Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Eskilere Dönüş...

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Eskilere Dönüş... Empty
MesajKonu: Eskilere Dönüş...   Eskilere Dönüş... Icon_minitimePerş. Nis. 14, 2011 8:05 am

Son günlerde kendimi fazla mı yıpratıyordum? Büyük ihtimalle öyle olacaktı. Fakat ben hala burada şarkı söylüyordu. Şu gıcık Robyn’de olmasa çok mutlu olacaktım. Rose’la evlenmesi gerçekten mükemmel olabilirdi ancak dayanamıyordum işte. En yakın dostumun evlenme düşüncesi içinde boğuluyordum. Çapkın bir kızdım hem de oldukça çapkın… Fakat Rose… Ah tanrım! Birkaç aya kalmaz bana gelip ‘Hey Sere! Teyze oluyorsun!’ derse şaşırmazdım. Elimdeki mikrofonu fazla sıkmaktan elim acımıştı. Ah lanet olsun! Bu saçma konuları düşünürken bir yandan da partilerde söyleyeceğim şarkıların repertuarlarını yapıyordum. Durmadan hareketli şarkı… Belki biraz romantik söyleyebilirdim. Ne olabilirdi ki? Aklıma gelen ilk şarkının sözlerini mikrofona doğru fısıldadım; ‘Goodbye my lover’… James Blunt’ın şarkılarından biriydi. Adamın hangi duygularla bu şarkıyı yazdığını bilmiyordum ama kalbimi hoplatacak derecedeydi. İçki servisi yapan esmer çocuk şuan beni her ne kadar kesse de şarkıya kaptırmıştım kendimi…

Goodbye my lover.
Goodbye my friend.
You have been the one.
You have been the one for me

And I still hold your hand in mine.
In mine when I'm asleep.
And I will wear my soul in time,
When I'm kneeling at your feet.


Şarkısının sonlarına yaklaşmış olduğumu fark etmemiştim. Boğazımın yavaş yavaş kurumaya başlamış olması da bir gerçekti. Yavaşça sahneden indim. Bilgisayarda bulduğum ilk şarkıyı açarak bara doğru yürüdüm. Bütün sandalyeler boş olduğu için istediğim yere oturdum ve barmene bir içki sipariş ettim. Annemin beni göreceğini pek sanmıyorum. Sarhoşta olmazdım hem. Büyük bir toka ile topladığım siyah saçlarımı salarken gözlüğümü takıyordum. Buranın sıcak olacağını düşünmüştüm fakat serindi. Giydiğim askılı önü açık kırmızı bluzu saymıyordum bile. Hele de altına kısa kot şort giymişseniz bardaki erkeklerin hedefi oluyorsunuz. Siz terlemiyorsunuz ancak onlar terliyordu. Her neyse… Şimdi tek yapmam gereken şu notaları diğer kağıda geçirmemdi. Evet, bu bir görevdi. Şarkı söylediğim grup için maalesef ki bunu yapmalıydım. Bir yandan canım istemiyordu. İçkimi beklerken biraz önce beni kesen çocuğun yanıma oturmuş olduğunu gördüm. Yüzünde hoş fakat sinsi bir gülümseme vardı. Tanrım! Robyn böyle çocukları nereden buluyordu? Yani kendilerini çok yakışıklı mı görüyorlardı? Tamam, yakışıklıydı ancak erkeklerden nefret ettiğimde bir gerçekti. Tris’ten sonra bir daha kimseye bakamayacağımı düşünüyordum. Kampta bile ismim ‘Sevgili Değiştiren Sere’ye çıkmıştı. Üzüntüyle iç geçirdim. Çocukla merakla neyimin olduğunu sordu. Konuştukça konuşuyordu işte. Neyse ki müşteri gelince gitmek zorunda kaldı. Biraz kafa dinlemek istiyordum. Birazcık… Belki tanıdık, eski bir dost görebilirdim. Beni rahatlatabilir miydi? Eskileri hatırlamak… Daha çocukça eğlendiğimiz günleri konuşarak kahkahalara boğulmak… Beni kim kurtarabilirdi ki bu hayattan? Kim çekip çıkartabilirdi bu kötü günlerden? Bugün kalabalık olacak gibiydi. Notalara tekrar gömülürken şarkı mırıldanıyordum. Yanıma oturan genci bile fark etmemiştim.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joseph M. Masen
Persephone'nin Çocuğu
Persephone'nin Çocuğu
Joseph M. Masen


