Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Sirenlere Karşı Koyuyoruz. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Sirenlere Karşı Koyuyoruz. C.tesi Mart 19, 2011 10:15 pm | |
| Sabaha doğru uykumun en rahat saatlerinde uykum yine bir sesle kesiliyordu. Ses aslında duymazdan gelebileceğim kadar kısık bir seviyedeydi ama yapamıyordum. Ses o kadar kulağa hoş geliyordu ve o kadar ısrarcıydı ki dayanamayıp gözlerimi açtım. Karşımda bir kişi , bir yaratık yoktu. Karşımda sadece bir mağara vardı. Bu çok garipti çünkü bu İris mesajını başka birisinin de izlediği hissine kapıldım. Tamam , tamam... Bu kadarı çok fazlaydı işte. Toplu İris mesajları mı ? Yok artık... Fakat buraya gitmeyi aklıma koymuştum. Zeus Kulübesi'nde kaçarken yakalanma riski çok azdı. Çünkü zaten az kişiydik ve kulübe de oldukça büyüktü. Çantamın içine biraz ambrosia ve nektar , biraz da ölümlü parası ve drahmi koydum. Her şeye hazırlıklı olmalıydım. Peki bu mağara neresi olabilirdi ki ? Sonra aklıma kampa geldiğim ilk gün gördüğüm o mağara geldi... Evet , doğru. Burası kahinin mağarasıydı. Üstüme değiştirdim ve ayakkabılarımı giydim. Hızlıca kulübeden çıkıp koşmaya başladım. Yine tenha yollar bulmak zorunda değildim çünkü hiçbir melez olmazdı burada.. En azından bu saatlerde kimseyi görmemiştim. Kahinin mağarasına geldiğimde çevremde birisinin daha olduğunu hissediyordum. Geceyle bütünleşmiş biri... Bir canavar olabilirdi bu. Tam bunları düşünürken beni ikiye bölebilecek bir hamle geldi. Sadece kılıcı görebilmiştim ama son anda farkettiğim için havaya döndüm. Çocuk günümüz dilinde bir küfür savurdu. "Lanet olsun dostum ! Beni ikiye mi ayıracaksın ?!" Çocuk kendini görünür yaptı ve yanıma geldi. Aslında çocuğun görünmez olmadığını anlamıştım. Çocuk geceyle bütünleşmişti. Bu çocuk Nyks'in oğlu Zack'ti... "Dostum , burada ne işin var?" "Aynı İris mesajını aldık sanırım. Bu da demek oluyor ki kahini ziyarete gitmeliyiz...
Mağarının içerisi korkutucuydu ve içeride bir kız oturuyordu. Çok şaşırmıştım çünkü kahini hiç böyle hayal etmemiştim. Sargılar içinde yaşlı ve korkunç bir kadın olabilirdi. Kız gözlerini açıp bize baktığında o karanlık yüzünden Zack'in bile korkmuş olabileceğini düşündüm. Kahine yaklaştım fakat nasıl konuşabileceğimi hiç bilmiyordum. Zack'in de bana yardım etmek gibi bir niyetinin olmadığını da biliyordum. "Kahin , şey... Biz kehanet almaya gelmiştik ?" Kız soluk bir sesle "Biliyorum." dedi. Başka bir şey söyleyemedim. Ne söyleyebilirdim ki ? Fakat yaklaşık otuz saniye sonra olan şey kılıcımı çekmeme neden oldu. Zack'te hemen arkamda beliriverdi. Güneş artık görünmeye başladığı için eskisi gibi geceyle bütün olamıyordu. Kahinin ağzından yemyeşil dumanlar çıktı ve kız iki büklüm oldu. Ona yardım mı etmeliydik , yoksa kaçmalı mıydık ? Üçüncü tercihi seçtim. Hiçbir şey yapmayıp onu bekliyorduk. En sonunda ağzından şu sözler çıktı ;
Gölgenin ve şimşeğin çocuğu karşı gelecek sirenlere Biri dönüşecek gölgeye ve diğeri hükmedecek şimşeklere Dostluklarıyla birbirlerine sımsıkı bağlanacaklar Nihayetinde hazin bir son yaşayacaklar. | |
