Vespes, her zamanki gibi kişnemeye devam ederken, Katherine, her zamanki gibi onun susmasını diledi. "Kapa çeneni Vespes. Biraz ciddi ol." Pegasusu son itirazını dile getirdikten sonra sustu ve karnını doyurmaya başladı. O anda, sesi duydu. Oldukça tanıdık olan o sesi. "Katherine!" Sınırın biraz ötesinden geliyordu. "Aaron?" Meraklı bir şekilde sınıra kadar yürüdü. Aslında konuşanın Aaron olduğunu biliyordu. Belki de onun sesini taklit edebilen bir canavardı. "Salve, formosa." Kesinlikle oydu. Gülümsedi Katherine. Onu en son gördüğünde, hain olarak suçlamış ve bu kamptan kaçırmıştı. O zamanlar romalı olduğunu bilmiyordu. Şimdi ise, Mars'ın çocuklarından biri ne kadar dostça gülümseyebilir ise, o da o kadar dostça gülümsüyordu. "Salve." Aynı şekilde latince konuşarak cevap vermişti. Tıpkı eski günlerdeki gibi. "Neden buradasın?" Aaron çok geçmeden aklındaki şeyi sormuştu. Ama Katherine bu soruya cevap vermedi. Onun da soruları vardı. "Asıl sen neden buradasın? Jüpiter aşkına! Aaron burası Yunan Melez Kampı!" Oysa arkadaşı buna aldırmıyor gibiydi. Siyah saçları, gri gözleri, zeytunî teni ile her zaman asi bir görünüm sergilerdi Aaron. Şu anda da öyleydi. "Roma kampına dönmedim. Sen, buraya döndükten sonra bir süre okul dolaştım. İnan bana döndüğümüzde Lupa çok kızacak. Yine de ona akşam yemeği olmak gibi bir niyetim yok. Gerekirse savaşırım." Aynı kararlılığı görüyordu gözlerinde. Birden iç çekti. "Peki o zaman. Ama gitmeliyim bunu biliyorsun değil mi?" Şaşırmıştı yeniden. "Neden peki?" Gözlerini devirdi. Pegasusunu buraya boş yere getirmemişti ya. "Neptün bana görev verdi. Ona kılıç hazırlaması için... Kiklop! Evet o tek gözlü sersemleri ikna etmem gerekiyor. Bunu Neptün bile başaramadıysa, ben nasıl yapacağım bilmiyorum. Yine de deneyeceğim." Vespes'i otlanmayı bırakması için ikna etmeye çalışırken, bir süre, Thalia'nın Ağacı'na sessizlik hakim oldu. Sonunda pegasusuna bindiğinde, Aaron'a çevirdi bakışlarını. Amacı ona, gelip gelmeyeceğini sormaktı. Ama Aaron çoktan kendi pegasusuna binmişti bile. Bunu görünce yeniden güldü. Arkadaşı her zaman onun yapacağı şeyi önceden tahmin ediyor ve ona göre hareket ediyordu. "İlk durağımız neresi?" Diye sordu. Aslında, Katherine de bilmiyordu ne yapacaklarını. Neptün bile ikna edemiyorsa... Oldukça bilgili birinin yanına gitmeliydiler. Çoğu şeyi bilen. Birden anladı kimin yanına gitmeleri gerektiğini. "Nereus'un yanına gideceğiz. O her şeyi bilir." San Francisco'ya kadar uçacaklardı. Roma Kampına doğru. Aaron, Katherine'e gülümsedi. "Yarışalım mı?" Vespes, onun pegasusuna meydan okur bir şekilde kişneyince, kendini beğenmiş gülümsemesini kullandı. "Evet."