şöyle hafif ve korunaklı bir şey olmalı." Bir süre etrafa dağılıp kalkan aradık. Sonra ben tam aklımdaki tarife göre bir kalkan bulunca "Tamam, ben buldum." dedim. Georgina arkamdan "Ben de." deyip elindeki kalkanı gösterdi.

"İyi öyleyse. Şimdi sen bunları alıp dosdoğru Hephaistos kulübesine gidiyorsun ben de seni bizim kulübede bekleyeceğim. Yalnız bizim kulübeye gelirken tuzaklara dikkat et." dedim. Georgina bunun üzerine seçtiğimiz silahları alıp Cephanelikten çıktı.

RP Bitmiştir!