Mesaj Sayısı : 215
Kayıt tarihi : 16/12/10

Eskilere Dönüş... Empty
MesajKonu: Geri: Eskilere Dönüş...   Eskilere Dönüş... Icon_minitimeCuma Nis. 15, 2011 5:41 am

Aşk nedir bilir misiniz? Birisine ilgi duymaktan daha farklıdır. Çok daha farklı. Aşk, seni başka boyutlara taşır; asla ulaşamayacağın yerlere. Mutluluğun zirvesine çıkarsınız o an; Kimse bozamaz bu mutluluğu. Kalbiniz hızlıca çarpar; Gözlerine baktıkça. Aşkın sessizliğini hiç kimse bozamaz; sadece gözler konuşur. Onlar verebilecek tek yanıttır. Aşk, hissedebileceğiniz en mükemmel duygudur size göre. Aşk, bunların dışında sizi üzebilir belki de. Bazen tek aşkınızı ararsınız; bulduğunuzu sanırsınız. Ama sonuç hep aynıdır. Xavier, bu duyguyu tek bir kızda yaşamıştı. Gözlerine baktığı ilk an; mutluluğun zirvesine çıkmıştı. Teni, tenine temas ettiği o ilk an; o aşkın ölümsüz olacağına işaretti belki de. Bunları hissediyordu şimdi de. Kızın baktıkça gri gözlerine. Doğruluyordu bunları, durmak bilmeyen kalbi de. Kalbi aitti Serena'ya sadece. Farklı dünyalara aitti o; masmavi denizlerde uzanmıştı o. Kalbinin yerinden çıkacakmış gibi çarpıyor, bir türlü bu hissin gerçek olamayacağına inanamayan Xavier'dı o. Meleğini bulmuştu en sonunda. Kim bilirdi ki bulacaktı bir barda? Gözlerini ayıramıyordu ki o gri fırtınalardan.

Xavier, kendine gel. Kendisine defalarca hatırlattığı cümleydi bu. Belki de o zaman herkesin içinde, kızın yüzüne tuhaf bir şekilde baktığını anlayabilirdi. Yüzünün utançtan kızardığını hissediyordu; aşkı unutmaya çalışırken, tekrar bağlanmak... Bir daha bulamayacağını sanırken, yanında olduğunu farketmek... Hepsi şaşırtıyordu onu. Evet, kendine gelmesi gerekirdi. Serena'nın gözlerinden ayırdı son anda yüzünü. "Serena..." Ne diyeceğini bilemiyordu. Gerçekten! Nasıl devam etmesi hakkında en ufak fikri bile yoktu. Aşkın sayısız mahkumlarından biri olmuştu nasıl olsa. Ama ona en fazla veren acı, bunu daha yeni farketmesiydi. Yutkunarak devam etti konuşmasına. "Gerçekten harikasın. Yani harikaydın... Sahnede." Ah, sürekli aynı hataya düşmekten nefret ediyordu. Neden duygularını ifade etmekte bu kadar zorlanıyordu? Daha yeni ayrılmışlardı. Bunu yapamazdı ki... Her ne kadar istese de... Fakat tek çaresiydi belki de. Neden bu kadar güzel olmak zorundaydı? Gülümsedi her ne kadar elinde olmasa da... Aynı Serena'ya olan aşkı gibi... Düzeltmesi gerekirse, bitmeyen aşkı. Belki o yanılıyordu. Hiçbir bitmemişti bu aşkı. O'nu unutmak için resimlerini atmak, bir çözüm değildi tabii ki. Evet, neden buradaydı? Ve neden Serena'nın yanındaydı? Belki de tek yanıtı kalbinde saklıydı... Böyle düşünmekten nefret ediyordu. Tekrar yürüyebileceğini sanmıştı ki? Neden hala Aşk'ın esiri olmak onun canını acıtmıyordu? Neden içini sarabilen bir umut vardı hala? Neden yanıp tutuşuyordu bu aşkla? İşte yanıt bulamadığı tek sorulardı belki de bunlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.percyjacksonrpg.forume.biz/
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Eskilere Dönüş... Empty
MesajKonu: Geri: Eskilere Dönüş...   Eskilere Dönüş... Icon_minitimePaz Nis. 17, 2011 7:21 am

