Bir gece kulübemde otururken canımın çok sıkıldığını hissettim. Dışarı çıkıp hava almaya karar verdim. Melezlerin, canavarların ve tuhaf yaratıkların kol gezdiği bir yerde dolaşmak bana garip gelse de üşümemek için bir mont alıp kulübeden çıktım. Kapıyı arkamdan sessizce kapatıp ormana doğru yola koyuldum.
Doğaya karşı hep ilgim olmuştur. Hatta bazen aslında Demeter çocuğu olup olamayacağımı bile düşünmüşümdür. Ormanın derinliklerine ilerlerken yanımda hiç bir ışık kaynağı olmadığı için kendime kızıyordum. Orman ne kadar hoş olursa olsun yine de karanlıkta çok korkunçtu. Sonunda ay ışığını çok güzel alan bir yere vardım. Ortalık loştu ve yerlerde yumuşacık görünen çimler vardı. Yürümekten yorgun düşmüştüm. Yumuşak görünen çimenlere oturdum ve kampa gelirken geride bıraktığım hayatı düşündüm. Hep lüks içinde yaşamıştım, bir de şu halime bakın! Hayatımda hiç olmadığı kadar yorulmuştum. Normalde hiç yapmadığım halde temizliğe bile yardım etmiştim. Kamp beni değiştiriyordu, ama kesinlikle iyi yönde.
Hava soğumaya başlamıştı. Yavaş yavaş ayağa kalkıp ormana sessizce veda ettim. Kimse ormanın büyüsüne kapılmadan yapamazdı. Şansıma bu gece ortalıkta dolaşan garip yaratıklar veya canavarlar da yoktu. Bu güzelliği bırakmak istemesem de hasta olma ihtimali de vardı. Burnumun tıkanmasından ve yatağa düşmekten nefret ettiğim için karanıkta ormanın siyahlığını adeta yararak kulübeme doğru ilerledim. Kesinlikle çok güzel ve etkileyici bir geceydi.