Dün biri bana bir kitap vermişti. Bu kitapta labirentten bahsediliyordu. Hatta kampta labirentin bir girişi bile vardı.Sanırım haritaya göre Zeus Yumruğu’nun oradaydı.Kitabı alır almaz kamptaki tek arkadaşım olan Kevin’e anlattım.Daha önceden labirente girdiğini , korkutucu olduğundan bahsediyordu. Fakat ikimizin de fikri aynıydı.Labirente girmemiz lazımdı. Gecenin bir vaktinde uyandıktan sonra son hazırlıklarımı yapmıştım .Hatta, kardeşlerime nereye gittiğimi bile söylemiştim. Ama hiçbirinin yanımda gelmesini istemiyordum. Çünkü bu Kevin’le benim maceramdı ve bu macerayı da beraber yaşamamız gerekiyordu. Mektubunu da bitirdikten sonra Hava akımını açmış Zeus Yumruğu’na gitmişti. Kevin’i beklerken daha önceden bildiği bir şarkıyı mırıldanıyordu. Bir süre sonra Kevin gelmişti .Kevin’e gülümseyerek bakarken güneşin doğduğunu fark etmiştik. Evet, güneş doğuyordu ve maceraya başlama zamanı gelmişti.Kevin’a tutunarak içeri girmiştim. Labirenti size şöyle anlatayım.Evinizin en uzun koridorunu düşünün ve bu koridorun sanki sonsuza kadar gittiğini hayal edin.Ve her yer karanlık..İşte labirent böyle bir yerdi.Hemen çantamı açıp el fenerini çıkardım.Kevin’a baktığım zaman içinde hiç korku olmadığı belli oluyordu. İşte maceramız başlıyordu.