| | | Zack Cliff Burton Nyks'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 814 Kayıt tarihi : 23/02/11
| Konu: Geri: Sirenlere Karşı Koyuyoruz. C.tesi Mart 19, 2011 11:42 pm | |
| Her zamanki gibi geceleyin rahat bir uyku çekerken birden güzel bir ses kalkmamı rica etti. İlk başta mızmızlanarak bu isteği redettim ama daha sonra dayanamayıp gözlerimi açtım. Etrafıma baktığımda odamda kimsenin olmadığını fark ettim. Tek bir şey dışında tam karşımda bir sis vardı ve sisin içindede bir görüntü. Bu bir iris mesajıydı. Yani öyle olduğunu sanıyordum,sonuçta daha önce iris mesajı almamıştım. Sisin içindeki görüntüye iyice odaklandım ve iris mesajının içinde kimsenin olmadığını gördüm, sadece boş bir mağara. ''Ahh! Harika! İlk defa bir iris mesajı alıyorum ve oda boş bir mesaj'' diye söylendim. Ama yinede mağaraya bakmaya devam ettim. Bu mağarayı bir yerden tanıyordum sanırım. Evet! Bu mağara buraya ilk geldiğimde bana gösterilen bir mağaraydı. Kahinin mağarasıydı sanırım. Ama bana neden gösteriliyordu ki? 'Sanırım beni çağırıyor' diye düşündüm ve yataktan kalktım. Bir t-shirt ve bir pantalon giydikten sonra silahlarımı toparladım. Bir çanta kaptım ve içine birkaç yedek kıyafet, ambrosia ve nektar koydum. Cebimede biraz dramhi ve ölümlü parası aldıktan sonra dışarıya çıktım. Kahinin mağarasının nerede olduğunu bilmiyordum bu yüzden geceye bakarak 'Bana rehberlik et' diye geçirdim içimden. Sonra nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Ormanın içinde biraz yürüdükten sonra bir mağaraya vardım. Etrafa biraz bakındıktan sonra bir şey hissettim. Bu gerçekten güçlü bir aura idi. Hemen ''Sakla beni!'' diyerek geceye komut verdim. Sonra gecenin içinde görüntüm kayboldu. Katanamı görünmez kınından çekip pozisyon aldım. Dikkatlice etrafı izlerken bir çıtırtı duydum. Sesin nereden geldiğine bakmadan katanamla saldırıya geçtim. Tam canavarı ikiye bölecekken canavar bir anda havaya dönüştü. Şaşırarak bir küfür savurdum.''Lanet olsun dostum ! Beni ikiye mi ayıracaksın ?!'' diye bağırdı canavar. Bu bir canavar değildi bu Zeus oğlu Marcustu. Sonra geceye karşı 'Tamam bu kadar yeterli' diye düşündüm ve gece beni bıraktı. Marcus beni görünce benimle aynı oranda şaşırmıştı. ''Dostum , burada ne işin var?'' diye sordum Marcusa.''Aynı İris mesajını aldık sanırım. Bu da demek oluyor ki kahini ziyarete gitmeliyiz... '' dedi hızlı bir şekilde. Beraber mağaranın içine girdik,içerisi biraz korkunç sayılırdı. Mağaranın tam ortasındada bir kız oturuyodu ve yüzü beni bile korkutmaya yetecek kadar karanlık bir ifadeyle kaplanmıştı. Sonra Marcus çekimser bir şekilde ''Kahin , şey... Biz kehanet almaya gelmiştik ?'' dedi. Kız ise donuk bir şekilde ''Biliyorum'' dedi. Sonra ise gece bitti ve güneş doğdu. Güneşin doğmasıyla kızın etrafını yeşil bir duman kapladı ve konuşmaya başladı. ''Gölgenin ve şimşeğin çocuğu karşı gelecek sirenlere Biri dönüşecek gölgeye ve diğeri hükmedecek şimşeklere Dostluklarıyla birbirlerine sımsıkı bağlanacaklar Nihayetinde hazin bir son yaşayacaklar.'' dedi ve etrafındaki yeşil duman kayboldu.
