''Şimdi bu gemiyi kullanacak biri lazım. Zack, dostum bu gemiyi idare edebilir misin acaba ?'' dedi Marcus umut dolu gözlerle bana bakarak. Bellki gemi işini bana yıkmaya çalışıyordu. Normalde birisi bunu yapmaya çalışsa onu ikiye ayırırdım ama o bir Zeus çoçuğuydu doğal olarak denizle hiç arası yoktu. Marcus'a sıkılgan bir ifadeile baktım ve çoçuklara döndüm ve gülümseyerek ''Poseidon yardımcımız olsun. Bu arada acıkan varmı?'' diye sordum. Çoçuklardan bazıları karınlarının guruldamasına engel olamayarak utandı. ''Hadi ama! Utanmanıza gerek yok. Şimdi izleyin bakalım'' dedim ve yüzüklerimi harekete geçirdim. Yüzükler siyah bir ışık saçıp uzun namlulu iki tane silaha dönüştükten sonra çoçuklara dönüp ''Bu siyah gül. Benim özel silahım. Ama bu silahın içinde diğer silahların içinde olmayan bir şey var. '' dedim göz kırparak. Göz kırptıktan sonra silahın yanındaki kırmızı ve mavi taşa bastım. Taşlar ilk başta parıldadı ve ortalığa siyah bir duman yayıldı. Dumanların içinden iki yüz çıktı. Yüzler önümde eğilip ''Emirlerinizi bekliyoruz efendimiz'' dediler aynı anda. ''Sebastian,Claude. Nasılsınız?'' diye sordum ilk başta. Sorumu duyduktan sonra Sebastian hemen cevap verdi ''Size hizmet ettiğim sürece her zaman iyiyim lordum.''. Claude Sebastian'ın cümlesini duyduktan sonra iğrenmiş bir şekilde Sebastian'a baktı ve yüzünü bana çevirdi. Yüzü bana döndüğünde yüzü yine eski halini aldı,saygı,sevgi,sadakat. Bu duyguların hepsi vardı Sebastian ve Claude'in yüzünde. Claude parlayan kırmızı gözleriyle bana baktıktan sonra ''Siz mutlu olduğunuz sürece bende mutluyum lordum'' dedi ve emirlerimibeklemek için kafasını eğdi. ''Güzel,iyi olmanıza sevindim. Şimdi size kolay bir görev vereceğim. Aranızdan hanginizin gemi kullanma bilgisi var?'' diye sordum. Sebastian ''Benim var lordum'' dedikten sonra gülümseyip ''Güzel. Sebastian sen şimdi dümenin başına geçiyorsun ve gemiyi idare ediyorsun. Siren körfezinin içinden geçip karaya varacağız. Bizi hızlı bir şekilde karaya çıkar tamam mı?'' dedim. Sebastian şaşırıp ''Ama efendim siren körfezi tehlikeli bir yer. Lütfen benden sizi tehlikeli bir yere götürmemi istemeyin.'' dedi kırık bir sesle. ''Tehlikeli olduğunu biliyorum ama bu bir emir Sebastian. Emrime karşımı çıkıyorsun?'' dedim Sebastian'a bakarak. Sebastian dediklerimi duyduğunda ilk başta omuzları çöktü ve sonra kırık bir sesle ''Siz nasıl isterseniz lordum'' dedi ve önümde birkez daha eğildikten sonra dümene doğru yöneldi. Sebastian'ın gittiğini gördüğümde Claude'ye dönüp ''Claude.Senin görevinde burdaki herkezin karnını doyurmak. Anlaşıldı mı?'' dedim. Claude emrimi duyduktan sonra ''Emredersiniz lordum'' dedi ve geminin kiler bölümüne doğru yöneldi. İki hizmetkarımda görevlerinin başına döndükten sonra Marcus'la çoçuklara döndüm. Hepsinin ağzı beş karış açıktı. ''Nasıl? Garip bir silah değil mi?'' dedim ve gülümsedim. Marcus yüzündeki şaşkın ifadeyi attıktan sonra ''Dostum bu neydi ya? Bana hiç hizmetkarlarının olduğunu söylememişlerdi'' dedi. ''Çünkü kimseye söylemedim. Hizmetkarlarım annem tarafından bana verildiler. İkiside bana sadakat yemini ettikten sonra hayatlarını beni korumaya ve bana hizmet etmeye adadılar.'' diye cevap verdikten sonra. ''Neyse ben dümenin başındaki Sebastian'ın yanına gidiyim. Claude size güzel bir yemek yapacaktır. Parmaklarınızı yememeye dikkat edin. Claude'nin yemekleri enfesdir'' diye söylendim dümene yönelirken. Dümenin yanına geldiğimde Sebastian'ın haritalara ciddi bir şekilde baktığını gördüm ve ''Neye bakıyorsun Sebastian?'' diye sordum. Sebastian önümde eğildikten sonra haritalara geri dönerek ''Sizi nasıl koruyabileceğime bakıyorum lordum'' dedi sıkılgan bir şekilde. ''Sebastian,her zaman benim güvenliğimi en önemli şey olarak gördün ama bir kişinin hayatı yedi kişinin hayatına denk olamaz. Sende biliyorsunki uzun yoldan gidersek,çoçuklardan hiçbiri hayatta kalamaz. Ama siren körfezinden geçerek karaya varırsak belki bir şansımız olabilir. '' dedimve göz kırptım. Sebastian gözlerinde garip bir duyguyla bana bakarken ''Hiç değişmiyorsunuz lordum.Her zaman burnunuzun dikine gidiyorsunuz.Ama şunu bilinki orada bir tehlike ile karşı karşıya kalırsanız önceliğim sizi korumak olacak'' dedi ve haritalara gömüldü yine. ''Bunu o zaman düşünürüz'' diye söylendim ve güverteye doğru yürüdüm. Güverteye vardığımda herkezin yemek yediğini gördüm. ''Vay Claude yine coşturmuşsun. Aferin'' dedim ve gülümsedim. Claude heyecanlanarak ''Teşşekkürler efendim. Bugünkü yemeğinizde ton balıklı akdeniz yeşillikli sandiviç var lordum. Elimden anca bu kadarı geldi efendim,kilerde ancak bunları bulabildim.'' dedi çekingen bir şekilde. ''Önemi yok Claude. Elinden geleni yaptığın belli. Ellerine sağlık'' dedikten sonra sandiviçlerden birini alıp Marcus'un yanına oturdum. ''Bu çoçukları gerçektende kampa sağ salim götürebilecek miyiz marcus.'' dedim sandiviçimden bir ısırık alarak.