Benim için her gün farklı bir heyecan oluyordu. Zamanımı boş şeylerle doldurmamaya çalışıyordum. Elimden geldiğince bir şeyler yapıyordum. Kampa geldiğimden beri henüz kılıcımın tadına hiç kimse bakmamıştı. Ben de bir kez bile antreman yapmamıştım. Spor ve heyecan konusunda bir çok iş yaptım fakat duello konusunda yanımda olan sadece çevikliğim, dayanıklılığım ve cesaretim vardı. Birde takıntılarım. Mutlu olduğum zaman benden uzaklaşan takıntılarım. Heyecan yaşadığım zaman benden uzak olan takıntılarım. Her gün git gide azalan takıntılarım. Beni asıl bunlar mutlu ediyordu. Doyasıya yaşamak beni mutlu ediyordu. Söz geçiremediğim sadece tanrı/tanrıçalar değildi. Nefsime de söz geçirmiyordum. Gözlerimi yerden alamıyorum. Kampa ilk geldiğim günler nereyde asosyal bir objeydim. Şimdi ise çok az ve kısa süreli arkadaşlarım olmasına rağmen sosyaldim. Doğayla, denizle ve gökyüzüyle arkadaştım. Yanımda biri olmayınca her yeri daha iyi inceleyebiliyordum. Dikkatimi daha iyi verebiliyordum. Kılıcımı deneme vakti olduğunu düşünerek kampın yakınında olan cephaneliğe geldim. Geniş bir arazi üzerine kurulmuş Ares evi gibiydi. Antreman odalarından geniş olanından bir tane seçtim. Bir kaç sihirle sahte düşmanlar yaratılabiliyordu. İçeri girdiğimde zifiri karanlık ruhen beni etkilemişti. Fakat korkutmamıştı. Kılıcımı çıkardığım gibi içerinin tüm hatları, detayları görünmüştü. " Paratus sum ! " dediğim gibi kısa bir çığlık ve ardımdan kapanan kapı mistik bir hâl katmıştı ortama. Kılıcımı iki gözümün ortasına getirip sakince bekledim. Arkamdan çıkan büyük bir ejderha soluk alıp veriyordu. Küçümsenecek bir soluk alıp verme değildi bu. Aldığı tek bir soluk benimkinden on kat daha derindi. Sağ kolu benden iki kat daha genişti. Onu sezmekle meşgulken bana bir darbe indirmeye çalıştı. Sola çekilip koluna bir darbe indirdim. Kolu olduğu kimin önüme serilmişti. Sol ayağımı öne koyarak kılıcımı sağ elime aldım ve boğazına doğru tutarak büyük bir hızla fırlattım. Çenesinden boğazına doğru giren kılıç ejderhayı öldürmeye yetmişti. Kılıcımı hayvanın gırtlağından çıkarıp kabzama soktum. Kapıdan çıkarken aklımda bir çok şey vardı. Böyle bir ejderha buraya nasıl girebilir ? Bu antreman neden bu kadar basit gibi bir çok şey düşünmeye başladım. Benim eğitmenim ya Apollo olurdu ya da Ares. Şu ana kadar bana babamdan başka bani eğitebilecek kimse yoktu. Onun meşgul olduğunu biliyordum fakat mutlaka melezlerine vakit ayıracaktı. Bizlere değer verdiğini biliyordum. Bütün melezler gibi umarım ki babam en yakın zamanda yanımıza gelir.