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Sirenlere Karşı Koyuyoruz. Paz Mart 20, 2011 1:08 am | |
| Kahinin mağarasından çıktıktan sonra güneş açmıştı. Bizim için gerçekten çok zor bir gündü fakat belli ki bir görevimiz vardı. "Sirenler... Siren Körfezine gitmemiz gerekecek. Oraya gitmek için de Canavarlar denizinden geçmemiz lazım. " "Canavarlar denizi mi ?" "Aynen öyle dostum , dünyadaki en belalı yerlerden biri..." "Güzel , o zaman ne bekliyoruz ki ?" "Elini kolunu sallayan oraya gitseydi adı canavarlar denizi olmazdı. Hazırlık yapmamız gerekiyor." dedim ve hışımla birinci kulübeye doğru ilerlemeye başladım. Kulübenin içine girdim ve boştaki çantalardan birini Zack'e attım. "İşimiz zor ve yolumuz uzun. Başımıza neler geleceğini bilemeyiz. Şimdi bana yardım ette erzakları ve ilaçları dolduralım şu çantaya." kulübedeki erzağın ve ilaçların yarısını çantalara doldurduktan sonra Nyks kulübesine doğru yola çıktık. Yolda hiç konuşmadık çünkü konuşulacak bir şey yoktu ve acele etmemiz gerekiyordu. Birazdan sabah olacaktı ve kamptan kaçmamız çok daha zor olacaktı. Nyks kulübesinden de gerekli silahları ve erzakları aldıktan sonra pegasus ahırlarına doğru yola çıktık. "Umarım pegasusun dayanıklıdır dostum. Çünkü o yolu tek seferde gitmemiz mümkün değil bir yerde durup mola vermek zorundayız." "Merak etme , pegasusum dayanıklı. Molada da sırayla nöbet tutarız işte , sorun yok." Pegasuslarımıza binip havalanmaya başladık. Yaklaşık bir saat boyunca hiç konuşmadık fakat hava durgundu ve seslerimiz duyulabilirdi. "Dostum siz Nyks çocukları da yarasalar gibi geceleri uyanık kalıp gündüzleri mi uyursunuz ?" Belli ki Zack bu soruya sinirlenmişti. Bana öyle bir baktı ki geceyi , karanlığı , üzüntüyü ve daha hissini bile bilmediğim birçok hissi bir anda yaşadım. "Sağol be dostum , muhabbet etmeye çalışıyordum. İçimi kararttın resmen." | |
| | | Zack Cliff Burton Nyks'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 814 Kayıt tarihi : 23/02/11
| Konu: Geri: Sirenlere Karşı Koyuyoruz. Paz Mart 20, 2011 4:21 pm | |
| ''Dostum siz Nyks çocukları da yarasalar gibi geceleri uyanık kalıp gündüzleri mi uyursunuz ?'' diye sordu aniden Marcus. Bu sorusuna sinirlenmiştim açıkçası,bu yüzden tam gözünün içine derin ve sinirli bir şekilde baktım. İlk başta irkildi ve yine konuşmaya başladı. ''Sağol be dostum , muhabbet etmeye çalışıyordum. İçimi kararttın resmen.'' dedi çekingen bir şekilde. Aslında haklıydı bu kadar uzun bir yol muhabbet etmeden geçmezdi. ''O şekilde yaşayan kardeşlerimde var ama ben genellikle geceleri uyumayı tercih ederim'' diye cevap verdim ilk sorusuna. Cevab verdiğimi duyunca marcus un yüzünde bir parlama oldu ''Neden peki?'' diye bir soru daha sordu heyecanlı bir şekilde. ''Uyurken herkes savunmasızdır,ben hariç. Geceleri kimse kılıma dahi dokunamaz,e en savunmasız anında en güvenli bir şekilde uyumakta baya güzel oluyor'' diye bir