Elyssa Rhea Least Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 82 Kayıt tarihi : 04/07/11
| Konu: Annem. C.tesi Tem. 16, 2011 5:57 am | |
|
Büyük ormanlar, büyük yerler…
Beklemediğim bir hayatta, beklemediğim bir biçimde hayata karşı dolmam bir mucizeydi belki de. Kimsenin tahmin edemeyeceği bir mutluluk ama gizem içindeydim. Neler oluyordu? Ben kimdim? Bu afrodit kızı olmam da nereden çıkmıştı? Böyle düşünmüyordum ben aslında. Çoğu melezin bu şekilde düşündüğü gibi düşünmüyordum. Babam benim bir konu için rahatlamam ve ona alışabilmem için küçüklükten beridir alıştırmıştı beni. Önemli bir konu görüşüleceği zaman büyük ama sıcak odasına beni çağırır, açık renk saçlarımı okşar, başımı omzuna yaslayıp konuşmaya yeltelenirdi. Yağmurlu bir gecede, ben daha yedi yaşındayken, okula başlar başlamaz aynı şeyi yapmıştı babam bana. Okuldan dönmüştüm, sonbahar gününde böyle bir itirafa bağlı kalmak aslında benim için fazlasıyla zordu. Annemi ölü bilirdim çünkü ben. Minik elleimden tutup, başımı omzuna yaslamştı. Rahatlatıcı sesiyle, konuşmaya çalıştı. “Minik prensesim. Şimdi beni dikkatle dinlemeni istiyorum.” Babam bana her zaman minik prensesim diye hitap ederdi. Onun gözünde ilk dereceli prenses, her zaman annemdi. Ama öldüğünü biliyordum. Bir kere bile olsa yüzünü görememiştim. Mavi gözlerimi babama diktikten sonra kabul edercesine başımı sallamıştım ve dikkatlice onu izlemiştim. “Bak kızım. Dediklerim senin kafanı karıştırabilir, belki bunu sakladığım için bana kızabilirsin de. Ama söylemek ve bilmen senin en doğal hakkın. Bak minik prensesim. Senin annen ölmedi aslında.” Derin bir iç çeken babam, konuşmasına devam etti. “Senin annen aslında gökyüzünde bir tanrı şimdi. O Afrodit kızım. Senin güzelliğin bundan kaynaklanıyor. Senin annen Afrodit.” Böyle bir şey olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Benim kadar şanssız bir kızın, Afrodit çocuğu olduğuna kim inanabilirdi ki. Kendimden daha olgun bir biçimde devam ettim. “Rahatlamann gerek baba. Annemi öz-“ Lafım yarı da kalmıştı. Hızlıca lafımı kesen babam devam etti. “İnanmayacağını biliyorum. Ama en doğru zaman bu. İnanmak zorundasın Ely. Senin annen Afrodit. Ve yaşın geldiğinde bir melez olarak melez kampına gideceksin, orda eğitimini göreceksin. Anneni başarıya ulaştıracaksın, hep yüzü gülecek.” Babama baktından sonra zaman geçtikçe ona inanmaya başlamıştım. Ve bugün. Güvendiğim babama inanmam sayesinde, şimdi melez kampındayım. Tüm eğitimlerimi tamamlamış, fakat sadece bir yanımın eksik kaldığını hissediyordum. Öyleydi çünkü. Melez kampında yaşayacağım hayatımı,daha yaşamadığım için fazlasıyla eksik bir yaşamım vardı sanki. Hızlı ve derin soluklarım arasında olimpos konseyine doğru ilerliyordum. Annemle görüşebilmek için, elimden gelen herşeyi yapardım. Sonuçta bir tanrıçaydı. Hem de güzellik tanrıçası. Ama, çok yoğun olduğu düşüncesi beynimi kurcalıyordu. Onunla konuşamamak, görüşememek içimi kemiriyordu sanki. Soğuk bir atmosferde bulunan olimpos binasına girdikten sonra adımlarıma dikkat ettim. Sarı saçlarımın altından, mavi gözlerimle etrafa meraklı meraklı bakıyor, konseyi arıyordum. Ve işte. Sorduğum birkaç kişinin bana heyecanlıca anlattığı yeri bulmuş gibiydim. Oraya vardıktan sonra küçük