Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Işık Hızında Bir Yolculuk

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Andrea Grace Harvey
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Andrea Grace Harvey


Mesaj Sayısı : 609
Kayıt tarihi : 18/01/11

Işık Hızında Bir Yolculuk Empty
MesajKonu: Işık Hızında Bir Yolculuk   Işık Hızında Bir Yolculuk Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 1:05 am

Bu sabah biraz daha geç kalkmıştım yatağımdan.Uyanır uyanmaz sıcak bir duş alıp kendime gelmeye çalıştım.Herkes durgun bir şekilde oturuyordu.Çoğu kardeşim dersliklere dağılmıştı çoğu kardeşim de kulübede bir şeylerle oyalanıyordu.Ben de sessizce mutfakta bir şeyler atıştırdıktan sonra odama çekildim.Canım sıkıldığında yaptığım sıradan şeyleri yapmaya başladım.Çekmecemden çıkardığım bir macera romanını elime alıp yaklaşık 20 dakika boyunca onu okudum.Daha sonra uzandığım yerden kalkarak çalışma masama oturdum ve bir şeyler karalamaya başladım.Canım gerçekten çok sıkılıyordu.Daha sonra odanın içerisinde ne yapacağımı düşünürken volta atmaya başladım.Tekrar sıkıntıyla yatağıma oturdum.Odanın kapısının çalınmasıyla doğrulup ''Girin !'' diye bağırdım.İçeri giren Lucy idi.Sakin bir ses tonuyla ''Nasılsın Andy ?'' diye sordu.Sıkkın bir şekilde ''İyi sayılır.Sen ?'' diye sordum.Lucy de ''İyii.'' diyerek beceriksizce sırıttı.Kısa bir sessizlikten sonra ''Dersliklere gelmiyor musun ?'' diye sordu.Hayır anlamında başımı iki yana salladım ve ''Bugün kulübede kalsam daha iyi.'' dedim.Lucy de ''Sen bilirsin canım.Ben gidiyorum.'' diyerek odadan çıktı.

