Tesadüfe Bak Annem!

Hışımla Empire State Binasına girdim ve görevli bir şey demeden hızlıca söze başladım "Kafanın bulunduğu yerden memnunsan bana 600. katın anahtarını ver."dedim.Görevli bir şey diyecek gibi oldu ama üstüne yürüyünce hızla anahtarı verdi.Asansöre bindiğimde o kadar sinirliydim ki anahtarı değile sokamadım bile soktum ve şarkı çalamaya başlamıştı.Asansöre vurarak "Kader tanrıçaları sizden nefret ediyorum."dedim çünkü böyle bir sinirli anımda en sevdiğim şarkı Zombie çalıyordu.Kapıyı "Dink!"sesiyle açıldı.Karşımda bana arkasını dönmüş olarak annem duruyordu bağırarak "Tesadüfe bak tanrıça Nyks!dedim.Ardından sakin bir şekilde Nyks önünü döndü önünü dönmesiyle kucağına dedemin öldüğünü yazan mektubu attım.Nyks mektubu havada kaptı açtı ve sakince okudu.Ben sinirli olamıyordum diğer kardeşlerim gibi değildim daha duygusaldım ağlayarak "O benim sahip olduğum tek kişiydi sadece ona gidip laneti bozduğumu söyleseydim çok mu olurdu ha?"dedim.Nyks'ın yüz ifadesin hiç değişmemişti o kadar çaresizdim ki dizlerimi yere koydum ve göz yaşlı gözlerimle anneme bakmaya devam ettim.

Anneme öfkeyle bakıyordum "Niye bu kadar duygusuz bir annem vardı ki?"dedim içimden annem zihnimi okumuş gibi "Sen çok duygusalsın."diye mırıldandı.Sonra annemin sorusuna cevap vererek "Laneti bozduğumu söyleceğim zaman evde olay yeri inceleme ekibi olabilir miydi acaba?"dedim.Annem kızmış gibi bana bakıyordu haklıydı onla alay eder gibi söylemiştim.Ardından Nyks'a oğlu yani kardeşim Thantos'un kanadının tüyünü attım.Thanatos ve Hypnos efsanelere göre bazen kanatlı gezerlerdi bu onundu emindim çünkü Hypnos'un tüylerinden birine dokunursan uyursun.Nyks bunu normal karşıladı yani sonuçta Thanatos'un tüyleri düşebilirdi.Nyks olanları anlamışçasına "Sert ve gaddar bir tanrıça olabilirim ama bunu yapacak kadar cani değilim."dedi."Yeter!"diye bağırdı ve beni havaya kaldırdı.Sinirli,hüzünlü ve çaresizce anneme bakıyordum.Sesimi topladım ve anneme "On görebilir miyim bir seferliğine?"dedim.Annem biraz düşündü ve "Bir şartla...

Şimdi Archaios'un kapasitesini ölçme zamanıydı. Bakalım ona vereceğim görevi başarabilecek miydi?

Bir saniye içerisinde elimde siyah taşlı bir yüzük oluşmasını sağladım. Bunu Arc'a göstererek "Ne olduğunu biliyor musun?" dedim.

Arc başını hayır anlamında salladı. Devam ettim. "Bu benim istediğim her şeye dönüşebilen yüzüğüm. Bu yüzüğün benim için anlamı büyük. Sana bir görev vereceğim. Görevin bu yüzüğü alıp Styks nehrine sokmak. Ama öyle dümdüz sokamazsın tabii. Bu yüzüğe veya görvine uygun ritüel sözleri bulman gerekiyor. Ne demek istediğimi anladın sanırım. Yoksa yüzük Styks nehrinde erir. Nasılını sorma. Ama yüzüğü elini suya değdirerek de sokamazsın. Nasıl sokacağını bulmayı sana bırakıyorum. Yüzüğü üç gün sonra Styks nehrine sokulmuş olmak üzere Long Island'e getir. Ben orada olacağım. Olmasam bile benim gönderdiğim biri olacak. Yerinde olsam görevi hemen halletmeye bakardım. Unutma, seni her zaman izliyor olacağım." deyip Arc'ın bir şey söylemesine fırsat vermeden buharlaştım.


NOT: Bundan sonraki adresini anlamışsındır sanırım Arc.