Yanımda oturup ismimi söylemesi beni yeterince şok etmişti zaten. Gözlerimi öylece üzerine sabitledim. Ne arıyordu bu saatte? Neden gelmişti ki? Biraz önce beni izlemiş miydi? Kampta uzun süredir yoktu, şimdi gelme nedeni neydi acaba? Fazla soru işaretleri oluşmuştu kafamda… Lanet olsun! Tamda sırasıydı sanki. Bakışlarımı kaydırmadan gözlerimi kıstım. Fakat pekte umurunda değil gibiydi. ‘‘Gerçekten harikasın. Yani harikaydın... Sahnede.’’ Resmen pot kırıyordu. İstemeden de olsa kıkırdadım ve notalarıma baktım. Bu kadar değişmiş olabileceğimi düşünmüyordu tabi. Onunla çıkarken böyle değildim. Durmadan savaş zırhlarımla dolaşırdım ve hep bakımsız olurdum. Fakat şimdi öyle miydim? Artık istediğim kadar şort giyebiliyordum. Onu da geçtim çok güzel görünüyordum. Neredeyse kampın en güzellerinden biriydim. Daha geçen yeni gelen melezlerden biri ‘Sen Afrodit kızı mısın yoksa?’ diye sormuştu. Tabi her şeyi açıklayınca kısa bir şok yaşamıştı. Gülümsedim tekrardan. Kafamı Xavier’a çevirdiğim de hala bana bakıyor olduğunu gördüm. Oda zayıflamış gibiydi ancak formdaydı. Daha çok kasları vardı ve gözleri… daha çok maviydi sanki. O huzur verici maviliği hatırladıkça canım sıkılıyordu. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Gözlerimi çıkardım ve kalem ile birlikte masanın üstüne koydum. Taburemi yavaşça Xavier’a doğru çevirerek tekrar gülümsedim. Artık arkadaş mıydık? Zordu ama deneyebilirdim. Her zaman ki ses tonumla konuşmaya çalıştım. ‘‘Seni burada gördüğüme şaşırdım Xavier. Uzun süredir görünmüyordun. Ayrıca iltifatın için teşekkür ederim. Grubum şuan burada olmadığı için notaları ben tamamlıyorum.’’ İstemsizce dudak büktüm. Xavier ise etkilenmişçesine bana bakıyordu. Biliyordum ancak istemeden etkiliyordum. Benim suçum muydu yani?

Garson içkilerimizi yenileyince bardağımı sımsıkı kavradım. Bir yudum içtikten sonra rahatladım. O buradayken rahatlamam imkânsızdı ama dayanacaktım. Mantığımı kullanmalıydım. Bardağı yavaşça masaya bıraktım ve konuşmaya devam ettim.
‘‘Eee hayat nasıl gidiyor, seni burada gördüğüm için şaşırdım. Uzun süredir yoktun ortalıkta…’’ Merakımı gizleyemezdim. Zaten çoğu melezde bunu merak ediyordu. Xavier’ın cevabını beklerken bir şey de dikkatimi çekmişti. Esmer garson, Xavier’a öldürecek gibi bakıyordu. Acaba annemin görevlendirdiği biri mi diye düşünmeden de edemiyordum yani.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joseph M. Masen
Persephone'nin Çocuğu
Persephone'nin Çocuğu
Joseph M. Masen


Mesaj Sayısı : 215
Kayıt tarihi : 16/12/10

Eskilere Dönüş... Empty
MesajKonu: Geri: Eskilere Dönüş...   Eskilere Dönüş... Icon_minitimeCuma Mayıs 20, 2011 6:52 pm

