Bildiği halde gerçek gibi hissettiren rüyalarından biriydi. Hava karanlıktı, ormandaki ağaçların gür yapraklarından geçemeyen ay ışığı, zaten karanlık olan geceyi, çok daha karanlık gösteriyordu. Rüyadaki Katherine, nereye gideceğini biliyormuş gibi, emin adımlarla yürüyor, karşısına çıkan dal ve yaprakları iterek ilerliyordu. Ama bir yandan gerçek dünyadaki Katherine'nin nereye gittiği konusunda en ufak bir fikri yoktu. Bu yoldan daha önce hiç geçmemişti. Bu yüzden, düşünmeyi bıraktı ve rüyasında nereye gittiğini anlamaya çalıştı. Kocaman kayalıklar mı görüyordu o? İlerledikçe, yanlış düşündüğünü anladı. Burayı bilmemesinin sebebi, Zeus Yumruğuna, daha önce hiç uğramamış olmasıydı. Bayrak kapmaca ve benzeri etkinliklerin burada olduğunu biliyordu tabi ki de... Tek sorun, labirentin girişini, merak etmemiş olmasıydı.
Birden gözlerini açtığında, ilk işi çevresine bakınmak oldu. Kulübesindeki rahat yatağındaydı doğal olarak. Rüyaydı. Ama bunun bir anlamı olmalıydı. İster yunan, ister romalı olsun, her melezin gördüğü rüyasının bir anlamı olurdu. Bu rüyanın anlamı ise çok açıktı. Zeus Yumruğu'na gitmesi gerekiyordu. Yatağından yavaş ve sessiz bir şekilde kalktıktan sonra, dolabına gidip, siyah eşofmanlarını giydi ve tanımamasını sağlayacak, siyah şapkasını taktı. Mızrağını odasında bırakıp, taşıması daha kolay olan kılıcını alırken, aynada son bir kez kendisini inceledi. Hazır olduğundan emin olduktan sonra, yine sessiz bir şekilde merdivenlerden indi ve kulübeden çıktı. Ona bakan birinin olmadığını görünce, rahat bir nefes aldı. Kulübenin arkasından dolaşıp, ormana girdi. Canavarların ve hayvanların çıkardığı sese aldırmadan, hızlı bir şekilde koşmaya devam etti. Zeus Yumruğu'na geldiğinde, ona doğru yaklaşan adımları duydu, gördüğü ilk ağacın arkasına saklanırken, tıpkı onun gibi, şapkalı bir çocuğun tedbirli bir şekilde etrafına bakındığını gördü. Savunmada olduğu için, onun kim olduğuna bile bakmadan saldırıya geçti. Zeus Yumruğu'nda onların kılıçlarının sesi yankılanırken, Katherine, bir anda çocuğun şapkasının düştüğünü gördü ve kimi ikiye bölmek üzere olduğuna baktı. Marcus! Şaşkın bir şekilde geri çekildi, kendi şapkasını çıkarırken, arkadaşının yüzündeki şaşkınlığı gördü. "Lanet olsun Kate! Beni ikiye mi böleceksin ?!" Kısa süreli bir gülümsemenin ardından, cevap vermek üzere olan ağzı, bir anda parlayan bir ışıkla tekrar kapandı. Ah harika! Bir iris mesajları eksikti zaten. Kim olduğuna bakmak için ilerlerken, birden yüzünü buruşturdu. Karşısındakini tanımıştı elbette. Satürn. Yunanlıların değişiyle Kronos!