Yine odada yalnız kalmıştım.Sıkıntıdan patlarken yastığımı oradan oraya vuruyordum.Sakinleşip rahatlayarak yatağıma uzandım.Gözlerimi kapatıp dinlenmeye çalışırken bir anda beni rahatsız eden o baş ağrısını hissettim.Bir anda başım çatlarcasına ağrımaya başlamıştı.Yavaşa yavaş doğrulmaya çalışıp ellerimi başımın üzerinde gezdirdim.Ağrı git gide artıyor gibiydi.Daha sonra şu sesleri duydum.''Andrea, Long Island Kıyısı'na gel.'' Bir anda bunun zihnimin bana bir oyunu olduğunu düşünmüştüm ama sesin şiddeti daha da artıyordu. ''Lond Island Kıyısı'na gel.'' Daha fazla dayanamadan yataktan kalktım.İnlememek için kendimi zor tutuyordum.Ayakta zar zor dururken hızla odamdan çıktım ve düşmemeye çalışarak ayakkabılarımı giydim.Summer'ın ''Andy nereye ?'' sorusuna cevap vermeden Long Island Kıyısı'na doğru ilerlemeye başladım.Başımın ağrısı yavaş yavaş azalıyordu.Biraz da rahatladıktan sonra kendimi toparladım ve yerde sürünen bağcıklarımı hemen bağlayıp yürümeye devam ettim.Long Island Kıyısı'na vardığımda ortalıkta kimse yoktu.Ellerimi sıkarak ''Harika, boşu boşuna kalktım !'' diye söylenmeye başladım.Yine de kulübeye geri dönmek yerine kum olmayan bir şezlongun üzerine oturdum ve ılık havanın tenimde gezmesiyle biraz bile olsa sakinleştim.İyice mayışmış bir şekilde dalgaların sesini dinlerken ''Merhaba Andrea.'' diyen sesle bir anda irkildim.Fevri bir şekilde doğrulup sesin geldiği yere kafamı çevirdiğimde üzerindeki tanrı kıyafetleriyle şezlonga uzanmış Apollon'a bakmaya başladım.Onunla daha önceden de karşılaştığım için nasıl göründüğünü biliyordum.''Tanrı Apollon.'' dedim başımı eğerek.Apollon güneşe bakarken ''Mesajımı almışsın.'' dedi.Zihnimde oluşan sesler ve dayanılmaz baş ağrısının sebebi oydu demek.Evet anlamında başımı salladım ve ''Evet Tanrı Apollon.'' dedim.Apollon ''Peki ala Andrea, sana vereceğim bir görev var.'' dediği zaman tam tahmin ettiğim gibi olmuştu.Long Island Kıyısı'nda ne zaman bir tanrı veya tanrıça ile karşılaşsam mutlaka bana bir görev veriyordu.Geçen sefer Long Island Kıyısı'na geldiğimde ise Tanrıça Afrodit'in verdiği görevi yapmak zorunda kalmıştım.''Sizi dinliyorum Tanrı Apollon.'' diyerek vereceği görevi merakla beklemeye başladım.Apollon beğeniyle baktığı güneşten kafasını çevirip bana baktı ve ''Öncelikle al şu anahtarı.'' diyerek altın renginde bir çift anahtar tutuşturdu elime.Araba anahtarı gibiydi.Umarım tahmin ettiğim şeyi istemezdi Apollon.Bir anahtara bir Apollon'a bakıp merakla ne yapacağımı öğrenmek için beklemeye başladım.Apollon hafif sinirlenerek ''Geçenlerde arabamı birkaç beceriksiz meleze emanet etmiştim ve onlar da tam tahmin ettiğim gibi arabayı çizdirdiler.'' dedi.Ben de başımı sallayarak ''Yani ?'' dedim.Apollon da ''Senden istediğim güneş arabasını Hephaistos'un Tamirhanesi'ne götürüp bakımını yaptırman.'' dedi.Benim bir şey dememe fırsat bırakmadan ''Normalde Hephaistos'tan böyle bir şey istemezdim ama bana borcu var.Ona Afrodit'e şiir yazması için yardım etmiştim.Bunu ben yapardım ama tanrıların birbirlerinin alanlarına girme yasağı var bildiğin gibi.'' dedi.Aslında bunu bilmiyordum ama sanki biliyormuş gibi ''Evet evet.'' diyerek Apollon'u onayladım.Apollon ışıklar saçmaya başladığında gideceğini anlamıştım.Hemen ''Peki Hephaistos'un Tamirhanesi'ne nasıl gideceğim ve bu arabayı nasıl kullanacağım ?'' diye bağırdım.Apollon iyice parlaklşmıştı.''Hephaistos şimdilik tamirhanesini Olimpos'a taşıdı.Birkaç gün daha orada kalacak.'' dediği anda bir ışık kümesine dönüşüp ortadan kaybolmuştu.''Peki arabayı nasıl kullanacağım ?'' sorusuja cevap vermeden beni kıyının önünde beliren altın renkli arabayla baş başa bırakmıştı.Araba hakkında hiçbir bilgim ve tecrübem yoktu.Kimseye görünmeden de buradan gitmem gerekiyordu.Hızla arabanın kapısını açtım ve deri kaplamalı sürücü koltuğuna oturdum.Yine simli ve altın renkli emniyet kemerini de taktıktan sonra anahtarı kontağa sokup çevirdim.Araba bir anda hızlanmıştı ve sanki ışık hızıyla ilerliyordu.Böyle hızlı gidersek birazdan yüz felci geçirecektim.Frene hızlıca bastım ve havada asılı kalan güneş arabasının içinde kara kara düşünmeye başladım. Olimposa bu arabayla nasıl gidecektim ki ? Hafifçe gaza basarken o anda kontağın altındaki cihaz dikkatimi çekti.Normal insanların arabalarında kullandığı Navigasyon sistemlerine benziyordu.Altın çerçeveli cihazın ekranına dokundum ve o anda güzergahların işaretlendiğini fark ettim.O an üzerimden güneş ağırlığında bir yük kalkmıştı sanki.Hemen 'Olimpos' olarak işaretlenen Empire State Binası resmi bulunan simgeye dokundum ve cihazdan çıkan ''İstikamet Empire State Binası !'' diyen sesle irkildim.Araba bir anda yine hızlanmaya başladı.Gerçekten çok rahat (!) bir yolculuktu.Yaklaşık iki saniye sonra araba ani bir şekilde durdu ve eğer emniyet kemerimi takmamış olsaydım kafamın araba camında nasıl parçalanacağını düşünüp ürktüm.Hemen kontağın üzerindeki anahtarı çıkardım ve kapıyı açıp arabadan dışarı çıktım.Empire State Binası her zamanki gibiydi.Elimde sıkıca kavradığım anahtara bakarak girişteki bina görevlisine doğru yürümeye başladım.Adama bakarak ''600. kat lütfen.'' dedim.Adam ''Burada 600 tane kat yok küçük hanım.'' dedi sinir bozucu bir şekilde gülümseyerek.Ona elimde tuttuğum altın renkli anahtarı gösterdim ve ''Apollon'un seni güneş ışığı altında kızartmasını istemiyorsan hemen beni 600. kata çıkar.Yani lütfen.'' dedim tebessümle.Adam bezmiş bir şekilde gözlerini devirdi ve beni asansöre bindirerek anahtarla açtığı gizli bölmedeki 600. kat tuşuna bastı.