"Aslında sadece senin gözüne görünmüyordum" demek bu kadar zor muydu Xavier için? Serena'ya asla geri dönülemez bir şekilde aşık olduğu için mi? Sürekli onun adını sayıkladığı için mi? O bile ne kadar dayanacağını bilmiyordu. Bir Athena kızının güzelliğine vurulup gitmişti işte... Ona doğru dönen çehresi, neden Xavier'a karşı bir duygusunu bile açıklamıyordu ki? Ona sabitlenen gri gözlerin içinde kaybolmuştu adeta. Serena... Adını haykırmak istiyordu göklere! Buna ne kadar dayanabilirdi ki? Serena'nın bu güzelliği altında daha ne kadar ezilebilirdi ki? Bu böyle devam edemezdi... Serena hiç mi anlayamamıştı içindeki aşkın asla bitmediğini? Hiç mi anlayamamıştı, ona aşkı yüzünden nelere katlanmıştı? Peki ya buraya niçin gelmişti? Pot kırmak için mi? Serena'sız hayat, Xavier için işkence gibi olmalıydı. Eskiden bir ilişki yaşamış olmaları tereddüde düşüyordu Xavier'ı; Serena ondan ayrılmıştı. Reddedilmekten ve sonra bunun acısından kahrolmaktan korkuyordu. Doğrusunu isterseniz, Eduard'a benzemek hiç ama hiç istemezdi. Karşısındaki kırmızılara bürünmüş meleğe baktı. Simsiyah saçları bütün güzelliği ve doğallığıyla beline doğru dökülüyordu. Saçlarının geri atılmış olmasının yüzünden kusursuz çehresi tam olarak çıkıyordu karşısına. Yaptığı makyajı bir yana koysa bile kimse bu güzelliği asla ve asla yetişemeyeceğini çok iyi biliyordu. Gri, adeta esen fırtınalara benzeyen gözü ona doğru sabitlenmişti. Bu lanet işkenceyi yine çekiyordu... Tüm bedenini saran, pişmanlık duygusundan asla kurtulamayacağını çok iyi biliyordu; Serena2ya duyduğu bu inanılamaz aşkı daha ne kadar saklayabilirdi? Bütün gece fotoğraflarına bakarak, adını sayıklarsa bu daha ne kadar devam edebilirdi ki? Serena bir melekti adeta; kusursuz bedeni, simsiyah saçlarıyla... Tüm güzelliğiyle bir melekti; Xavier ise o meleğe, aşık olmuş ama onu asla bulamayacağını bilen sıradan bir insan; Bu doğaüstü güzelliğe kim erişebilirdi ki dünyada? Biçare Serena'ya bakarken, daha ne kadar göz yaşı dökebilirdi ki daha? Bu meleğin güzelliğinden ne kadar acı çekibilirdi ki daha? Gözlerini kapadı. Serena isimli meleğe bakmak ona acı veriyordu; Hayır, Serena'ya olan aşkından ölmek istemiyordu... Sadece gerçek hislerini öğrenmek istiyordu bu meleğin... Bunu öğrenmek için her şeyi yapardı. Derin bir nefes aldı gözlerini aralayarak. Elini Serena'nınkilere götürdü aniden; İtiraf etmek istiyordu her şeyi. Ona aşkından kahrolduğunu ve onun için kendini bile öldüreceğini söylemek istiyordu. Her şeyin eskisi gibi gitmesini istiyordu tabii; Serena’yla yaşayacağı bir dünya, onun için adeta cennet olurdu; Ölecekse bile, o meleğin kollarında ölürdü; Ona aşkını itiraf etmeden değil. Gri gözlere dikti bakışlarını. “ Serena dinle. Sana olan sonu gelmez aşkımı daha ne kadar saklayabileceğimi bilmiyorum. Serena… Ben… Sana asla geri dönülemez bir şekilde aşık oldum. Bu güzelliğin karşısında daha ne kadar dayanabileceğim konusunda ise hiçbir fikrim yok; Sen benim her şeyimsin, Serena….” Gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu. Bu aşkı yüzünden nelere katlanıyordu şimdi? Zihninin içinde yaşanan olaylar çok daha farklı olmasına rağmen, gözyaşlarını bastırabilmişti. Bu kıza sandığından çok daha fazla kapılıp gitmişti belki de…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.percyjacksonrpg.forume.biz/
 
Eskilere Dönüş...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Eve Dönüş
» Eve dönüş
» Eve Dönüş
» Dönüş?!
» Geri Dönüş ...

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: Las Vegas :: Club Harris-
Buraya geçin: