Evet, ikinci günümdü ve ben çalışmaları çok merak ediyordum. Arkadaşlarımın bana verdiği bilekliğe baktım ve gülümsedim. Dalga şeklinde çok güzel bir motifte, beyaz ve mavi taşlardan oluşan bir bilekti bu. Aslında bunun kılıç olduğunu biliyordum ama sürekli yanımda olması için bilekliğe dönüştürülmesi gerçekten harika bir şeydi. Birden arenaya geldiğimi fark ederek gülümsedim ve bütün düşüncelerimden sıyrıldım. İçerisini çok merak ediyor ve bir an önce görmek istiyordum. Bunun için adımlarımı daha da hızlandırarak arena'nın içerisine doğru yürümeye başladım. İçeri girdiğimde karşımda kocaman bir alan ve izleyicilerin oturması için kenarlarda alanlar vardı. Meydan da bir çok melez çalışma yapıyor, kendilerini geliştirmek için çalışıyorlardı. Ben şaşkınlıkla etrafıma bakınırken yanımdan bir ses "Hey! Sen yenisin sanırım." dedi. Çocuğa döndüğümde bunun bir kız melez olduğunu fark ettim. Yüzünde pis bir sırıtış vardı. Anlaşılan benimle eğlenecekti. Ama bunu pek yapmak istediğimi söyleyemezdim. İlk günden rezil olmaya niyetim yoktu. "Evet, yeniyim." demekle yetindim sadece. Kızın büyünesi daha da büyümüştü ve bir şey olmadan yanından gitmek istiyordum. Tam arkamı dönmüş uzaklaşacakken kız "Bir düello'ya ne dersin?" dedi ve birden bire etrafımıza bir kaç kişi daha toparlandı. Buradaki melezler o kadar el çırpıyorlardı ki o an hayır demek imkansızdı. Resmen korkup kaçmış durumuna düşecektim ve ben bunu istemiyordum. Aslında dövüşmeyi de pek istediğim söylenemezdi. Ne de olsa eninde sonunda rezil olacaktım. Yine de hayır dememek için şansımı deneyerek "Peki, sen istedin." dedim kendimden emin bir şekilde. Bu tavrıma daha çok gülen kız kılıcını çekerek hazırlandı. Bende içimden sessizce kılıç diyerek bilekliğimi kılıca çevirdim ve hazırlandım. Bu duruşu yapacağımı nereden bildiğim konusunda hiç bir fikrim olmasa da yine de bir şeyler yapıyor olabilmek iyi gelmişti. En azından düellodan kaçmış olmayacaktım. Düello'yu başlattıklarında kılıçların çarpışması bir oldu. Kılıç sesleri, hamleler, kılıcımı düşürme çabaları... Ne kadar şey denediyse de beni yenmeyi başaramamıştı. Şu ana kadar çok güzel gidiyordum ama sorun şuradadı ki benimde gücüm sadece karşı koymaya yetiyordu. Bu da sanırım ilk düellom olmasından kaynaklanıyordu. "Ee hadi korkak gibi savaşmayı bırak." İşte kızın bu cümlesi beni gerçekten de kızdırmaya yetmişti. Hiçbir zaman bir şeyden korkmamıştım ve şu an onunla burada düello yapıyor olmam bunun en büyük kanıtıydı. Ben kıza sinirle bakarken içimde daha önce hiç hissetmediğim bir şeyi hissettim ve karşımda su yarattım. Bunu nasıl yaptığımı bilmesem de hiç pişman değildim ve kızın dikkatini su ile dağıtarak kızın kılıcını yere düşürttüm. Kız bana şaşkınlık ile bakarken ben ise "Korkak mı? Emin misin güzelim ben mi korkağım?" diye sordum. Kız bana kızgınlıkla bakarak "Kimin kızısın sen? Poseidon'un mu?" diye sordu. Şaşkınlığını ne kadar kızgınlığıyla gizlemeye çalışsa da becerememişti ve bunu anlamak hiç de zor olmuyordu. "Hayır Amphitrite'nin. Bence bir daha küçümseyip düello yaptığın melezleri dikkatli seç, sonra rezil olan sen olursun." dedim ve göz kırpıp gülerek yanından uzaklaşmaya başladım. Evet haklıydım, bugün şanslı günümdeydim ve çok mutluydum.