Apollon Tanrı/Derslik Müdürü
Mesaj Sayısı : 130 Kayıt tarihi : 03/04/11
| Konu: Buz gibi soğuk bakışlar... Çarş. Nis. 13, 2011 11:17 am | |
| Yavaş adımlarla ilerliyordu. Her adımında bedeni sanki biraz daha ağırlaşıyor ve oraya gitmesi biraz daha zorlaşıyordu. Ama kararlıydı yüzleşecekti onunla. Neden korkmalıydı ki ? Yüzlerce yıl boyunca bir adada tıkılı kalmasına sebep olan adamdan neden korkacaktı ki ? Dahası bu adam da onun gibi hapis hayatı yaşıyordu. Yüzleşecekti onunla. Nedenini bilmiyordu. Belki onu 'gıcık' ettiği zaman alacağı haz... Ancak kesin bir şey vardı ki... O adam babasıydı. Yani Titan Atlas'tı...
Othyrs dağı. Yani şimdiki adıyla St. Helens. Titanların evi. Buraya böylece girmek her yiğidin harcı değildi. Attığım adımlardaki korku azalmaya başlamıştı. Kendimi büyük buluşmaya hazırlıyordum yavaş yavaş. İçimde bir kıpırtı, kalbimde bir soğukluk ve suratımda alaycı bir ifade. Her şey hazırdı. Ortam yavaş yavaş değişiyordu. Bu değişim bana da yansıyordu. Düşüncelerim benimle oyun oynarcasına değişiyordu. Hislerimde... Bazen korkuyordum. Bazen kararlı bir şekilde ilerliyordum. Bazense..üzülüyordum. Karşısına dikildiğim zaman ne diyecektim. Bir şey demek için gelmiştim değil mi ? Onu özleyip de gelmemiş olduğum aşikardı. Tırmanışım artık son bulmuştu. Bir kaç dakikalık mesafem kalmıştı ona. Babama..Atlas'a aynı zamanda nefret ettiğim tek 'varlığa'. Çok geçmeden onu gördüm. Sanki boşluğun altında eziliyordu. Bedeninin acıyla kavrulduğunu anlamak zor değildi. Ve gözleri...alev saçıyordu, sanki o alevler beni yutuyordu...
Adamın yüzünde sadece tek bir ifade vardı. Ne korku ne üzüntü nede başka bir şey. Şaşırmıştı. Alev saçan gözlerini güzel kadının üzerinde gezdiriyordu. Kadın korkuyordu. Fakat içinde bir kararlılık vardı. Kim bilir belkide bu yüzden burada duruyordu hala. Kadın adamın karşısına dikildi. Mavi gözleriyle adamın gözlerinden fışkıran alevi söndürüyor gibiydi. Adamın yüzü değişti. Önce acı çekercesine haykırdı. Bu kadını korkutmuştu. Sonra yüzünde tuhaf bir gülümseme kondu. Nefret mi ? Hayır. Bilmiyordu. Kadın karşısındaki adamın ne hissettiğini anlayamıyordu. Düşünmüştü ki adam ona ezici biçimde bir kaç soru soracak oda ona laf sokacaktı. Fakat işler planladığı gibi gitmemişti.
'' Bu Kalipso değil mi ? '' dedi adam sinir bozucu bir şekilde. Kadın önce güldü. Sonra ne diyeceğini bilemedi. Adam sanki bir şey yapmıştı ona. Ancak kadın çok geçmeden toparlandı. '' Demek öz kızını tanıyabildin.'' dedi. Sesi buz gibi soğuktu. Gözlerini adama dikmiş. Sanki az önce ezdiği bir böceğe bakıyormuşçasına süzmeye başladı. Pis pis sırıttı adam. Şimdi onun sırasıydı. Omuzlarını tekrar hareket ettirdi. Sonrada kızın yaptığı gibi bir böcekle konuşuyormuş gibi '' Gerçekten sensin... Söylesene o adadan nasıl kurtuldun. Hani şu kimsenin geri dönemediği..'' dedi kıza. Kızın yüzü soldu bir anda. Başını eğdi. Adamın ayakları altında ezilen toprağa dalıp gitmişti. Adam bir kahkaha attı. Sanki kumarda çok para kazanmış gibiydi. '' İşte bu kadarsın Kalipso... kolayca yıkılıyorsun... ve bu yüzden zayıfsın... ''. Kalipso tekrardan kendine geldi. Kirpiklerinde biriken yaşları sildikten sonra adama döndü. '' Artık çoğu şey değişti. Görüyorum ki zayıf olan sensin. Zira şuraya küçük bir çocuk getirip eline bir bıçak versem seni kolayca yenebilir. Ulu Titan Atlas...'' Son cümlesinde öyle bir tavır takınmıştı ki sinirlenmemek imkansızdı adeta. '' İleri gidiyorsun...Hemde çok ileri gidiyorsun ! '' diye haykırdı adam. Sesi altında kaldığı ağırlık sayesinde dahada yüksek çıkıyordu. Kadın elindeki bileziğe baktı. Sonra elinde büyükçe bir kılıç belirdi. Kılıcın soğukluğu yüzüne vuruyordu güzel kadının. Onu öldürmeyecekti. Sadece çektiği acıyı biraz daha arttıracaktı. Adam şimdi korkmuştu. Ancak belli etmiyordu. Kılıcını adamın tam karnına değdirdi. Kılıç öyle soğuktu ki. Adam anında büyükçe bir çığlık attı. Kadın pis pis sırıttı. Ve sadece şunları söyledi... '' Son gülen iyi güler Atlas... Son gülen iyi güler... | |
|