Kulübemize yeni gelen kardeşimin elinden tuttuğum gibi onu Aleda ile tanıştırmak için salona doğru çekmeye başladım. İşin güzel yanı neydi biliyor musunuz? Daha önceden Hermes Kulübesi hiç bu kadar dolu olmamıştı ve bu kadar erkek kardeş yoğunluğuda olmamıştı. Ne kadar kamp melezleri için pek sevinilecek bir olay olmasada, biz Hermes çocukları olarak sevinmiştik. Bilirsiniz, Hermes çocukları birşeyler çalarlar, aşırırlar... Yani kısacası hırsızlar. Sanırım artık bizimde çete gibi olma vaktimiz gelmişti. Salona adımımı attığımda Leo'nun elini bıraktım ve Aleda'nın yanına gidip onu çekiştirdim "Bak bak! Yeni kardeşimiz!" gülümsedim ve Leo'nun yanına gidip onu iyice Aleda'nın yanına yaklaştırdım. Önce ciddi davrandı ve "Hmm... Çekik gözleri olmayan bir kardeş... Ne güzel!" ardından gülmeye başladı ve kendini kanepeye attı.
Leo'nun gözü salonumuzun ortasında duran cips ve diğer abur-cuburların bulunduğu küçük tepeciğe kaymış gibi gözüküyordu. Ona gülümsedim ve "Çekinme, rahatına bak. Nasıl olsa kulübe bizim. Ha bu arada, bunların hepsini Hermes çocukları olarak biz aşırdık. O yüzden kardeşimiz olmayan birilerine söyleme." Ayağımı masanın kenarlarına uzattım ve elime bir cips paketini alıp içindekileri ağzıma doluşturmaya başladım.