cevap daha verdikten sonra kafamı çevirerek ileri doğru baktım. Etrafa bakınırken altımızda bir gemi olduğunu gördüm. Marcusa ''Hey! Aşağı bak!''diye seslendim ve gemiyi işaret ettim. Marcus tamam dercesine kafasını salladı ve pegasusuyla gemiye yanaştı. Geminin güvertesine indikten sonra burda kimsenin olmadığını gördük. Ama garip bir his vardı içimde, çünkü bu gemiye inerken farklı bir aura sezmiştim. Kulağımı kabartıp etrafı dinlemeye başlayınca bir ses duydum. Ayak sesiydi bu. Özenle ses çıkarmamak için atılmışsada benden kaçmamıştı. Hemen katanamı kınından çıkartıp ilerledim. Sesin geldiği yöne doğru ilerlerken aniden sırtımdan ecel terleri boşaldı ve çtonk! diye bir ses çıktı. Birisi bana arkamdan saldırmıştı ama Marcus kılıcıyla saldırıyı engellemiş ve hayatımı kurtarmıştı. Saldıran çoçuk küfrederek yeniden saldırdı. Bu seferde ben onun saldırısını engellemiştim. Kılıcını engelledikten sonra ayak hareketleriyle çoçuğun dibine girdim ve kabzamla köprücük kemiğine vurdum. Çoçuk bağırarak yere düştü ve köprücük kemiğini tutmaya başladı. ''Artık birisine arkadan saldırmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamışsındır değil mi?'' diye söylendim ve Marcus un yanına gittim. ''Teşekkürler hayatımı kurtardın sana borçluyum'' dedim ve elimi omzuna koydum. Marcus ilk başta şaşırsada gülümsemeye başladı ve ''Amaan lafımı olur'' dedi heyecanlı bir şekilde. Bende ona gülümsedikten sonra etrafa bakınmaya devam ettik. Geminin kamaralarından birisini açtıktan sonra içeriye girdim. Girmemle birlikte yüzüme bir oyuncak fırlatıldı.Oyuncağın geldiği yöne sinirli bir şekilde baktım ve dilim tutuldu. Beş altı çoçuk korkuyla köşeye sinmişlerdi ve bana korkmuş gibi bakıyorlardı. Yanlarında ise ayakta olan bir çoçuk vardı. Çoçuk korktuğunu belli etmeden ayakta dimdik duruyordu. Bir elinde hançer diğer elinde oyuncak bir ayıyla bana ''Geri çekil bizi rahat bırak!'' diye bağırıyordu. Çoçuğun aurasından anlamıştım bu bir melezdi ama böyle tehlikeli bir yerde ne işi vardı? Çoçuğa yaklaştım,ben yaklaşırken çoçuklardan biri kafasını korkuyla geriye çekti. Bunu gören küçük çoçuk sinirle hançeri bana saplamaya çalıştı. Çoçuğun elini tutarak hançeri düşürttüm ve çoçuğu kendime çektim.''Korkma evlat. Sizi korumaya geldik'' dedim çocuğun gözlerine bakarak. Artık kahinin nedenbizi çağırdığını anlamıştım, bu çoçukların korunması gerekiyordu ve koruyacaktımda. Sonra çoçukların her birinin yüzüne bakarak ''Marcus! Buraya baksan iyi olacak'' diye seslendim. | |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Sirenlere Karşı Koyuyoruz. Cuma Mart 25, 2011 10:16 pm | |
| Pegasuslarla biraz daha yol aldıktan sonra aşağıda bir gemi gördük. Zack bana seslendi ve gemiyi gösterdi. Bende tamam anlamında kafamı salladım ve gemiye doğru iniş yapmaya başladık. Pegasuslarımızın yere indiği anda hemen üstlerinden atladık. Kılıcımı çektim ve etraftaki sesleri dinlemeye başladım. Tamamen boş görünüyordu gemi fakat buralarda birileri vardı. Bunu hissedebiliyordum. Zack'e bir şeyler söylemek için arkamı döndüğümde şok oldum. Zack'e arkadan biri saldırıyordu ve az kalsın onu ikiye bölecekti. Hemen koştum ve adeta uçarak karşıladım hamlesini. Zack telaş içinde arkasına döndü. Hamlesi boşa giden çocuk bir daha saldırdı fakat Zack o kadar sinirliydi ki çocuğu biçecek sandım. Çocuk şüphesiz ki bir melezdi ve çocuğu kampa götürmemiz gerekiyordu. Zack son anda öfkesine hakim oldu ve kılıcının kabzasıyla çocuğu yere düşürdü. Çocuğa bir şeyler bağırdı fakat onun omzuna dokundum çünkü çocuğu hala öldürecekmiş gibi duruyordu. En sonunda yanıma gelip ''Teşekkürler hayatımı kurtardın sana borçluyum'' dedi. Şaşırmıştım aslında. Çünkü yolda sanki bana düşman gibiydi. Ben de gülümseyip "Lafı bile olmaz dostum. Ama şimdi gemiyi arasak iyi olacak." dedim. Gemiyi dolaşırken Zack'ten uzaklaşmamaya çalışıyordum çünkü ayrılırsak ölebilirdik. En azından o ölürdü çünkü benim havaya dönüşüp kaçma şansım vardı. Henüz sabah da olduğundan geceyi bekleyemezdi Zack. Kamaraların birinden tıkırdılar ve bağrışlar geldi. Oraya doğru koşarak ilerlemeye başladım. En sonunda Zack'in heyecanlı fakat tehlikeden uzak olduğunu belirten sesiyle "Marcus! Buraya baksan iyi olacak." dediğini duydum. İçeri girdiğimde altı tane küçük melez Zack'in ilerisinde köşeye sinmişlerdi. Bizden çok korktukları belliydi. Zack ile bakıştık ve konuşmaya başladım. "Bakın çocuklar biz de sizin gibiyiz. Biz de canavarlar görürüz ve onlarla savaşırız. Şimdi de sizi canavarlarla savaşmayı öğrenip hayatta kalabileceğiniz tek yere götüreceğiz. Melez Kampı'na.." Çocuklar şaşırmıştı ve bana bakıyorlardı. Heyecanlanmış gibiydiler ve iyi yanı da bize inanmışlardı. Altı tane melez iple bağlayıp kampa götürmeyi hiç ama hiç istemiyordum. "Kampa gitmek için Siren Körfezi'nden geçmemiz gerekiyor. " Zack bana endişeli bir bakış attı. "Marcus, biraz konuşabilir miyiz lütfen ?" Beraber bizi çocukların duyamayacağı bir yere gittik. "Marc, dostum eğer Siren Körfezi'ne gidersek kehanette geçen hazin sonla karşılaşırız. Başka bir yolu olmalı." "Keşke olsaydı dostum ama maalesef yok. Canavarlar Denizi'nin kalan yolu çok ama çok uzun ve iki pegasus toplamda dörder kişiyi taşıyacak. Bu kadar saat dayanamazlar ve Canavarlar Denizi'nin ortasına da düşmek istemiyorum. Ne olursa olsun bu çocukları kampa götürmeliyiz. Hayatımız pahasına..." Zack bana kısa bir bakış attı ve kafasını tamam dercesine salladı. Tekrar çocukların yanına gittik. "Gelin çocuklar. Şimdi bu gemiyi kullanıp Siren Körfezi'ne gitmemiz gerekiyor. Muhtemelen bir fikri olanınız da yoktur." Çocuklar heyecanlanmışlardı ve bizimle geldiler. "Şimdi bu gemiyi kullanacak biri lazım. Zack, dostum bu gemiyi idare edebilir misin acaba ?"
Devamı Siren Körfezi'nde... | |
| | | | Sirenlere Karşı Koyuyoruz. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|