Aaron ile yolculuk ettiği zamanları hatırlamaya çalıştı yolculuk boyunca. Ama hiçbirini hatırlamıyordu ve bu onu rahatsız ediyordu. Aaron ise sessizliğini koruyarak, eski arkadaşına bakıyordu. Ama bu sessizlikten sıkılmaya başlamıştı. "Peki. Hiçbir şey hatırlamıyorsun. Peki dövmeni de mi fark etmedin? Kolunda, kocaman harflerle SPQR harfleri yazıyordu Katherine!" Arkadaşına neler olduğunu öğrenmek istiyordu. Katherine ise konuşmaya pek hevesli değildi. Ama bu çocuğa güvenebileceğini biliyordu. Aslında, konuşmamasının bir nedeni de, cevabı bilmemesiydi. Kampa geldiğinden beri kısa kolla dolaşmış, mayo giymiş, duş almış, çıplak halde vücuduna bakmıştı. Ama görmemişti, biliyordu bunu. Artık görüyordu ama. Lotus'tan sonra birden, yeni belirmiş gibi belli etmeye başlamıştı kendini dövmesi. "Açıkçası ben de bilmiyorum." Diye bağırdı rüzgar yüzünden. Sesinin Aaron'a ulaşması için zorluyordu kendini. "Şimdi konuşmasak olur mu? Nereus'u bulmamız gerekecek!" Mars oğlunun onu duyduğundan emin değildi ama başını salladığını görünce gülümsedi ve Vespes'e eğilerek daha hızlı gitmesini söyledi. Tek taraflı iletişimden nefret ederdi ama pegasusu, her zaman onu anlıyordu. En azından bu göreve başladıklarından beri, sorgulamadan yapıyordu Katherine'nin dediklerini. "Neptün, sence bu görevi sana neden verdi?" Bunun da cevabını bilmiyordu ya. "Ben de bilmiyorum. Belki de görevde öleceğimi düşünmüştür. Ama... Gerçekten de başarmamı istiyor gibiydi. Sonuçta ek bir silaha sahip olacak değil mi?" Aaron, kafası karışmış bir şekilde ona baktı. Sonuçta o Minerva'nın çocuğu değildi. Bu gerçek, iç çekmesine sebep olurken, yeniden Aaron'un sesi ile kendine geldi. "Bence, artık inmeliyiz." Katherine, aşağı doğru baktığında masmavi denizi görünce, sonunda rahatladığını hissetti. Vespes'i okşayıp, aşağı inmesini işaret ettiğinde, hava akımı ile bir an için sarsılsa da, sonra kollarını iki yana açarak, çığlık attı ve bu hızlı inişten tırsmak yerine, eğlenmenin daha rahatlatıcı olduğuna karar verdi. Hem düşse bile, denize düşecekti. Amphitrite onu korurdu. En azından, Katherine böyle umut ediyordu.
Pegasuslar, limana indiğinde, burnuna gelen koku yüzünden, neredeyse kusacağını sandı. Onunla aynı durumu paylaşan Aaron ise, yeşilleşmiş suratı ile pegasusundan inerken konuşmayı ihmal etmiyordu. "Sen iyi misin? Uzun zamandır, San Francisco'da kalıyorum, yine de bu kokuya hala alışamadım. Ne zaman buraya gelsem kusacakmış gibi oluyorum. Hem, bana canavarlar olacağını söylemiştin. Savaşmak istiyorum Katherine, kusmak değil." O bunları söylerken, yürümeye başlayıp, duymamış gibi yapmayı tercih etti. Bu göreve, kendisi ile gelmesi için ısrar etmemişti ya. Yine de memnundu yanında olmasından. Burada yalnız kalmaktansa, eski bir arkadaşı ile gelmeyi tercih ederdi. Öyle de yapmıştı. "Susar mısın sen? Şimdi yapacak iki şey kalıyor. Nereus'u bulmak ve onu yakalamak. Sonrası kolay." Bu sefer bir itiraz gelmeyince gülümsedi ve ilerlemeye devam etti. Yürümeye devam ettikçe, koku artıyor, Katherine'nin koku alma sinirlerini neredeyse öldürüyordu. Yine de ilerlemeye devam etti. Gözü, kokunun en yoğun olduğu kısma odaklandı bir anda, yaşlı ve diğerlerine oranla daha kirli bir adam durmuş, çevreyi gözetliyordu. "Sen Nereus musun?" Diye sordu ona yaklaşıp. Adam ona kurnaz bir gülümseme gönderdi. "Belki, belki de değil." Bilmece, gizemli konuşmalar. Bunlar tam da Nereus'dan beklenecek şeylerdi ama zaman kaybedemezdi. Nereus'un üzerine atladı birden. Aaron'un itiraz dolu yakınmalarını da duyuyordu. Ama aldırmadı. Çıkan ses ile birlikte ikisi de sulardaydı şimdi. Nereus, foktan, elektrikli yılan balığına kadar her şeyi oluyordu. Ama Katherine'nin bileziği de devredeydi. O da onun şekil değiştirmesini sağlıyordu. Nereus, gereğinden uzun süre dayanmaya devam edince yeniden insan oldu ve ellerini sallayarak bu sefer o saldırıya geçti. Zoru istiyorsa alacaktı. Ama birden, elinde tuhaf bir karıncalanma hissetti. Parlak, mavi bir ışık, kirli suyı doldururken, derinlerden gelen bitkiler, Nereus'u bağlamaya başladılar. Şaşkınlığını atlatan Katherine, bir süre eline bakmaya devam ettikten sonra, ne yapması gerektiğini anladı ve derinlerden başka su bitkileri çağırarak, Nereus'u etkisiz hale getirdi. Pes ettiğinde ikisi de karaya çıktılar. Aaron söylenmeye devam ederken, sinirini gizlemeye çalıştı. "Seni yakaladığıma göre bana söylemen lazım. Neptün'e, yani Poseidon'a silah yapmaları için, ne yapmam gerek?" Nereus ise sadece gülümsedi. "Onları ikna edecek bir şey bul. Görüşürüz melez." Yeniden balığa dönüşüp suya atladığında, Kate de onun peşinden gitmek için dönüşüm geçirecekti ki Aaron onu tuttu. "Olmaz Kate. Şimdi bulmamız gereken başka bir şey var. Kiklopları ikna edecek şeyi nereden bulabiliriz?" Katherine'nin buna verecek cevabı yoktu. "Önce onları neyin ikna edeceğini bulmalıyız." Aaron ona hak verircesine başını sallarken, Katherine Vespes'i çağırdı. Pegasusları geldiğinde, onlara bindiler ve San Francisco'dan uzaklaştılar.