bir bekleme salonu olduğunu gördüm. Kırmızı renk, deri koltuğun üzerine yavaşça oturduktan sonra siyah, dar kot pantolonumu incelemeye başladım. Aslında etrafı inceleyecek bir gizem yoktu. Çekingen birisiydim ayrıca. O an neler yapmam gerektiği hakkında büyük ya da ufak hiçbir fikrim yoktu. Derin soluklarımdan kurtulduktan sonra yanıma doğru gelen, beyaz kıyafetler içinde süzülen bir kadının bana doğru geldiğini gördüm. Fazlasıyla güzel görünüyordu. Kıvrılan uzuk kirpikleri, gözlerini daha da fazla çekici gösteriyordu. Gözlerini kamaştırarak büyük bir özlem içinde bana bakan Tanrıça Afrodit, beni süzdükten sonra duyabileceğim şekilde “Elyssa.” Dedi. Yüzüme küçük bir tebessüm takarak yanına doğru ilerlemeye başladım. Adımlarım oldukça hızlıydı. Sanki, korkupta bir kuşun kanadında kendini saklamak isteyen küçük bir kız gibi. Adımlarını hızlandırdıktan sonra anneme doğru koşmaya başladım. Omuzları açık beyaz elbisesinin üzerinden sarıldım ona. “Tanrıçam.” Saygıya alışıktım ben. Neler demem gerektiğini ya da ne demem gerektiği hakkında pek bir fikrim yoktu. Düzelterek tekrar denedim. “Yani. Anne.” Gülümseyerek beni omzundan çeken annem, yarım kollu tişörtümün omuzlarından beni kavradı ve dikkatlice baktı. “Küçük bir bebekken gülümseyen gözlerin, bu defa eskisinden de daha fazla parıldıyor tatlım.” Gülümseyerek ne demem gerektiği düşündüm. “Seni görmek güzel anne.” Belimden tutarak benim yavaşça oturmamı söyledi annem. Koltuklara ilerlerken etrafa süzmeyi de ihmal etmiyordum. Oturduktan sonra dikkatlice gözlerini bana diken annem, benimle konuşmayı da ihmal etmiyordu. “Kardeşlerine alışmışsındır umarım Elyssa.” Gülümseyerek cevap vermeye çalıştım. “Alıştım gibi. Hepsi sıcakkanlılar. Zaten gider gitmez kardeşim Claire bana yardım oldu.” Diyerek gülümsedim. Ellerimi birleştirdim ve dinledim. “Kampta çekinmene gerek yok. Claire, Lara ve diğer kardeşlerinden yardım alabilirsin.” Teşekkür edip yapacağımı onaylayarak annemi dinlemeye devam ettim. “Sevgili konusuna gelirsek, seni serbest bırakmak isterim Elyssa. Sonuçta sen özgür bir Afrodit kızısın. Ve en iyisine karar vermeni isterim.” dedi. Gittiğimden beridir gözüme ilk çarpan çocuğun Kevin Least olduğunu söylemek için açtım ağzımı. “Aslında aramızda kalacağına güvendiğim için söylemek isterim anne. Kevin Least.” Onun adını söylediğim her an gözlerimin içi parlıyordu. Hissediyordum. Ellerimi tutan annem, bana güvenirmişçesine baktı ve devam etti. “Biliyorum Kevin’ı. Zekidir, ne zaman nasıl davranmasını gerektiğini bilir.Ayrıca çok da yakışıklıdır. Eğer, seviyorsan karışmam kızım.” Utandığıma mı bilmem gözlerimi önüme eğdim. Soğuk ortamda olmamıza rağmen, beni sıcak basıyordu. Elleriyle yüzümü okşamaya başlayan annem, benden uzaklaşarak ayağa kalktı ve “Şimdi gitmem gerekiyor Ely. Sonra görüşeceğimiz konusunda hiç tereddütün olmasın. Bana ihtiyacın olduğu an yanıma gel. İşimi ve sorumluluklarımı bırakıp kızlarımla ilgilenebileceğimi düşünüyorum.” Dedikten sonra ona bir kez daha sarılmak için ayağa kalktım. Başımı omzuna gömerek, derin bir iç çektikten sonra annemin çiçek gibi olan tatlı ve çekici kokusunu içime çektim. Ondan ayrıldıktan sonra ona bakmaya devam ettim. Ve şimdi gururla söylüyorum. Ben annemi çok seviyorum. | |
|