...

Olimpos'a çıktığımda Hephaistos'un Tamirhanesi hemen göze çarpıyordu.Onun buradaki alanına bir kez daha gelmiştim.Hemen devasa kapıya tıklatarak kapıyı itekledim.Ürkek bir şekilde içeri girdiğimde Hephaistos yağ lekeleriyle dolu önlüğünü takmış tezgahındaki metal parçalarıyla uğraşıyordu, her zamanki gibi.Beni fark etmesi için öksürdüm ve ''Tanrı Hephaistos, Apollon'un sizden bir ricası var efendim.'' dedim elimdeki altın renkli anahtarı göstererek.Hephaistos başını çevirdi ve bana gözünün ucuyla bakarak ''Ah iyi ki bir şiir yazmama yardım etti.Her fırsatta bunu kullanıyor yahu !'' diyerek elindeki metal parçalarını tezgaha sertçe koydu.Ellerini önlüğüne silerek anahtarı elimden aldı ve ''Tamam melez, sen git.'' dedi.Ben çaresiz bir şekilde Hephaistos'a bakıp ''Buraya güneş arabasıyla geldim.Şimdi nasıl döneceğim ?'' diye sordum.Hephaistos yine gözlerini devirdi ve ''Ah harika !Şimdi bana verdiği düdüğü de geri alıyor demek !'' diye bağırdı ve metal çekmecesinden çıkardığı altın renkli düdüğü bana uzattı.Ürkek bir şekilde elindeki düdüğü aldım ve Hephaistos'a bakmaya başladım.''Düdüğü çaldığın zaman seni istediğin yere götürüyor.Ama dört kullanımlık.Dört kere kullandıktan sonra eriyerek yok olur.'' dedi.''Peki Tanrı Hephaistos, teşekkürler efendim.'' diyerek tamirhaneden dışarı çıktım.Tanrıların verdiği bu görevlerin tek güzel yanı görevlerden sonra aldığım bu ödüllerdi.Hemen 600 kat aşağı inip binanın dışarısına çıktım ve ''Melez Kampı.'' diyerek düdüğü çaldım.Bir anda kendimi odamda buldum.Bu çok garip ve hızlı bir histi.Nasıl olduğunu anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyordu.Heyecanla düdüğümü diğer sihirli eşyalarımın bulunduğu kilitli kutuya özenle koydum.Tam kendimi yatağıma atıp uzanacakken o anda yine altın renkli olan kağıdı fark ettim.Kağıtta ''Teşekkürler Andrea, umarım hediyemi beğenmişsindir.'' yazıyordu.Kağıdı okuduktan sonra eriyerek yok olmuştu kağıt.Çok ama çok sıkılacağımı düşündüğüm günüm yine bir görev ve ödülle sonlanmıştı.Yatağıma uzanır uzanmaz uyuduğumda kendimi günlük macera kotasını tamamladığım için mutlu ve huzurlu hissediyordum.

~ Rp bitmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Işık Hızında Bir Yolculuk
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Altın Işık
» Efsane Işık ile tanışıyorum...
» Φως(Işık) hayatımı kurtarıyor
» Işık Kaybına Sebep Mekan
» Biraz ışık kullanalım ... / Herkese açık

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Kulübeler :: Athena Kulübesi-
Buraya geçin: