Peter Karl Bouveir

Uzun süredir bir derse girmiyordum. Hangi derse girebileceğimi düşünürken pegasus binicilik dersinin oldukça eğlenceli geçebileceğini düşündüm. Hem bu sayede Blue ile biraz vakit geçirmiş olacaktım. Sınıfa girdiğimde içeride kimse yoktu. Herhalde birisi gelir diye Sınıftaki sandalyeye oturup cebimden Birkaç vida filan çıkarıp oyalandım...

İçerde birinin olduğunu duyunca yanına gittim. Bu çocuğu daha önceden görmüştüm kampta. Hatırlıyordum simasını fakat ismini birtürlü çıkaramadım ve sordum: " Selam ben Claire. Pegasus Eğitmeniyim. "

Bana dönen çocuğun elinde bir vida vardı. İşte o zaman anladım ki bu Hephaistos çocuğuydu. Yani sevilimin kardeşiydi. Heralde kampa yeni gelmişti ki daha tanışma fırsatı bulamamıştık. Ben bunları düşünürken Hephaistos oğlunun sesiyle irkildim.

" Selam Claire. Ben de Peter Karl. Hephaistos çocuğuyum. Ders almaya geldim. " Karl ismi daha çok hoşuma gittiği için ona Karl diye seslenmeye karar verdim. Biraz konuşup tanıştıktan sonra " Pegasusun var mı? Varsa neerde? " dedim. Derse başlamalıydık artık. Yoksa bu sohbet uzayıp giderdi...

İçeriye bir Afrodit kızı girdi. Onu Perseus'tan tanıyordum. Yanıma gelip " Selam ben Claire. Pegasus Eğitmeniyim. " dedi. Şimdiye kadarki tüm eğitmenlerim kız oluyordu ve ben bundan nefret ediyordum. Bir kız bana nasıl bir işi öğretebilir ki? Claire' e dönüp "" Selam Claire. Ben de Peter Karl. Hephaistos çocuğuyum. Ders almaya geldim. " dedim.Clay ile sohbet ettikten sonra Clay "Artık derse geçelim, Pegasusun var mı? Varsa nerede" dedi. Blue ile uzun süredir bir araya gelmemiştik. Hevesle "Tabi ki var, adı Blue." dedim. Clay güldü "Öyleyse hemen derse başlayalım" dedi. Clay'a düşünceli bir tavırla "Şimdi ahırlara mı gideceğiz?" diye sordum. Öğğhh, orası o kadar pis kokuyordu ki düşüncesi bile iğrençti.

" Evet. Çalışmamız için Blue Heron'u almamız gerek. " diyerek gülümsedim. Karl ahırlara gitmeyi sevmiyordu anlaşılan. Fakat yapacak başka bir şeyde yoktu. Pegasusunu almamız gerekirdi. Kapıdan çıkıp pegasus ahırlarına yürümeye başladık. Ahır dersliğe çok yakın olduğu için çok kısa bir sürede vardık. Ahıra varır varmaz ilk işimiz Blue Heron'u aramak oldu. Biraz durduktan sonra " Buradab " dedim ve yürümeye başladım. Karl arkamdan geliyordu ve onu doğruca pegasusunun yanına götürdüm. Krl biraz şaşırmış gibiydi " Naısl yaptın bunu? " diye sordu. Bende gülümseyerek " Sadece dinlemen yeter. " dedim. Karl hala üzerinde duran şaşkınlık ifadesiyle kafasını salladı. Sonra üzerindeki şaşkınlığı atıp pegasusu Blue'yu okşamaya başladı. Bende Blue Heron'a yedirnesi için cebimden küp şeker çıkartıp Karl'a verdim. Karl " Küp şekerleri pek sevmez. Onun yerine hgavuş tercih eder. " diyerek elimdeki şekerleri almadı. Cebinden havuç çıkartıp Blue'ye yedirmeye başladı.

" Evet. Çalışmamız için Blue Heron'u almamız gerek. " diyerek gülümsedi Clay. Neyse Blue'yu görmeye değer diye düşündüm. Kapıdan çıkıp ahırlara doğru yürümeye başladık. Kısa bir süre sonra ahıra ulaşmıştık. Blue'yu arıyorduk. Bu yaramaz at neredeydi acaba? Bir süre sonra Clay seslenerek "Buldum" dedi ve yürümeye başladı. Şaşırmış bir şekilde Clay'i takip ettim. Az sonra Blue'nun yanındaydık. Clay'e "Bunu nasıl yaptın?" dedim. Clay ise "Sadece dinlemen yeter" dedi. Dinledim ama Blue'nun kişnemeleri dışında bir ses duymadım. Sonra Blue'nun bana baktığını fark edince onu sevmeye başladım. Clay bana küp şeker uzattı. Anlamamıştım. Bana bir ikram mıydı bu? Sonra aklıma geldi ve " Küp şekerleri pek sevmez. Onun yerine havuç tercih eder." dedim ve nazikçe geri çevirdim. Cebimde bir havuç paketi vardı. Yanlış anlamayın Blue'ya yedirmek için önceden hazırlamıştım. Blue ile uzun süredir görüşmemiştik ama tertemizdi ve parlıyordu. Üzerine atladım. Her zamanki gibi çok rahattı. Daha fazla dayanamayıp Clay'a "Artık çıksak buradan" dedim. Clay başını salladı ve yavaş yavaş dışarı çıktık. Blue dışarıya çıktığında şaha kalktı ve bir kaç metre havaya doğru yükseldi. Onu yavaş bir şekilde yere indirdim ve ne yapacağımızı beklemeye başladım.

Karl'a " Haydi açık alana gidelim. " dedim. Orda dah iyi çalışabilirdik. Açıklık alana geldiğimizde KArl Blue Heron'un sırtına binip yükselmek için sabırsızlanıyordu. Onun bu hevesini kırmadım. Islık çalıdm ve yanımızda Arianna belirdi. Onu biraz okşadıktan sorna sırtına bindim. " HAydi havalanalım. " dedim gülümseyerek. Karl'da Blue Heron'un sırtına binince birlikte yükselmeye başladık. Havdayken " Bakalım ne durumdasın? " dedim. Sonra devam ettim. " İlk olarak bir kaç daire çizelim. " dedim. Daire çizmek basitti. Fakat bazı melezler bunu bile yapamıyorlardı. Karl, Blue Heron'la birlikte daireler çizmeye başladı. Daireleri güzeldi. İlk aşamayı geçmişti. Buna sevindim. Fazla uğraşmayacaktım. Yanımıza gelerek " Nasıldım ama? " diye sordu. Gülümseyerek " Tammam güzel daireler çiziyorsun. Fakat bunlar basitti. Şimdi daha da zorlaştıralım işi. " dedim. Karl ne yapacağımızı çok merak ediyordu. " Zikzak çizeceğiz. " dedim.

Zikzak çizmek zordu. DÜzgünce zikzak çizebilen çok çok az sayıdfa meelez vardı. Nasıl zikzak çizileceğini gösterdikten sonra Karl'ın çizmesini heyecanla bekledim.

Havada daire çizmek çok basit bir işti. Eğer hepsi bu kadar kolay olacaksa çabuk mezun olacağımı düşündüm. Daireleri çizdikten sonra Claire'ye "Nasıldım ama?" diye sordum. Clay " Tamam güzel daireler çiziyorsun. Fakat bunlar basitti. Şimdi daha da zorlaştıralım işi. " dedi. Eğer Blue yanımdaysa hiç bir iş zor değildi. " Zikzak çizeceğiz. " dedi. Hmm. Çok zor bir iş olmaz diye düşündüm. Blue ile zikzak çizmeye çalıştım. Gerçekten de zor bir işti. Blue ikide bir yön değiştirdiği için biraz şaşırmış gibiydi. Yeterince zikzak çizdiğimi düşündüğümde Clay'a kendimden memnun olmamış bir şekilde "Çok kötü değildir umarım." dedim. Clay "Fena değildi, ama biraz daha çalışmamız lazım." dedi. Clay henüz bana bir şey demeden Blue'yu yönlendirdim ve zikzaklar çizmeye başladım. Uç noktaları sivri yapmaya dikkat ederek biraz zikzak çizdikten sonra Clay'e "Eh. Tamam, övmene gerek yok." dedim. Clay güldü. "Kabul ediyorum. İyiydin." dedi. Rahatlamış bir şekilde Claire'nin benden ne isteyeceğini dinledim.

" Evet zikzakların bir çok meleze göre iyi ama daha fazla alıştırma yapman gerek. Şimdi ormana gideceğiz. Biliyorsinki ormanda çok yüksek ağaçlar var. Ağaçlara çarpmaman için Heron da çok iyi bir hakimiyetinin olması gerek. Hazır mısın? " dedim. Aldığım yanıt ise yine kendine güvenen bir tavırla " Pek kolaya benzemiyor ama ben üstesinden gelirim. Hazırım haydi gidelim. " oldu.

Bunun üzerine son hızla ormana ilerledik. Ormana gelince " Ormanın yarısında falan durmak yok. Sakatlanmadığın sürece tam yol gaz. Ormanın diğer tarafından çıkmaya çalışacaksın. " dedim. Karl başını tamam anlamında sallayınca önden geçmesi için elimi uzattım ve son olarak " Arkandan geleceğim. Bir şey olursa müdahale ederim merak etme. " dedim.

Ormana doğru gittik. Önceden gizlice kaçtığımda kolayca ormandan geçmiştik Blue ile. Ama nedense şimdi kendimden pek emin değildim. Bir ağaca çarpsak Blue'nun yaralanacağından emindim. Bu yüzden dikkatli olmalıydım. Ormana geldiğimizde yukarıdan 9. depodaki kardeşlerim gözüküyordu. El salladım. Sonra Clay bana Ormanın yarısında falan durmak yok. Sakatlanmadığın sürece tam yol gaz. Ormanın diğer tarafından çıkmaya çalışacaksın. " dedi. Kendimden emin değildim. Yavaş yavaş ilerledikten sonra Clay bana tekrar " Arkandan geleceğim. Bir şey olursa müdahale ederim merak etme. " dedi. Ona güveniyordum. Hazır olduğum zaman Blue'yu biraz dürttüm ve Blue hızla ağaçların arasından geçti. Çok hızlıydık ve Blue'yu kontrol etmek zordu. Aslına bakılacak olursa Blue hiçbir yere çarpmamaya özen gösteriyordu. Bu yüzden yolun yarısını güvende geçirdik. Sonrasında önümüze sık 4-5 ağaç gelince aralarından çıkamayacağımızı anladık. Blue'yu hemen yukarıya doğru yönelttim. Ağaçların üzerinden geçiyorduk ama Blue'nun ayağı ağaca takılmıştı ve az kalsın yuvarlanacaktık. Clay'a çaktırmadan Blue'yu kontrol ettim ve dikkatli bir şekilde yola devam ettik. Orman altımızda bittikten sonra Clay'i gördüm.

Yere indiğimizde Karl'a " Ormanın yarısını yukardan bitirsende gene de iyiydin. Blue Heron'la hakiiyetin gayet iyi. Fakat bol bol antreman yapmalısın. Boş zamanlarında ormana gelip burayı bitirmeyi deneyebilirsin. Blue Heron'u sakıın ihmal etme. Bol bol onu ziyaret et. Sevgini ona göster. Şimdi Yardımcı Pegasus Eğimeni olarak binicilik dersinden seni mezun ediyorum. " dedim.

Karl bunu hiç beklemiyordu. Şaşkınlıktan dona kalmıştı. Sonra kahkahalarla gülmeye başladı. Koşarak bana sarıldı ve beni havaya kaldırdı. Bende gülmeye başladım. Sonra beni yere indirip pegasusu Blue Heron'a sarıldı.

" Çok eşekkür ederim Claire. " dedi. " Ni demek hakettin. " dedim gülümseyerek. KArl pegasusnuda alıp gitti. Bende dersliğe geri döndüm.


RP BİTMİŞTİR!..