O gün sabah heyecanlı bir şekilde yatağımdan kalkmıştım. Hiçbir zaman sabahın köründe uyanmayı başaramayan ben, alarmı saat yedi buçuğa kurmuştum. Ve yine garip olarak saati duvara fırlatmamış, sesini kısmamış veya bağırarak tüm kulübeyi alt üst etmemiştim. Sadece her zaman yavaş yavaş kalktığım yatağımdan hızlı bir biçimde pembe pofidik terliklerimi giyerek kalkmıştım. Sıcacık yataktan kalmak her ne kadar zor olsa da şu günlerde yepyeni bir moda vardı. Parti yapma modası. Kulübeler arasında saygın bir yere sahip olan kulübemizin de bu modaya ayak uydurması gerekiyordu ki uydurmuştu da. İki gün öncesinden bütün kulübe toplanarak karar vermiştik buna. Yani kamptaki herkesin haberi olduğunu söylemek yalan olurdu. Her kulübenin birkaç üyesine söylemiştik bunu, ama bütün kulübedeki arkadaşlarımız davetliydi elbette. Çok eğlenceli olacaktı partimiz. Ve biraz da farklı. Bunun için gerçekten çok kafa yormuştuk, değmesini istiyorduk. İşte benim bütün özenim sırf bu yüzdendi. Kulübemizde yapılacak değişik bir partiye farklı kıyafetlerle gelecek arkadaşlarımızla beraber bir günlüğüne çılgınlar gibi eğlenmek. Ben de elbette Chicago'daki evimde yapmak isterdim bu partiyi ama Athena'yı biraz sinirlendirmekten kime zarar gelirdi ki? Yaramaz melezlerin hepsi kulübemize doluşursa gerçekten eğlenebilirdik. Hem bu partide erkekler de yer alırsa, avcılarla erkekler arasındaki çekişme de pek eğlenceli olurdu bence. Asıl istediğimiz zaten eğlenceydi bizim, birazcık kafa dağıtmak, birazcık da kavga isteğiydi belki de. Bunları düşünerek ve gülümseyerek ilerlerken tuvalete doğru, Pacely'e çarptım. Bana ilk defa bu kadar içten güldüğünü gördüm. Ben de ona gülümsedim. "Sat, sence bu partiye katılanlar çok olur mu? İlgi çeker miyiz?" dedi tedirgin bir şekilde. Oysa bizim, en azından benim amacım ilgi çekmek değildi. Pacely'e gülümsedim. "Biz yapacağımızı yapalım, gelen gelir, gelmeyen gelmez. Beğenen eğlenir, beğenmeyen eleştirir." dedim omuz silkerek. Ardından tuvalete giderek yüzümü yıkadım. Havluyla kurularken yepyeni bir günün, yepyeni bir partinin verdiği heyecanla yerimde duramaz olduğumda salona doğru koşmaya başladım. Kamp marketinden alınmış poşetlere baktım. Yiyecekler tamam gibiydi, dışarıdan aşırılan abur cuburlar ve tarladan aşırılan üzüm ile çilekler de buradaydı. Hamarat bir kardeşim de kurabiye hazırlarsa ve birkaçımız duvarlara oklar yerleştirirsek temaya uygun hareket etmiş olurduk. Bütün avcıları uyandırdıktan sonra hazırlıklara başlamalarını istedim. Ben de bu sırada poşettekileri tabaklara yerleştiriyordum; mesela kuruyemişleri tasa dolduruyor, içecekleri de bardaklara boşaltıyordum. Bu sırada Lexi de duvarlara oklar yapıştırıyordu. Lenny elindeki hedef tahtalarını salonun ortasına koyuyor; Yali ise etraftaki tozları alıyordu. İyice heyecanlanmıştım, biraz sonra tamam olacak hazırlıkların bir kısmını Ash'e devrettikten sonra hazırlanmaya koyuldum.
Odamdan içeri girdiğimde etrafa bakındım ve oklar adına üzerinde ok bulunan mavi bluzumu giymenin en uygun seçim olacağına karar verdikten sonra altıma da gümüş renginde taytımı geçirdim. Kafama da geyik şeklinde bir şapka geçirdikten sonra ayağıma da bağcıklı ayakkabı giydim ve hazır olduğuma inandığım zaman odamdan dışarı çıktım. Etrafa baktım, her yer oklarla doluydu. Gülümsedim. "Harikasınız kızlar!" dedikten sonra hepsine teker teker sarıldım. Ardından gelecekleri beklemeye koyulduk. Kampta yapılan bu partinin rağbet göreceğini umuyorduk.