O gün içimde bir sıkıntı vardı. Avdayken, temizlik yaparken, hatta yemek yerken bile bu sıkıntıdan kurtulamamıştım. Kulübeye uyumak için gittiğimde her ne kadar yorgun olsam da uyuyamamıştım. Uzun bir süre yatağımda debelensem de artık kulübe üstüme üstüme geliyordu. Daha fazla kulübede kalamayacağımı anladığımda hızlıca pijamalarımı çıkardım ve rahat bir tişört ve altıma bir kot giydim. Saatlerce durmadan kampta dolaştım, pegasusumu besledim ve ordan oraya volta attım. Kaç saattir öylece dolaşıyor olduğumu fark etmiyordum, ta ki güneşin ilk ışıkları kampa ulaşana kadar. Gün yeni yeni doğuyordu. Gün doğuşunu daha net izlemek için kulübelerin olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Tam gözüme bir bank kestirmiştim ki bankta bir kızın oturuyor olduğunu fark ettim. Daha iyi görmek için yaklaşınca bu kızın Hephaistos kızı Elena olduğunu anladım. Hızlı adımlarla yanına doğru yürüdüm ve banka oturdum. Elena "Senin de mi uykun kaçtı?" diye sorunca gülümsedim ve "Hiç gelmedi ki kaçsın." dedim. Bir süre havadan sudan muhabbet edip, birbirimizi tanımaya çalıştık. Gerçekten iyi bir kızdı Elena. Bir iç çektim ve "Senin de içinde bir sıkıntı var, değil mi?" diye sordum. Elena başını onaylarcasına sallayınca "Hadi çıkıp gidelim buradan o zaman." dedim. Elena şaşırmış bir şekilde "Kamptan kaçmak mı? Hmm..." dedi ve biraz düşündü Şu ana kadar onlarca kez kamptan kaçmış olduğuna emindim ama yine de ikna etmek için "Evet, hem bu saatlerde Kheiron bile uyanmamıştır, gittiğimizi kimse fark etmez. Ne dersin?" diye sordum ve Elena'dan cevap bekledim.