Uzun zamandır kamptaydım ve babamı görmüyordum. Bu yaptığım bencillik dedim kendime ve New York'a, eskiden yaşadığım şehre gitmeye karar verdim. Shinsou ve Işığın Gölgesi'ni yanıma aldım. Ne olur ne olmaz iksirimi de beraberimde götürmeye karar verdim. İksir gerçekten çok işime yarıyordu çünkü. Doğruca pegasus ahırlarına gittim ve pegasusum Vega'yı gördüm. Her zamanki gibi muhteşemdi. Kırmızı yelesi ve gözleri, siyahlı kırmızılı vücuduyla resmen ortalığı yakıyordu. Vega beni gördüğü gibi havalanıp yanıma geldi. ''Naber oğlum? Biraz uçmakl ister misin? New York'a gideceğiz. Babamı görmeye'' ''Sen nereye ben oraya'' der gibi bir hali vardı. Memnuniyetle kişnedi ve sırtına bindim. Anında havalanıp uçmaya başladı. Uçmak ne kadar güzel bir şeydi. Sonunda New York'u gördüm. Küçüklüğümün şehri. Bir parka iniş yaptık. ''Vişneli draje dediğimde yanıma gel olur mu? Çok uzaklaşma ama kimseye de gözükme tamam mı Vega?'' dediklerimin hepsini anlamış gibi kişnedi ve havalandı. Babamın evi parkın 2 sokak yukarısındaydı. Yürümeye başladım. Bu sokaklarda küçüklüğümü yaşamıştım. Hiç bir şey değişmemiş gibiydi. Sadece insanlar biraz daha kötü bakıyordu - ya da bana öyle geliyordu - Evin önüne geldiğimde babam pencereden umutsuzca dışarıya bakıyordu. Beni gördüğü gibi yüzünü sevinç kapladı ve kapıyı açtı. Hasretle ona sarıldım. ''Senin için çok meraklandım. Şimdi içeri geç, bana herşeyi anlatacaksın.'' Peki baba Ve içeri geçtik. Babam yalnız yaşıyordu. Ev bomboştu. Kanepeye uzandım ve anlatmaya başladım. Hem de herşeyi. Eliesha'yla tanıştığım bölüme gelince babam bana gülümsemeye başladı. ''Vaay, demek oğlum bir kıza aşık oldu'' ''Dalga geçme ya, onu gerçekten çok seviyorum.'' Gülümsedi. ''Tamam canım bi' şey demedik, devam et hadi.'' Ona Medusa'yı, kampı, pegasusumu; kısaca her şeyi anlattım. ''Dışarı çıkalım mı baba?'' '''Tabii Ravelo, ben de sana bunu diyecektim.'' Parkta geziniyorduk. Biraz uzakta bir köpek gördüğümü sandım, biraz daha dikkatli bakınca bunun bir cehennem tazısı olduğunu gördüm. Demek kokumu aldığı gibi başıma üşüşmüştü. ''Baba, çabuk buradan uzaklaş. İleride bir cehennem tazısı var. Onu haklayabilirim.'' Korkuyla geri çekildi. Gözlerimi kapadım. Konsantre olmaya çalıştım. Gözlerimin önüne bir harita geldi. Bu harita Cehennem Tazısına nereden saldıracağımı gösteriyordu. Bu haritayı ben beynimde hayal etmiştim. Gözlerimi açtım ve bilekliklerimden Shinsou'yu çıkardım. Flaş adım iksirimden bir yudum aldım. Cehennem tazısı üstüme doğru adeta uçuyordu. Saldırdım. Aniden yok olmuş ve canavarın arkasında belirmiştim. Bu işi çok seviyorum. Rakibimin görüş alanından çıkıp birden arkasında belirmek. Aynı suikastçı gibi. Evet evet, tam anlamıyla ben bir suikastçıydım. Bunu annem Athena'ya borçluydum. Canavarın arkasına geçtiğim gibi [b]Shinsou'yu boynuna sapladım. Toza dönüşüp yok oldu. Babam arkamdan ''Kimin oğlu!'' diye bağırıyordu. Sevinmiştim. Burda daha fazla kalmam senin hayatını tehlikeye atar. Daha sonra tekrar gelirim. Anlayışla karşıladı ve başını salladı. Vişneli Drajeeee! diye bağırdım. Vega hemen geldi. Üstüne bindim. Yelesini okşayıp, Evimize, melez kampına geri dönüyoruz dedim. Havalanırken babama el salladım. Ve bulutların arasında uçmaya başladım.